OSMANLI’DA KAHVE, KAHVEHANE KÜLTÜRÜ VE BİR KURUMSALLAŞMA HİKÂYESİ: KURUKAHVECİ MEHMET EFENDİ

Kahve Arap asıllı bir sözcüktür ve orijini, vatanı Habeşistan'da fidan boyundaki yeşil ağaçların meyvesi olarak yetiştirilen bölgenin eskiden “Kaffa” olarak adlandırılmasına dayanır. Zamanla Türkçe'de “kahve” olarak yerini alan sözcük, dünyanın hemen hemen her yerinde “kaffa”ya yakın bir sözcüktür. Osmanlı toplumu 1884-1885 yıllarında topraklarından ayrılan bir eyalette keşfedilen bu bitkiyi İstanbul’a taşımış, kahveyi kendi kültürüyle harmanlamış, hem kendine özgü bir kahve oluşturmuş hem de kendi kültürünü kahve etrafında yeniden biçimlendirmiştir. 19. yy.’da Türk kahvesi çoğunlukla çiğ çekirdek olarak satılmakta, evlerde tavada kavrulduktan sonra el değirmenlerinde çekilmekte ve içilmektedir. 1871 yılında Mehmet Efendi, Türk kahvesini ilk kez kavurup öğüterek Türk toplumuna sunan kişi olarak bilinir ve bir süre sonra “Kurukahveci Mehmet Efendi” lâkabıyla anılır. Osmanlı’nın 1820-1913 iktisadi dönemi olan Kurukahveci Mehmet Efendi’nin kuruluş döneminin karakteristiği, dış ticarete ve yabancı sermayeye açılan tarım ağırlıklı Osmanlı ekonomisinin hâkim olmasıdır. Şirketin kurumsallaşma ve markalaşma süreci ise, iki dünya savaşı ve dünya bunalımını içeren erken Cumhuriyet döneminde başlar. İkinci Dünya Savaşı sonrası 1950-1980 döneminde kurumsal kimlik çalışmalarına ağırlık veren şirket, 1980’lerden başlayarak günümüze dek süren neoliberal politikalar ve küreselleşme döneminde ise uluslararasılaşarak dünya markası konumuna ulaşır. Kurukahveci Mehmet Efendi, endüstrileşmedeki yenilikleri uygulamasıyla ve toplumdaki geniş kahve kültürünün gücüyle yüzyıllar boyunca ayakta kalmış, bugün hâlâ Türk kahvesi dendiğinde akla ilk gelen marka olarak yaşamını sürdürmekte, kahve sektöründe sürekli büyüyen bir şirket olarak tüm dünyada Türk kahvesini tanıtmaktadır. Araştırmanın amacı; Osmanlı’dan günümüze hayatta kalmayı başarmış, aile şirketinden gelerek markalaşan ve dünyaya Türk kahvesini tanıtma misyonu üstlenmiş bir şirketin kurumsallaşma hikâyesini fonda yer alan modernleşme paralelinde araştırmaktır.

COFFEE, COFFEEHOUSE CULTURE IN THE OTTOMAN AND THE STORY OF AN INSTITUTIONALIZATION: KURUKAHVECİ MEHMET EFENDİ

Coffee is a word with Arab origin and its homeland is Abyssinia. In Abyssinia, coffee was flourished as a fruit of green trees in the area with the name of “kaffa” so, coffee took its name from there. In time, coffee took the name of kahve in Turkish language and in almost every language in the word uses similar words to define kaffa. Ottoman society brought this plant from a region where was conquered and separated from Ottoman in the years 1884-1885 and mixed it with its own culture so, they created original coffee as well as they shaped their culture in line with coffee. In 19thc, Turkish coffee generally was sold as green coffee bean. People were buying it, roasted it in pan then they grounded it with the coffee mill and they were drinking it. Mehmet Efendi is known as the first person who sold roast and ground Turkish coffee in 1871. After a while, he started to be called “Kurukahveci Mehmet Efendi” (seller of ground coffee Mehmet Efendi). The characteristic feature of the 1820-1913 Ottoman economy when Kurukahveci Mehmet Efendi is established is to open to the foreign trade and foreign capital as well as agricultural predominantly. The period of institualization and branding started with early republican period which includes two world war and world economic crisis. The company concentrated on corporate identity works, after the second world war, the years between 1950-1980. It reaches the status of world brand and becomes international in the period of neoliberal policies and globalization which is started 1980’s and continued until today. With the power of broad coffee culture in the society and innovations which are implemented in the area of industry, Kurukahveci Mehmet Efendi is afloat throughout centuries, still today it is the first brand comes to people’s minds when they think about Turkish coffee. It still continues to develop as a company and it introduces Turkish coffee all around the world. The purpose of research is to tell the institutionalization story of company which succeed to keep alive from Ottoman to today, created the brand with coming from the form of family company and undertook the mission to introduce Turkish coffee to world in the parallel with modernization.

___