FERİT EDGÜ’NÜN ÇÖL ADLI KÜÇÜREK ÖYKÜSÜNDE YENİDEN DOĞUM KAYNAĞI OLARAK: ÇÖL

Bilindiği gibi modern dünyada kısa ve öz olmak, zaman ve mekan sorunsalı nedeniyle sürekli gündemdedir. Böylesine minimalizme düşkün olan modern dünya, hem bilgi edinmeyi de yabana atmayarak aynı zamanda sadece her şeyin püf noktasını bilgi edinerek her şeyde kendine zaman kazanmaya çalışır. Böyle bir kaygının ürünü olan küçürek öyküler işte, problematize edilmiş hayati durumun özünü olabildiğince en az kelimelerle ifade etmeye çalışır. Dolayısıyla, sayılı sözcükle ele alınan küçürek öykülerde işleve alınan her sözcüğün taşıdığı yük oldukça ağırdır ve boşuna yerleştirilmemiştir. Bu bağlamda küçürek öyküdeki sözcüklerin imgesel anlamına hakim olmak ve yorumlamak verilmek istenilen mesajı açıklamakta yardımcı olur. Ferit Edgü’nün Çöl adlı küçürek öyküsünde de açar kelime olarak Çöl sözcüğü karşımıza çıkar. Zira çöl tıpkı orman kadar veya ormandan daha yaşam şartlarının olmadığı, çıkılması zor labirent bir mekandır. İnsanın işte asıl karakteri böylesine zor bir mekandan kurtulup kurtulamayacağı ile belli olur. Bunun içindir ki, kutsal kitaplarda insanın ruhsal ve fiziksel anlamda hayata dayanabilmeyi öğrenmesi için kahramanlar çöle bırakılır. Bu bağlamda çöl insanın kendini tanımasına imkan tanıyan sessiz bir mekandır. Bunun içindir ki insanın çölü görmesi ontolojik anlamda kaygı çekmesini sağlar. Yani bütün bu bırakılmışlık, yani çöle bırakılmışlık motifleri insanın ruhsal yüceliğini keşfetmesi gerektiğini simgelerler. Oysa hızla gelişen dünyaya ve zamana uyma derdinde olan insanın varoluşsal kaygı çekmesine, yani “çölü görmesine” neredeyse imkan yoktur. Dolayısıyla ruhsuz, makineleşen insanlar yanlış değerlere değer verdiklerinde kaçınılmaz olarak mutsuzluğa, bunalıma kapılır. Yazar bu boşluğu yine çöl imgesinde somutlaştırır. Çöl, varolma kaygısının başlangıcıdır. Bu çöl, insanın ruhunda yaşanmalıdır. İnsan, yeniden doğum geçirmesi için hiçliğine atılarak, varlığını görmesi gerekmektedir. Bu açıdan çöl, küçürek öyküde Nurzhamal ERMEKBAEVA varoluşsal anlamda yaşanılması şart olan bir mekan/kaynak olarak ortaya çıkar.

THE DESERT LIKE THE SYMBOL OF REBIRTH IN THE SHORT-SHORT STORY TITLED ÇÖL (DESERT) BY FERİT EDGÜ

As it is generally known, the modern World is based upon such values as speed and briefness due to space and time problems. The modern World which is marked with minimalistic approaches tries to gain time by getting the essence of things, which is also a new way of extracting knowledge about the World. Short-short stories, which are the outcome of such an approach attempt to reflect the essence of life with as few words as possible. Therefore, the number of words in such stories is very limited and every single word is enriched with meaning. In this regard, comprehending the symbolic meaning of words and being able to comment on them is of great importance in explaining the message disseminated through the story. In the short-short story titled Çöl (Desert) by Ferit Edgü, the main key word is the desert itself. The desert is like the jungle or even more meaningfully a setting of difficulty where it is almost impossible to get out, just like a labyrinth. The main features of a fictional character appears when s/he is able to get out of such a setting. Thus, the protagonist in holy narratives are left in such laces in order to mature both physically and spiritually. In this regard, the desert is a silent place where the protagonist gets to know his/her own capacity. For such maturation, the place forces the character to have some hopelessness in ontological terms. Such desertedness, namely into a desert, represent the necessity for an individual’s self-discovery as a motif. On the other hand, any person caught in the swift flow of the modern life has almost no chance of having an existential problem, in other words, they are not thrown into a desert. Soulless and mechanical people inevitably fall into unhappiness and distress when they obtain wrong values. The author concretely presents the hollownes in humans through the desert image, for it is the beginning of existential problem. The desert must be experienced in the soul of the individual. The individual is also required to pass through such a nihilistic phase in order to discover his/her existence. In this respect, the desert image is both an obligatory setting and an existential value used in the short-short story as a symbol.

___

  • Deveci, Mutlu. Varoluş ve Bireyleşme Açısından Ferit Edgü Anlatılarında Yapı ve İzlek. Ankara: Akçağ Yayınları, 2012.
  • Edgü, Ferit. Do Sesi. İstanbul: YK Yayınları, 2002.
  • Jung, Carl Gustav. Dört Arketip. Çeviren Zehra Aksu Yılmazer. İstanbul: Metis Yayınları, 2012.
  • Kierkegaard, Søren. Kaygı Kavramı. Çeviren Vefa Taşdelen. Ankara: Hece Yayınları, 2004.
  • Korkmaz, Ramazan, ve Mutlu Deveci. Türk Edebiyatında Küçürek Öykü. Ankara: Grafiker Yayınları, 2011.
  • Sartre, Jean-Paul. Varoluşçuluk. Çeviren Asım Bezirci. İstanbul: Say Yayınları, 2012.
  • Wilkinson, Cathryn. Kökenleri ve Anlamlarıyla Semboller ve İşaretler Binlerce Yıllık Görsel Bir Yolculuk. Çeviren Seda Toksoy. İstanbul: Alfa Yayınları, 2011.