Christoph Ransmayr’ın Son Dünya Romanında Büyülü Gerçekçilik

Genel olarak postmodern sanat anlayışıyla birlikte kullanılan büyülü gerçekçilik, yirminci yüzyıl Latin Amerikan edebiyatında ortaya çıkan bir akımdır. Mucizelerin ve olağanüstü olayların, alışılagelmiş olaylar biçiminde algılanması ve mekânın düşsel dünyaya değil, gerçek dünyaya ait olması büyülü gerçekçiliğin en önemli belirleyenleri arasındadır. Mit, efsane ve folklordan yararlanılarak fantastik yönü oluşturulan büyülü gerçekçilikte esas olan gerçekle gerçekdışının ve olağanla olağanüstünün herhangi bir çatışmaya düşmeden uyum içerisinde yer alabilmesidir. Bununla birlikte, anlamı güçlendirmek amacıyla kıvrımlı hatta labirentimsi anlatım tekniklerine başvurulmakta ve metinlerde dille çeşitli oyunlar oynanarak düş ve gerçekçilik daha belirgin hale getirilmeye çalışılmaktadır.Bu çalışmada postmodern hikâyelerin Alman dilindeki en önemli temsilcilerinden olan Avusturyalı yazar Christoph Ransmayr'ın büyük başarı getiren ve birçok dile çevrilen ikinci romanı "Son Dünya" (1988) büyülü gerçekçilik çerçevesinde ele alınmaktadır. Ransmayr, eserinde fantastik dönüşümlerle gerçekçi ayrıntıları ustaca birleştirmekte ve bunu metinlerarası bir düzlemde okuyucunun önüne sermektedir. Bu bağlamda romandaki Battos isimli karakterin bir taşa dönüşmesi, Tereus'un karısından intikam almak için tam baltasını kaldırdığı anda kendisinin hüthüt kuşuna, karısının ve baldızının bülbül ve kırlangıça dönüşmesi ve bunlar gibi daha birçok başka dönüşümlerin gerçek dünyada yaşanması ve sıradanlaştırılması en çarpıcı örneklerdendir. Bu araştırmada "Son Dünya" romanındaki sıradanlaştırma, melezlik, ketumluk, belirsizlik, yabancılaştırma gibi büyülü gerçekçi eserlerde kullanılan ögeler ele alınıp incelenmiş; zaman, mekan, uslup ve mitolojik unsurlar da büyülü gerçekçilik bakımından değerlendirilmiştir

Magical Realism in Christoph Ransmayr’s Novel“The Last World”

Magical realism generally associated with postmodern concept of art is a literary movement derived from the Latin American literature in twentieth century. The most important determinant of magical realism is that the miracles and extraordinary events which take place in the real world, are perceived in the form of ordinary events. In magical realism it is essential that real and unreal, ordinary and extraordinary are in harmony without any conflict.In this study, Christopher Ransmayr’s novel “The Last World” is evaluated within the context of magical realism. In “The Last World”, the transformation of Battos into a stone, the transformation of Procne and Philomela to a swallow and nightingale as well as Tereus’s to a hoopoe bird when he raised his axe to Procne and Philomela, intending to kill them for revenge, are the most drastic examples for transformations among others which takes place in real world like an ordinary event. In this article, elements such as ordinariness, hybridity, authorial reticence, uncertainty, alienation of magical realism have been thoroughly investigated in “The Last World“ and also, time, setting, style and mythological elements in the novel have been tried to be evaluated within the context of magical realism

___