Ehl-i Tasavvufun İbnü’l-Arabî’ye Yönelik Tenkitleri: Alâüddevle Simnânî Örneği

Alâüddevle Simnânî (ö. 736/1336), İbnü’l-Arabî’den (ö. 638/1240) bir asır sonra, Simnân’da yaşamış bir Kübrevî şeyhidir. Arapça ve Farsça olmak üzere tasavvufun çeşitli alanlarına dair doksan civarında eser kaleme almış, pek çok mürîd yetiştirmiştir. Onun tasavvuf geleneğine katkıları özellikle vahdet, letâif, ricâlu’l-gayb, vâkıa ve tecellî gibi konularda ön plana çıkmaktadır. Vahdet konusunda kendinden sonra gelen sûfîleri etkilemiş olan Simnânî’nin vahdet anlayışı, İmâm-ı Rabbânî Ahmed Sirhindî (ö. 1034/1624) ve Sirhindî’nin şeyhi Bâkî Billâh’ın (ö. 1012/1603) vahdet anlayışlarıyla örtüşmektedir. Vahdet-i vücûd anlayışına karşı vahdet-i şuhûd anlayışını geliştiren Rabbânî, Mektûbât’ında, kendi varlık anlayışının Simnânî’nin varlık anlayışıyla aynı olduğunu belirtmektedir. Öte yandan Simnânî, İbnü’l-Arabî’nin vahdet anlayışını eleştiren ilk sûfî olarak bilinmektedir. Öyle ki, onun ismi anıldığında ilk akla gelen İbnü’l-Arabî’ye yönelik eleştirileri olmuştur. Bununla birlikte onun İbnü’l-Arabî’ye yönelik eleştirileri, eserlerinin tamamı görülerek etraflıca araştırılmamıştır. Simnânî’nin eserlerine bakıldığında onun İbnü’l-Arabî’ye yönelik eleştirilerinin iki temel noktada temerküz ettiği görülür. Bunlardan ilki Allah hakkında vücûd-i mutlak kavramını kullanmasına yöneliktir. Simnânî, eserlerinde Hak için vücûd-i mutlak kavramını kullanmayı doğru bulmadığını ifâde etmektedir. Onun ikinci temel eleştirisi, el-Fütûhâtu’l-Mekkiyye’de yer alan “Sübhâne men ezhare’l-eşyâe ve hüve aynuhâ” cümlesinedir. Bu çalışmada Simnânî’nin bu eleştirilerinin sebepleri üzerinde durulacak, her iki sûfînin vücûd-i mutlak kavramına ve ayn kelimesine yüklediği anlamlar incelenecektir. Özet: Kübreviyye tarikatının önemli sîmâlarından olan Alâüddevle Simnânî, 659-736/1261-1336 yılları arasında, bugünkü İran topraklarında yer alan Simnân’da yaşamış bir şeyhtir. Gençliğinde İlhanlı sarayında, Argun Han’ın (1284-1291) hizmetinde bulunmuş, daha sonra yaşadığı mânevî bir hâl üzerine saraydaki hayatını bırakarak tasavvufî hayata yönelmiştir. Bir müddet kendi başına ibâdet ve riyâzatla meşgul olmuş, bu süre zarfında meşrebine uygun bir mürşid aramıştır. Nihayet Bağdat’ta bulunan Kübrevî şeyhi Nûreddin Abdurrahmân İsferâyînî’ye (ö. 717/1317) intisâb etmiş ve kendisinden irşâd icâzeti almıştır. Ardından, onun emriyle memleketi Simnân’a dönerek vefâtına kadar burada mürîd yetiştirmek ve eser te’lîf etmekle meşgul olmuştur. Tasavvufun çeşitli konularına dâir Arapça ve Farsça olmak üzere doksan kadar eser kaleme alan Simnânî, özellikle vahdet, letâif, ricâlu’l-gayb, vâkıa ve tecellî gibi konularda tasavvuf geleneğine önemli katkılarda bulunmuş, kendinden sonra gelen sûfîleri etkilemiştir. Simnânî’nin vahdet anlayışının tesirleri özellikle Nakşbendiyye tarikatının Müceddidiyye kolunun kurucusu İmâm-ı Rabbânî Ahmed Sirhindî (ö. 1034/1624) ve Sirhindî’nin şeyhi Bâkî Billâh (ö. 1012/1603) üzerinde görülmektedir. Bâkî Billâh, Sirhindî’ye yazdığı bir mektupta, Simnânî’nin meşrebinin vahdet-i vücûd olmadığını, onun şuhûdunun en kâmil şuhûd olduğunu söyleyerek onun vahdet anlayışı ile vahdet-i vücûd arasındaki bazı farklara değinmiştir. Sirhindî de Mektûbât’ında kendi varlık anlayışının Simnânî’nin varlık anlayışıyla aynı olduğunu ifâde etmiştir. Diğer taraftan Simnânî, İbnü’l-Arabî’nin varlık ve vahdet anlayışını eleştiren ilk sûfî olarak bilinmektedir. Hatta o, daha çok bu yönüyle bilinmekte, ismi anıldığında ilk akla gelen İbnü’l-Arabî’ye yönelik eleştirileri olmaktadır. Bunun temel sebebi, Simnânî’nin, İbnü’l-Arabî’nin takipçilerinden Abdürrezzâk Kâşânî’ye (ö. 736/1335) yazdığı ve içerisinde İbnü’l-Arabî’nin vahdet anlayışına yönelik eleştirilerinin bulunduğu mektubun, Abdurrahman Câmî’nin (ö. 898/1492) meşhur eseri Nefehâtü’l-üns içerisinde yer almasıdır. Bu mektubun Nefehât içerisinde bulunuyor olması, onun bilinmesinde çok önemli bir rol oynamıştır. Bu sebeple Nefehât’in Simnânî’yi meşhur ettiğini söylemek mümkündür. Ancak şunu da söylemek gerekir ki Nefehât, tasavvufla ilgili onlarca eser yazmış olan Simnânî’nin yalnızca bir yönüyle ve eksik olarak tanınmasına sebep olmuştur. Ayrıca Simnânî’nin bu mektubunda yer alan ifâdelerinin onun İbnü’l-Arabî hakkındaki kanaatini tam olarak yansıttığını söylemek de mümkün değildir. Dolayısıyla onun İbnü’l-Arabî’ye yönelik eleştirilerini ve onun hakkındaki kanaatini tam olarak ortaya koyabilmek diğer eserlerinin de incelenmesini gerektirmektedir. Simnânî’nin eserleri incelendiğinde onun İbnü’l-Arabî’yi iki konuda eleştirdiği görülmektedir. Bunlardan ilki İbnü’l-Arabî’nin Hak için vücûd-i mutlak tâbirini kullanmasına, ikincisi ise Fütûhât’ta yer alan “Eşyânın aynı olduğu hâlde onu izhâr eden zâtı tesbih ederim” (سبحان من أظهر الأشياء وهو عينها) cümlesine yöneliktir. Birinci meseleyi anlamak için her iki sûfînin mutlak vücûd kavramıyla neyi kastettiğini, ikinci meseleyi anlamak için de her ikisinin ayn kelimesine yüklediği anlam bilinmelidir. Öncelikle İbnü’l-Arabî’nin vücûdu, şahısları mevcûdlar olan bir cins kategorisi olarak görmediğini bilmek gerekir. Aksine o, vücûdu Kadîm’e has kılar ve yaratılmışlar için vücûd kavramını kullanmaktan kaçınarak onları mevcûd olarak isimlendirir. Yani İbnü’l-Arabî, vücûd ile mevcûdu birbirinden ayırarak vücûd kavramını Hakk’ın varlığına has kılar. İbnü’l-Arabî bu anlayışını, “Hak, Vücûd’dur, eşyâ ise vücûdun suretleridir” gibi cümlelerle sık sık dile getirir. İbnü’l-Arabî’nin vücûd-i mutlak kavramıyla anlatmak istediği, her türlü kayıttan uzak bulunan, Vâcibu’l-vücûd olan Hak’tır. Dolayısıyla bir anlamda vücûd-i mutlak, Vâcibu’l-vücûd demektir. Simnânî’nin mutlak vücûd kavramına verdiği anlam ise İbnü’l-Arabî’ninkinden bütünüyle farklıdır. Simnânî, “Vücûd-i Hak, ezelen ve ebeden kemâl sıfatlarıyla muttasıf olan zât-ı Vâcibu’l-vücûd’dur. Vücûd-i mutlak, O’nun sıfatından sâdır olan fiildir. Vücûd-i mukayyed ise bu fiil sebebiyle zuhûra gelen eserdir.” diyerek vücûd-i mutlak kavramına Hakk’ın fiilleri anlamını verdiğini açıkça ifâde etmektedir. Her iki sûfînin ifadelerinden anlaşılan şudur ki İbnü’l-Arabî, vücûd-i mutlak ile Vâcibu’l-vücûdu, yani Hakk’ın zâtını kastederken Simnânî aynı kavramı Hakk’ın fiilleri anlamında kullanmaktadır. Vücûd-i mutlak kavramına Hakk’ın fiilleri anlamını yükleyen Simnânî, İbnü’l-Arabî’yi de kavrama kendi yüklediği anlamı esas alarak eleştirmekte olduğundan bu konudaki eleştirilerinde haklı değildir. Aslında her ikisi de Hakk’ı her türlü kayıttan tenzih etmektedir. Ancak İbnü’l-Arabî, Allah’ın varlığını vücûd-i mutlak kavramıyla ifâde etmeyi tercih ederken Simnânî sadece Vâcibu’l-vücûd ve el-Vücûdü’l-Hakk kavramlarıyla ifâde etmeyi uygun bulmuş ve vücûd-i mutlak kavramına İbnü’l-Arabî’den farklı olarak Hakk’ın fiilleri mânasını yüklemiştir. Simnânî’nin İbnü’l-Arabî’ye yönelik ikinci eleştirisi “Eşyânın aynı olduğu hâlde onu izhâr eden zâtı tesbih ederim” cümlesiyle ilgilidir. Süleymaniye Kütüphanesi’nde yer alan ve Simnânî’nin Fütûhât haşiyesinden bir bölüm olduğu anlaşılan yarım sayfalık bir notta, Simnânî’nin bu cümlenin kenarına yazdığı ifadeler son derece serttir. “Ey en sapık önderin tâbîleri! Bir kimsenin bırakın şeyhinizin dışkısı şeyhinizin aynıdır demeyi, şeyhinizin sakalının aynıdır dediğini duysanız bunu kabûl eder ve o kişiye müsâmaha gösterir misiniz?” cümlelerinden, Simnânî’nin ayn kelimesine bir şeyin ta kendisi anlamını verdiği net bir şekilde anlaşılmaktadır. Oysa ayn kelimesi, Arapçada en fazla anlam taşıyan kelimelerden biri olup İbnü’l-Arabî’nin eserlerinde “göz, bir şeyin ta kendisi, kaynak, suyun kaynayıp taştığı yer, bir şeyin maddî/cismânî varlığı, bir şeyin hakikati” gibi farklı anlamlarıyla kullanılmaktadır. Kelimenin “bir şeyin hakikati” anlamıyla kullanımı, İbnü’l-Arabî’nin eserlerinde oldukça yaygındır. Kelimenin bu anlamları varken Simnânî’nin tek bir anlamı esas alarak İbnü’l-Arabî’yi bu kadar sert eleştirmesi hatta işi tekfire kadar vardırması ilginçtir. Simnânî’nin İbnü’l-Arabî’yi eleştirdiği her iki meselede de eleştirilerinin temel sebebi, kavramlara İbnü’l-Arabî’den farklı bir anlam yüklemesi ve onu, kendi yüklediği anlam çerçevesinden değerlendirip yargılamasıdır.

Criticism against Ibn al-Arabī from among Sūfī’s: the Case of ‘Alā’ al-Dawla al-Simnānī

: ‘Alā’ al-Dawla al-Simnānī (d. 736/1336) was a Kubrawī sheikh lived in Simnān one hundred years after Ibn al-Arabī (d. 638/1240). He authored around ninety works in Arabic and Persian on various fields within Sūfism, raised many disciples. His contribution to the sūfī tradition mainly come to forefront regarding problems like unity, latāif (subtle organs), rijāl al-ghaib (men of the unseen), wāqia (dream-like mystical experiences) and tajallī (manifestation). Simnānī’s understanding of the unity influenced subsequent sūfī’s and specifically Ahmad Sirhindī (d. 1034/1624) and his sheikh Bāqībillah’s (d. 1012/1603) views of the unity overlap with Simnānī’s one. In Maktūbāt, Sirhindī who developed the idea of unity of the seen against the unity of the existence expresses that his understanding of being is the same with Simnānī’s one. Simnānī is also known as the first critic of Ibn al-Arabī’s conception of the unity among sūfī’s. Such that, whenever his name is mentioned the first thing comes to one’s mind has been his criticism against Ibn al-Arabī. However, his criticism against Ibn al-Arabī was not studied as a whole looking at his ouvre. Studying Simnānī’s works, it is seen that his criticism is concentrated on two main problems. First is Ibn al-Arabī’s employing the concept wujūd al-mutlaq (absolute being) for God. He maintains that it is not convenient to use this concept for al-Haq. His second criticism is against a sentence mentioned in al-Futūhāt: “سبحان من أظهر الأشياء وهو عينها”. In this article, causes for Simnānī’s critiques will be discussed and both sūfī’s conceptions of wujūd al-mutlaq and ‘ayn (quintessence) will be studied.Summary: One of the famous names in the Kubrawī tradition, ‘Alā’ al-Dawla al-Simnānī is a sheikh who lived in the city of Simnān in the contemporary Iran between 659-736/1261-1336. In his youth, he served in the service of Arghūn Khan (r. 1284-1291) in the Īlkhānid Palace; and later, after a spiritual experience, he left the palace and turned to a Ṣūfī life. For a certain period, he continued worshipping and riyādhat (spiritual fight against the evil commanding self) on his own, and looked for a guide convenient to his character. Eventually, he became the disciple of the Kubrawī sheikh in Baghdad, Nūr al-Dīn ʿAbd al-Raḥmān Isfarāyīnī (d. 717/1317), and obtained ijāzah (permission) for irshād (guidance). After that, with the instruction of his sheikh, he went back to Simnān; and spent rest of his life with guiding his disciples and writing scholarly works.  He authored around ninety works in Arabic and Persian on various fields within Sūfism. His contribution to the sūfī tradition mainly comes to forefront regarding problems like unity, latāif, rijāl al-ghaib, wāqia and tajallī; and influenced subsequent sūfī’s. Simnani’s influences can best be seen on the founder of the Mujaddidiyya branch of Naqshbandiyya, Ahmad Sirhindī (d. 1034/1624), and Sirhindī’s sheikh Bāqībillah (d. 1012/1603). In a letter Bāqībillah wrote to Sirhindī, he mentions certain differences between Simnānī’s understanding of unity and unity of the existence by stating that Simnānī’s path is not that of unity of the existence, and that his shuhūd (seen) is the most perfect shuhūd. Also in the Maktūbāt, Sirhindī expresses that his understanding of being is the same with that of Simnānī’s. Simnānī is also known as the first critic of Ibn al-Arabī’s conception of being and unity among sūfī’s. It would not be incorrect to say that he is more famous for this critique so much so that whenever his name is mentioned the first thing comes to one’s mind has been his criticism against Ibn al-Arabī. The main reason for this is that a letter Simnānī wrote to one of the followers of Ibn al-Arabī, ʿAbd al-Razzāq al-Kāshānī (d. 736/1335) in which Simnānī criticizes Ibn al-Arabī’s conception of unity, was included in the famous work of Abd al-Raḥmān Jāmī (d. 898/1492), Nafakhāt al-uns. This letter’s presence in the Nafakhāt played a vital role in its publicity.  For this reason, it can be said that Nafakhāt made Simnānī famous. Yet, it should also be said that the fame stemming from Nafakhāt is incomplete and it is just about one aspect of Simnānī, a scholar who authored dozens of books on the Sūfism. Moreover, it is not correct to defend that Simnānī’s statements in that letter reflects a full picture of his opinion about Ibn al-Arabī. Hence, to have a better understanding of his criticism and thoughts about Ibn al-Arabī, one should explore other works of Simnānī as well. Studying Simnānī’s works, it is seen that his criticism is concentrated on two main problems. First is Ibn al-Arabī’s employing the concept wujūd al-mutlaq for God. His second criticism is against a sentence mentioned in al-Futūhāt: “سبحان من أظهر الأشياء وهو عينها”. To understand the first criticism, one needs to know the meaning both sūfī’s attribute to the concept of wujūd al-mutlaq; and for the second the meaning they attribute to the concept of ‘ayn. First, it should be known that Ibn al-Arabī did not think of being as a form category the members of which are beings. To the contrary, he uses wujūd exclusively for the Eternal, and refrains from using the concept of wujūd for the creation; and calls them mawjūd. In other words, Ibn al-Arabī differentiates between being and existence; and limits the concept of being only for the al-Haqq. Ibn al-Arabī states this view repeatedly in statements such as “al-Haqq (the Truth) is being; things, however, are attributes of being.” What Ibn al-Arabī means by wujūd al-mutlaq is al-Haqq who is wajib al-wujūd (the Necessary Being) and free from all restrictions. Thus, in a certain sense wujūd al-mutlaq means wajib al-wujūd. By writing that “Wujūd al-Haqq is the essence of wajib al-wujūd who is qualified with the perfect attributes of eternity and infinity. Absolute Being is the actions emanating from these attributes. Wujūd al-Muqayyad (the Limited Being) is the outcome that comes into existence as a result of these actions”, Simnānī explicitly states that for him Absolute Being is the actions of al-Haqq. What one can understand from the statements of both sūfī’s is that while by wujūd al-mutlaq Ibn al-Arabī refers to wajib al-wujūd (i.e. the essence of al-Haqq), for the same term Simnānī refers to actions of al-Haqq. Since in criticizing Ibn al-Arabī, Simnānī takes into account his own definition of the term Wujūd al-Mutlaq as the actions of al-Haqq, his criticisms are not valid. In fact, both exonerate al-Haqq from all the conditions. However, while Ibn al-Arabī chooses to verbalize the existence of God with the concept of “Absolute Being”, Simnānī only approves to express the existence of God with the concepts of wājib al-wujūd and al-Wujūd al-Haqq and differing from Ibn al-Arabī attributes the meaning of the actions of God to the concept of Absolute Being.Simnānī’s second critique against Ibn al-Arabī is related to this sentence: “سبحان من أظهر الأشياء وهو عينها”. An annotation that is written by Simnānī on a page which is out of his gloss on al-Futūhāt is highly harsh reads as follows: “O, followers of the most deviant leader! If you hear that one says that your sheikh is identical with his beard, put the claim that he is identical with his rejectomenta aside, should you accept this and tolerate him?” It is understood from these sentences that Simnānī considers the concept “al-ayn” as the essence of that thing. Though, the word “al-ayn” is one of the most multi-meaning word in the Arabic language and in Ibn al-Arabī’s works it is used with various meanings such as eye, the quintessence, spring, water source, tangible being of a thing, the essence of a thing and so on. The usage as “the essence of a thing” is very much common in Ibn al-Arabī’s works. It is interesting that while this word has so many meanings, Simnānī takes one meaning as base and blaspheme against Ibn al-Arabī. It is obvious that the main cause for Simnānī’s critique against Ibn al-Arabī in both problems is his attribution to the concepts different meanings than Ibn al-Arabī and then judging him in the context of his attributes.

___

  • Alkış, Abdurrahim. Abdurrezzâk Kâşânî ve “Şerhu Fusûsi’l-hikem” Adlı Eserinin Tahkîk ve Tahlîli. Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, 2008.
  • Altıntaş, Hayrani. “Dehriyye”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 9: 107-109. İstanbul: TDV Yayınları, 1994.
  • Bâhârzî, Abdülvâsi‘ Nizâmî. Makāmat-ı Câmî. Nşr. Necîb Mâyil-i Herevî. Tahrân: Neşr-i Ney, 1371.
  • Balyânî, Abdullah b. Mes’ûd. Mutlak Birlik. Haz. Ali Vasfi Kurt. İstanbul: İnsan Yayınları, 2003.
  • Bedirhan, Muhammed. Abdülgani Nablusî’nin Vahdet-i Vücûd Müdafaası. Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, 2016.
  • Câmî, Nûreddin Abdurrahmân. Nefehâtü’l-üns min hazarâti’l-kuds. Thk. Mahmûd Âbidî. Tahrân: İntişârât-ı Sohen, 1386hş.
  • Chittick, William. “Ibn ‘Arabī and His School”. Islamic Spirituality: Manifestations. Ed. Seyyid Hüseyin Nasr. New York: SCM Press, 1991.
  • Demirci, Kürşat. “Hindistan-Diğer Dinler”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 18: 92-94. İstanbul: TDV Yayınları, 1998.
  • Demirli, Ekrem. “Vahdet-i Vücûd”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 42: 431-435. İstanbul: TDV Yayınları, 2012. Demirli, Ekrem. İbnü’l-Arabî Metafiziği. İstanbul: Sûfî Kitap, 2013.
  • Demirli, Ekrem. Sadreddin Konevî’de Bilgi ve Varlık. İstanbul: İz Yayıncılık, 2011.
  • Demirli, Ekrem. “Varlık Olmak Bakımından Varlık İfâdesinin Sûfîlerce Yeniden Yorumlanması ve Bu Yorumun Metafizik Sonuçları”. İslâm Araştırmaları Dergisi. 18 (2007): 27-48.
  • Elias, Jamal. The Throne Carrier of God: The Life and Thought of Ala ad-dawla as-Simnani. Albany: State University of New York Press, 1995.
  • Erginli, Zafer v.dğr. Metinlerle Tasavvuf Terimleri Sözlüğü. Ed. Zafer Erginli. İstanbul: Kalem Yayınevi, 2006.
  • Ertuğrul, İsmâil Fennî. Vahdet-i Vücûd ve İbn Arabî. Haz. Mustafa Kara. İstanbul: İnsan Yayınları, 2008.
  • Giovanni, Maria Martini. ‘Alā’ al-Dawla al-Simnāni between Spiritual Authority and Political Power. Leiden/Boston: Brill, 2018.
  • Habeşî, Abdullah Muhammed. Câmiu’ş-şürûh ve’l-havâşî. 3 cilt. Ebûzabî: el-Mecmaü’s-Sekafî, 2004.
  • Hakîm, Suad. İbnü’l-Arabî Sözlüğü. Trc. Ekrem Demirli. İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2005.
  • İbn Haldûn el-Mağribî. Şifâu’s-sâil. Thk. Muhammed b. Tâvît et-Tancî. İstanbul: Osman Yalçın Matbaası, 1957.
  • İbnü’l-Arabî, Muhyiddîn. “el-Envâr”. Min resâili seyyidî Muhyiddîn İbn Arabî. Nşr. Abdurrahmân Hasan Mahmûd. Kahire: Âlemü’l-fikr, 1986.
  • İbnü’l-Arabî, Muhyiddîn. el-Fütûhâtu’l-Mekkiyye. 4 cilt. Bulak, 1269-1272.
  • İbnü’l-Arabî, Muhyiddîn. İnşâu’d-devâir, Kleinere schriften des Ibn al-Arabi. Nşr. Henrik Samuel Nyberg. Leiden: Brill, 1919.
  • Kâkî, Kāsım. “Şeyh Alâüddevle-i Simnânî ve Nazariyye-i Vahdet-i Vücûd”. Faslnâme-i Endîşe-i Dînî-yi Dânişgâh-ı Şîrâz 1/10 (Bahar 2004): 97-122.
  • Kārî, Ali. İbtâlü’l-kavl bi vahdeti’-vücûd ve nakzu nusûsi İbn Arabî. Thk. Ahmed b. İbrâhim b. Ebi’l-Ayneyn. Dimyat: Mektebetü İbn Abbâs, 2006.
  • Kartal, Abdullah. “Alternatif Bir Vahdet-i Vücûd Yorumculuğu: Simnânî, Cîlî ve İmâm-ı Rabbânî Örneği”. I. Uluslararası Sadreddîn Konevî Sempozyumu Bildirileri (Konya, 20-21 Mayıs 2008). Ed. Hasan Yaşar. 159-173. Konya: Mebkam Yayınları, 2010.
  • Kartal, Abdullah. Abdülkerim Cîlî: Hayatı, Eserleri, Tasavvuf Felsefesi. İstanbul, İnsan Yayınları, 2003.
  • Kâşânî, Abdürrezzâk. Letâifu’l- a’lâm fî işâreti ehli’l-ilhâm: Tasavvuf Sözlüğü. Trc. Ekrem Demirli. İstanbul: İz yayıncılık, 2004.
  • Kılıç, Mahmûd Erol. “İbnü’l-Arabî, Muhyiddin”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 20: 493-516. İstanbul: TDV Yayınları, 1999.
  • Kılıç, Mahmûd Erol. Şeyh-i Ekber İbn Arabî Düşüncesine Giriş. İstanbul: Sûfî Kitap, 2009.
  • Köroğlu, Burhan. “Tabiatçılar”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 39: 327-328. İstanbul: TDV Yayınları, 2010.
  • Landolt, Hermann. “Der Briefwechsel zwischen Kāshānī und Simnānī über Wahdet al-Wuğūd”. Der Islam 50 (1973): 29-81.
  • Landolt, Hermann. “Simnânî on Wahdat al-wujûd”. Wisdom of Persia, Collected Papers on Islamic Philosophy and Mysticism. ed. H. Landolt-M. Mohaghegh. Tahran: La branche de Téhéran de I’institut des études islamiques de I’Université McGill, 1971: 93-111.
  • Mesbahi, Sayed Shahabedin. The Reception of Ibn ‘Arabī’s School of Thought by Kubrawī Sufis. Doktora Tezi, University of California, 2009.
  • Mütercim Âsım Efendi. Kāmûsu’l-Muhît Tercümesi. Haz. Mustafa Koç-Eyyüp Tanrıverdi. 6 cilt. İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2013-2014.
  • Sarı, Mevlüt. el-Mevârid: Arapça-Türkçe Lügat. 2 cilt. İstanbul: Bahar Yayınları, 1980.
  • Simnânî, Alâüddevle. “Beyânu’l-ihsân li ehli’l-irfân”. Musannefât-ı Fârsî. Nşr. Necîb Mâyil-i Herevî. Tahran: İntişârât-ı İlmî ve Ferhengî, 1990.
  • Simnânî, Alâüddevle. el-Urve li-ehli’l-halve ve’l-celve. Nşr. Necîb Mâyil-i Herevî. Tahran: İntişârât-ı Mevlâ, 1983.
  • Simnânî, Alâüddevle. Kitâbu’l-kudsiyyât. Şehit Ali Paşa: 165, 168b-231a. Süleymaniye Kütüphanesi.
  • Simnânî, Alâüddevle. Medâricu’l-meâric minallâhi zi’l-meâric. Aga Efendi Tanacan: 22, 65a-70b. Süleymaniye Kütüphanesi.
  • Simnânî, Alâüddevle. Tahzîr an kütübi Muhyiddîn İbnü’l-Arabî. Aga Efendi Tanacan: 22, 92b. Süleymaniye Kütüphanesi.
  • Sistânî, Emîr İkbâl. Çihil Meclis yâ Risâle-i İkbâliye. Haz. Necîb Mâyil-i Herevî. Tahrân: İntişârâtı Edîb, 1366.
  • Şahinoğlu, Nazif. Ala al-Davla al-Simnani Hayatı, Eserleri, Kelâm Telakkîsi, Tasavvuftaki Yeri ve Tasavvufî Görüşleri. Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, 1966.
  • Şeyh Mekki: el-Cânibu’l-garbî fî halli müşkilâti’ş-Şeyh Muhyiddîn İbni’l-Arabî: Yavuz Sultan Selim’in Emriyle Hazırlanan İbn Arabî Müdafaası. Trc. Ahmed Neylî. Haz. Halil Baltacı. İstanbul: İlk Harf Yayınları, 2011.
  • Şîrâzî, Muhammed Ma’sûm. Tarâiku’l-hakāik. Nşr. Muhammed Câfer Mahcûb. 2 cilt. Tahrân: Kitâbhâne-i Senâî, 1339.
  • Şîrâzî, Sadrüddîn. Îkāzü’n-nâimîn. Nşr. Muhsin Müeyyedî. Tahran: Müessese-i Motâleât ve Tahkîkāt-ı Ferhengî, 1361.
  • Şîrâzî, Sadrüddîn (Molla Sadrâ). Îkāzü’n-nâimîn/Kalbin Uyanışı. Trc. Fevzi Yiğit. İstanbul: Önsöz Yayınları, 2018.
  • Tahralı, Mustafa. “Ayn ve Ayniyyet”. Ahmed Avni Konuk. Füsûsu’l-Hikem Tercüme ve Şerhi. Haz. Mustafa Tahralı, Selçuk Eraydın. 4 cilt. İstanbul: İFAV Yayınları, 2011, 9-26.
  • Tosun, Necdet. İmâm-ı Rabbânî Ahmed Sirhindî: Hayatı, Eserleri, Tasavvufî Görüşleri. İstanbul: İnsan Yayınları, 2009.
  • Tûsî, Ebû Nasr Serrâc. el-Lüma’. Thk. Abdülhalîm Mahmûd-Tâhâ Abdülbâkî Sürûr. Mısır: Dârü’lkütübi’l-hadîse, Bağdat: Mektebetü’l-müsennâ, 1960.
  • Yemenî, Nizâm. Letâif-i Eşrefî. 2 cilt. Karaçi, 1999.
  • Zümrüt Orhan, Kübra. Alâüddevle Simnânî ve Tasavvufî Görüşleri. Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, 2016.
  • Zümrüt Orhan, Kübra. “İsferâyînî, Nûreddîn”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. Ek-1: 647-649. İstanbul: TDV Yayınları, 2016.