Mekkî Sûrelerde Abdullah b. Selâm ile İlişkilendirilen Âyetler Bağlamında Tefsir Rivâyetlerinin Değerlendirilmesi

İslam’ın doğduğu dönemde Araplar Yahudi ve Hıristiyanları Ehl-i kitap olarak isimlendirmekte, onlara saygı duymakta, birçok konuda onlardan etkilenmekteydiler. Hz. Peygamber’le aralarındaki mücadelede fikrî açıdan yetersiz kaldıklarında Ehl-i kitap âlimlerini referans kaynağı olarak kullanmakta ve öğrendikleri bilgilere istinaden sordukları sorularla Hz. Peygamber’i zor duruma düşürmeye ve onu mağlup etmeye çalışmaktaydılar. Mekke döneminde Ehl-i kitapla Müslümanlar arasında çatışma yaşanmamıştı. Yahûdi âlimler Tevrat’la Kur’an arasındaki konu benzerliğini bildikleri Kur’an’ın hakikatleri anlattığını, Hz. Peygamber’in de hakkı tebliğ ettiğini ikrar ediyorlardı. Bazı âyetlerde Ehl-i kitap âlimlerinin bu doğru tutumları müşriklerin aleyhine referans kaynağı olarak kullanılmıştır. Söz konusu âyetlerde bu âlimler övülmüş, Hz. Peygamber için de bilgi kaynağı olarak gösterilmiştir. Konuyla ilgili âyetler bazı müfessirlerce bağlama ve nassın zahirine uygun olarak anlaşılmakla birlikte bazı âlimlerce nüzûl vasatı, süreci dikkate alınmadan açıklanmıştır. Bu âyetlerde Medine döneminde iman eden Abdullah b. Selâm ve arkadaşlarının anlatıldığı söylenmiştir. Bu çalışmada söz konusu yorumların doğruluk değeri Kur’an-siyer ilişkisi, esbâb-ı nüzûl rivâyetlerinin bir kısmının ictihadî olduğu bilgisi temelinde değerlendirilerek nassın asıl anlamının gölgede bırakıldığı ortaya konulacaktır.Özet: Tefsir, ilâhi hitabın anlaşılması çabası olduğu kadar vahiy sürecinde Müslüman, müşrik ve Ehl-i kitabın ilişkilerini, bu çerçevede yaşanan tecrübeyi de anlamak demektir. Bu konular Kur’an’da geniş ve açık bir şekilde anlatılmadığı için ayetleri anlamada hadisler, siyer, esbâb-ı nüzûl rivayetleri, sahabe ve tâbiîn görüşleri önem kazanmaktadır. Esbâb-ı nüzûl rivayetleri bazı problemler barındırdığı için klasik ulûmu’l-Kur’ân eserlerinde bu bilgilerin rivayet sîgaları ve hadis usulü temelinde değerlendirilmesi teklif edilmiştir. Bu yaklaşım birçok meselenin çözümünde etkili olmakla birlikte tüm sorunları halletmemektedir. Esbâb-ı nüzûl rivâyetlerinin âyetin gerçek sebebi olup olmadığı konusu ilk dönemlerden itibaren tartışılmaktadır. İbn Teymiyye (ö. 728/1328) Zerkeşî (ö. 794/1392) ve ed-Dıhlevî’ye (ö. 1176/1762) göre selef âlimlerden nakledilen “Bu âyet şu olay üzerine nazil olmuştur.” şeklindeki sözler âyetin bizzat o olay hakkında indiğini değil âyetin buna benzer bir konuda, benzer muhatap hakkında indiğini, bu konuyu dolayısıyla bu hükmü de kapsadığını anlatmaya matuf görüşlerdir. A. Nedim Serinsu ve A. Rıza Gül tarafından da bu duruma dikkat çekilmiş ve rivâyetler “gerçek nüzûl sebebi ve sanal/takdir edilen nüzûl sebebi” şeklinde ikiye ayrılmıştır. Bu husus bilinmediğinde riayetleri tahlil etmek, tercihte bulunmak içinden çıkılmaz bir hal alabilmekte, âyetlerin muhatapları, nüzul tarihleri, Mekkîlik ve Medenîlikleri konusunda problemler çıkabilmektedir. Âyetlerin ilk anlamı, muhatapları ve nüzûl vasatını öğrenmek isteyenler özellikle rivâyet ağırlıklı tefsirlerdeki birbirleriyle çelişen nakiller arasında tercih yapmakta zorlanmaktadır. Rivâyetleri doğru değerlendirmek ve isabetli tercihte bulunmak için siyer, nüzûl süreci, Mekkî-Medenî bilgisi, müşrikler ve Ehl-i kitap ile ilişkilerin gelişim aşamaları ve esbâb-ı nüzûl konusunda re’ye dayalı tefsîrî açıklamaların olduğunu bilmek bir çözüm yolu olmaktadır. Birbirleriyle çelişkili rivayetlerin ve yorumların olduğu konulardan biri de Abdullah b. Selâm ile ilişkilendirilen ayetlerdir. Medineli Yahudilerin ileri gelenlerinden olan Abdullah b. Selâm Hz. Peygamber Kubâ’ya vardığında yanına gelmiş, bazı sorular yöneltmiş ve doğru cevaplar alması üzerine bunların ancak bir peygamber tarafından bilinebileceğini söyleyerek Müslüman olmuştu. Onun Mekke döneminde ve h. 8. yılda iman ettiği iddia edilmekteyse de bu bilgiler muteber kabul edilmemiştir. Mekke döneminde çok yoğun olmasa da Yahudi ve Hristiyanlarla Müslümanlar arasında belirli diyaloglar, ilişkiler yaşanmaktaydı. Müslümanlarla Ehl-i kitap arasında herhangi bir çatışma yaşanmadığı için ilgili ayetlerde genellikle bunların âlimleri övülmekte, Hz. Peygamber ve müşrikler için referans kaynağı olarak da gösterilmekteydi. Mekkî bazı âyetlerde Yahudilerden hakka uyan, adil olanlardan; salihlerinden; Kitabın gereklerini yerine getirip, namazlarını kılan muslihlerin ecrini zayi edilmeyeceğinden; Kur’an’daki hakikatleri İsrailoğullarından âlimlerin bilmesinin müşrikler için bir delil olması gerektiğinden; Ehl-i kitabın Kur’an’ın ilahi bir kitap olduğunu bildikleri; Hz. Peygamber’e vahyedilen ayetler konusunda şüphesi varsa Yahudi âlimlere konuyu sorması; Yahudilerin Hz. Peygamber’in risaletinin gerçekliğine şahitlik edip inandığı; müşriklerin Hz. Peygamber’in risaletinin gerçek olup olmadığı konusunda Ehl-i zikre akıl danışmaları; kendilerine kitap verilenlerin Kur’an ile sevindikleri gibi hususlar anlatılmaktadır. Bu ayetlerin tefsirlerinde muhatapların Abdullah b. Selam, Abdullah b. Selâm ve arkadaşları, Hz. Muhammed’in ashabı, Selmân-ı Fârisî, Hz. Ali ve Ehl-i kitabtan Hz. Peygamber’i görüp iman edenler olduğu yönünde yorumlar yapılmıştır.Müfessirler Ehl-i kitapla yaşanan süreci yeteri kadar dikkate almadıkları için hidayete ermesinden önce nâzil olan ayetleri Abdullah b. Selâm ile ilişkilendirilmiştir. Hâlbuki Mesrûk (v. 63/683), Şa‘bî (v. 104/722) ve Said b. Cübeyr (ö. 94/713 [?]) nüzûl sürecini dikkate aldıkları için Mekkî ayetlerin Abdullah b. Selâm ile ilişkilendirilmesini reddetmişlerdir. Âyetleri Kur’an-siyer ilişkisi, nüzûl süreci temelinde değerlendirildiğimizde bazı müfessirlerin de belirtiği üzere muhatapların Kur’an’ın ve Hz. Peygamber’in risaletinin hak olduğunu bilen ve bunu îkrar eden Ehl-i kitap âlimleri olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda müfessirlerin gerçek esbâb-ı nüzûl olmayan rivayetlere dayanarak âyetlerin bağlamına, lafızlarına, nüzûl süreçlerine uygun olmayan yorumlar yaptıkları, muhataplarla ilgili bilgiler sınırlı olduğu için Abdullah b. Selâm’ın adını bir tür dolgu malzemesi olarak kullandıkları anlaşılmaktadır. Ehl-i kitabı genelleme yaparak hakikati gizlemeleri, İslam’a düşmanlıkları ve yaşanan savaşlar üzerinden değerlendirildiğimizde âyetlerde onlardan birilerinin övülmesi kabul edilebilir bir durum olmamaktadır. Hâlbuki Mekke’de Yahudi ve Hıristiyanlarla herhangi bir çatışma yaşanmadığı gibi hakikati dile getiren âlimler vardı. Bunlar gerektiğinde övülmekte, Hz. Peygamber ve müşrikler için referans kaynağı olarak da gösterilmekteydi. Ayrıca Medenî sûrelerde Ehl-i kitabı eleştiren, kötüleyen ayetlerde de onların bütünü değil söz konusu yanlışları yapanlar eleştirilmektedir. Bu örneklerde olduğu gibi âyetleri yerleşik algılarımız etkisiyle ve toptancı bir zihinle değil tek tek nüzûl süreci bağlamında değerlendirmemiz gerekmektedir. Aksi takdirde istenmeden yanlış sonuçlara gidilebilmektedir. Selefin Abdullah b. Selâm ile ilgili tarih ve zamana uymayan izahlarında anakronizme düştükleri iddia edilebilir. Ancak İbn Teymiyye, Zerkeşî ve ed-Dıhlevî’nin görüşlerini dikkate aldığımızda selefin bir anakronizmden ziyade âm lafızlar üzerinden tefsîrî, re’ye dayalı örnekleme tarzında görüşler ifade ettikleri anlaşılmaktadır. Selefin bu yorumları ayetlerin muhataplarıyla ilgili eldeki bilgilerin yetersiz olduğunu da göstermektedir. Selefin örneklemelerinde, açıklamalarında tarihî bilgi hatalarının olması onlardan nakledilen bilgilerin dikkatli bir şekilde incelenmesini, araştırmadan rivayetlere teslim olunmaması gerektiğini de göstermektedir. İctihada dayalı yorumları gerçek esbâb-ı nuzûl gibi kabul edenlerin anakronizme düştükleri ise açık bir hakikattir. Bu yönüyle esbâb-ı nüzûl rivayetlerinin belirtilen ilkeler doğrultusunda değerlendirilmesi, gerçek sebebi anlatan ve anlatmayanların ayırt edilerek aralarında tercihe gidilmesinin gerektiği anlaşılmaktadır. 

Evaluation of Riwayahs of Tafsīr in the Context of Correlated with ʿAbdallāh b. Salām Verses in Meccan Suras

In the era Islam emerged, Arabs were calling Jews and Christians as Ahl al-Kitāb, respecting them and affected by them in many ways. When they failed in their debates against the Prophet, they were referring to the scholars of Ahl al-Kitāb and relying on the information they got from them, they were trying to force and beat the Prophet intellectually by their questions. In the Meccan period, no clashes had happened between the Muslims and Ahl al-Kitāb. Jewish scholars had been admitting that they knew the similarity in the topics of Qurʾān and Tawrāt, the Qurʾān were telling the truth and the Prophet was conveying the message of the truth. In some of the verses, these right attitudes of the scholars of Ahl al-Kitāb are used as a reference against Mus̲h̲riks. In the verses said, those scholars are praised and indicated as a source of information for the Prophet as well. The verses related with the topic were understood in parallel with the context and direct meaning of the Nass by some scholars, yet, they were explained not taking the Nuzul environment and process into consideration by some other scholars. It is mentioned that ʿAbdallāh b. Salām and his friends who became Muslims in Medina period have been told in these verses. In this study, level of validity for these interpretations will be evaluated based on Qurʾān –relationship and the fact that some of the asbab al-nuzul (circumstances of revelation) are known to be jurisprudential; and it will be argued that the true meaning of the naṣṣ is overshadowed.Summary: Tafsir is an effort to understand the divine address, and also to understand the relationship between Muslim, polytheist, and People of the Book (Ahl al-kitāb) in the revelation and experience in this context. Since these issues are not explained in a wide and clear manner in the Qur’ān, the hadīths, prophetic biography, narratives of asbâb al-nuzul and the opinions of the companions and the views of the Companions and Tābi‘īn gain importance in understanding the verses. As the narrations of asbâb al-nuzul contain some problems, it is proposed to evaluate this information based on sigas and hadīth method in classical Qur'ānic sciences studies. Although this approach is effective in solving many problems, it does not solve all problems.The question of whether the narrators of asbâb al-nuzul is the real reason for the verse has been discussed from the very beginning. According to Ibn Taymiyya (d. 728/1328) al-Zarkashī (d. 794/1392) and al-Dihlawī (d. 1176/1762), the expression that “This verse has been revealed on this particular event” does not mean that the verse is revealed particularly and only for this event but rather that it is revealed for an event which is similar to that event, and that, subject verse also covers this provision. A. Nedim Serinsu and A. Rıza Gül also drew attention to this fact and the narratives were divided into two as the real cause of nuzul and virtual cause of nuzul. When this issue is not known, it may become inexorable to analyze and make observations, and there may be problems regarding the interlocutors, date of births, being Meccan or Medinan.Those who want to learn the first-hand meaning of the verses, their interlocutors and the environment of nuzul are facing difficulties to choose between the contradictory narrations especially in narrative-weighted commentaries. It is necessary to pay attention to some points to evaluate the narrations correctly and make the right choice. These points are prophetic biography, the stages of nuzul, information about being Meccan or Medinan, the stages of development of relations between polytheists and Muslims, and tafsīr explanations about nuzul. One of the issues with contradictory narratives and interpretations is ʿAbdallāh b. Salām. As one of the notables of the Medina Jews, he came to him when the Prophet arrived in Kuba, he asked some questions, and when he got the right answers, he became a Muslim saying that they could only be known by a prophet. It is claimed that he believed in the period of Mecca and the eighth year of the Hijr, but this information was not well accepted.Although it was not very intense in Mecca, there were certain relations between Jews and Christians and Muslims. Since there was no conflict between Muslims and the People of the Book, these verses are often praised by their scholars, and they were also cited as a reference for the Prophet and idolaters Some Meccan verses mention the following: Jews who are righteous; the fulfilment of the requirements of the book, and the prayers of the Muslims that will not be wasted; the fact that the scholars of the Israelites know the truths in the Qur'an should be a proof for the idolaters; The Ahl al-kitāb know that the Qur'ān is a divine book; if he has doubts about the verses revealed to the Prophet, he should ask the Jewish scholars; Jews witnessed and believed the truth of the prophethood of the Prophet; the fact that Ahl al-kitāb were delighted with the Qur'ān. In the exegesis of these verses, it has been commented that the interlocutors are ʿAbdallāh b. Salām and his friends, Prophet Muhammad's companions, Selman al-Fârisî, Ali and the kitāb who believed in the Prophet.Since the commentators did not consider the process experienced with the Ahl al-kitāb sufficiently, the verses that were written before becoming Muslim were associated with ʿAbdallāh b. Salām. However, Masrūk (d. 63/683), Sha'bî (d. 104/722) and Said b. Jubayr (d. 94/713 [?]) refused to relate the Meccan verses to ʿAbdallāh b. Salām because they had considered the process of nuzul. When the revelations are evaluated on the basis of the Qur'ān and prophetic biography relationship and the process of nuzul, it is understood that the interlocutors are the scholars of Ahl al-kitāb who know and acknowledge that the Qur'ān and the prophethood are right, as some commentators have indicated. In this case, it is understood that the commentators make comments that are not appropriate to the context, wording and nuzul process of the verses based on the narratives that are not true and that they use the name of ʿAbdallāh b. Salām as a kind of filling material since the information about the interlocutors is limited. It is not acceptable to praise one of them in the revelations when we evaluate the Ahl al-kitāb by generalizing the truth, their hostility towards Islam and the wars. However, there were no clashes with Jews and Christians in Mecca and there were scholars who expressed the truth. They were praised when necessary, and also cited as a reference source for the Prophet and idolaters. In addition, in the verses that criticize the Ahl al-kitāb in the verses Medinan, those who make the mistakes in question are not criticized as a whole. As in these examples, we need to evaluate the verses in the context of the individual process, not with the influence of our established perceptions and with a wholesale mind. Otherwise, unintentional results can be reached. It can be claimed that the Predecessors fell to an anachronism in their explanations about ʿAbdallāh b. Salām which did not conform to the date and time. However, when we consider the views of Ibn Taymiyya, al-Zarkashī and al-Dihlawī, it is understood that the Predecessors expressed views in terms of exegesis, opinion-based sampling rather than an anachronism. These interpretations of the Predecessors also depict that the information available to the interlocutors of the verses is insufficient. The fact that the historical information errors in Predecessors’ illustrations and explanations show that the information transferred from them should be examined carefully and that one must not surrender him/her without investigation. It is a clear fact that those who accept interpretations based on ijtihâd as an actual asbâb al-nuzul fall into anachronism. In this respect, it is understood that asbâb al-nuzul narrations should be evaluated in accordance with the principles mentioned and it is necessary to distinguish between those who tell the real reason and those who do not and make a preference among them.

___

  • Ali, Cevad. el-Mufassal fî Târihi’l-‘Arab Kable’l-İslam. 10 Cilt. Bağdad: 1413/1993.
  • Askalânî, İbn Hacer. Sahâbe-i Kiram Ansiklopedisi (el-İsâbe fî Temyîzi Sahabe). Trc. Naim Erdoğan. 2. Baskı. İstanbul: İz Yayıncılık, 2010.
  • Buhârî, Ebû Abdillah Muhammed b. İsmail. el-Câmiu’s-Sahih. 2. Baskı. 8 Cilt. İstanbul: Çağrı Yayınları, 1992.
  • Belâzurî, Ahmed b. Yahya. Ensâbu’l-Eşrâf. Thk. Muhammed Hamidullah. 13 Cilt. Mısır: Dâru’lMeârif, 1417/1996.
  • Câbirî, Muhammed Âbid. Fehmu’l-Kur’ân. 3 Cilt. Beyrut: Merkezu Dirâsati’l-Vahdeti’lArabiyye, 2008.
  • Cerrahoğlu, İsmail. Tefsir Usulü. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1991.
  • Derveze, İzzet. Kur’an’a Göre Hz. Muhammed’in Hayatı. Trc. Mehmet Yolcu. 3. Baskı. 3 Cilt. İstanbul: Ekin Yayınları, 1998.
  • Derveze, İzzet. et-Tefsîru’l-Hadîs. 2. Baskı. 10 Cilt. Tunus: Dâru’l-Garbi’l-İslâmî, 1421/2008.
  • Demirci, Muhsin. Tefsir Usulü. İstanbul: İfav Yayınları, 2007.
  • Dıhlevî, Şah Veliyyullah. el-Fevzu’l-Kebîr fî Usûli’t-Tefsîr. Dimaşk: Dâru’l-Ğavsânî li’dDirâsâti’l-Kur’âniyye, 2008.
  • Ebû Hayyân, Endelûsî. el-Bahru’l-Muhît. Thk. Adil Ahmed Abdulmevcûd v.dğr. 8 Cilt. Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1413/1993.
  • Fayda, Mustafa. “Abdullah b. Selâm”. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. 1: 134-135. İstanbul: TDV Yayınları, 1988.
  • Harman, Ömer Faruk. “Tefsir Geleneğinde Yahudilere Bakış”, Müslümanlar ve Diğer Din Mensupları: Müslümanların Diğer Din Mensuplarıyla İlişkilerinde Temel Yaklaşımlar. Ankara: Türkiye Dinler Tarihi Derneği Yayınları, 2004.
  • Hamidullah, Muhammed. İslam Peygamberi. Trc. Salih Tuğ. 1. Baskı. 2 Cilt. İstanbul: İrfan Yayımcılık, 1991.
  • Horovitz, Josef. “Abd Allah b. Salam”. İslam Ansiklopedisi. (1. 41-43). 5. Baskı. Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı, 1978.
  • İbn Abdüsselâm, İzzeddin. Tefsîru’l-Kur’ani’l-‘azîm. Thk. Abdullah b. Salim b. Salim. Mekke: Ümmu’l-Kurâ Üniversitesi, 1420/2008.
  • İbn ‘Âdil, Ebû Hafs Ömer b. Ali. el-Lubâb fî ‘ulûmu’l-kitâb. Thk. Adil Ahmed Abdulmevcûd v.dğr. 20 Cilt. Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1419/1998.
  • İbn ‘Akîle, Muhammed b. Ahmed. ez-Ziyâde ve’l-ihsân fî ‘ulûmi’l-Kur’an. 2. Baskı. 10 Cilt. Riyad: Dâru’l-Beşâiri’l-İslamiyye, 1421/2011.
  • İbn, Âşûr, Muhammed b. Tâhir. Tefsiru’t-tahrîr ve’t-tenvîr. 30 Cilt. Tunus: Dâru Sahnûn li’nNeşr ve’t-Tevzi’, 1984.
  • İbn Hişâm, Ebu Muhammed Abdulmelik. es-Sîretu’n-Nebeviyye. Thk. Mustafa es-Sekâ v.dğr. 2 Cilt. Şam: Mektebetü İbni Hacer, 1426/2005.
  • İbn İshak, Muhammed b. Yesâr. Sîretu İbn İshak. Thk. Muhammed Hamidullah, b.y: Ma’hedu ed-Dirâsât ve’l-Ebhâs li’t-Ta’rîb, ts.
  • İbn Kesîr, Ebu’l-Fidâ İsmâil. Tefsîru’l-Kur’ani’l-‘azîm. Thk. Mustafa es-Seyyid v.dğr. 15 Cilt. Kahire: Müessesetu Kurtuba, 1421/2000.
  • İbn Sa‘d, Ebû Abdillah Muhammed b. Sa‘d b. Menî‘. et-Tabakâtu’l-kübra. Thk. Ali Muhammed Amr. 11 Cilt. Kahire: Mektebetü’l-Hâncî, 1401/2001.
  • İbn Teymiyye, Takiyyuddin. Mukaddime fî usûli’t-tefsîr. Thk. Adnân Zerzûr. 2. Baskı. b.y: 1972.
  • Kelbî, Muhammed b. Ahmed b. Cüzey. et-Teshîl li Ulûmi’t-Tenzîl.. 2 Cilt. Beyrut: Dâru’lKütübi’l-İlmiyye, 1415/1995.
  • Kapar, M. Ali. “Asr-ı Saadette Müşrikler ve Müşriklerle İlişkiler”, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadette İslam. 5 Cilt. İstanbul: Beyan Yayınları, 1994.
  • Kâsımî, Muhammed Cemâleddîn. Mehâsinu’t-Te’vîl. Tsh. Muhammed Fuad Abdulbâkî, 17 Cilt. b.y. Dâru İhyâi Kütübi’l-Arabiyye, 1376/1957.
  • Koç, M. Akif. Tefsir El Kitabı. Ankara: Grafiker Yayınları, 2014.
  • Kurtûbî, Abdullah b. Muhammed b. Ahmed. el-Câmi‘u li ahkâmi’l-Kur’ân. Thk. Abdullah b. Abdu’l-Muhsin et-Türkî. 24 Cilt. Beyrut: Müessetu’r-Risale, 1427/2006.
  • Mukâtil, Ebu’l-Hasen b. Süleyman. Tefsîru Mukâtil b. Süleyman. Thk. Ahmed Ferid.. 3 Cilt. Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1424/2003.
  • Okumuş, Mesut, “Ulûmu’l-Kur’ân”, Tefsir El Kitabı, ed. M. Akif Koç. 316-332. Ankara: Grafiker Yayınları, 2014.
  • Öztürk, Mustafa. Tefsirin Halleri. Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2013.
  • Öztürk, Mustafa - Ünsal, Hadiye. Kur’an Tarihi. Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2016.
  • Özkuyumcu, Nadir. “Yahudilerle İlişkiler”. Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadette İslam. İstanbul: Beyan Yayınları, 1994.
  • Poyraz, Mevlüt. Abdullah bin Selâm ve İslam Tarihindeki Yeri. Yüksek Lisans Tezi. Atatürk Üniversitesi, 2009.
  • Râzî, Ebû Hâtim Muhammed b. İdrîs b. Münzir. Tefsîru’l-Kur’âni’l-‘azîm. Thk. Es’ad Muhammed et-Tayyib. 10 Cilt. Mekke: Mektebetü Nezâri’l-Bâz, 1417/1997.
  • Râzî, Fahruddîn İbn Ziyâuddîn b. Ömer Muhammed. Mefâtihu’l-gayb. 32 Cilt. Beyrut: Dâru’lFikr, 1401/1981.
  • Suyûtî, Celaleddin Abdurrahman. el-İtkan fi ‘ulumi’l-Kur’an. Thk. Ahmed b. Ali. 2 Cilt. Kahire: Daru’l-Hadis, 1427/2006.
  • Taberî, Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerîr. Câmi‘u’l-Beyân ‘an te’vîli âyi’l-Kur’an. Thk. Abdullah b. Abdulmuhsin et-Türkî. 4. Baskı. 13 Cilt. Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 2005.
  • Vâhidî, Ebu’l-Hasen Ali b. Ahmed. el-Vasît fî tefsîri’l-Kur’âni’l-mecîd, Thk. Adil Ahmed Abdulmevcûd v.dğr. 3 Cilt. Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1415/1994.
  • Vâhidî, Ebu’l-Hasen Ali b. Ahmed. el-Vecîz fî Tefsîri’l-kitâbi’l-‘azîz. ed-Dâru’ş-Şâmiyye, 2 Cilt. Beyrut: 1415/1995.
  • Zemahşerî, Ebu’l-Kâsım Mahmûd b. Ömer. el-Keşşâf ‘an hakâiki’t-tenzîl. 4 Cilt. Beyrut: Dâru’lMa‘rife, 2008.
  • Zerkeşî, Bedreddin Muhammed b. Abdullah. el-Burhân fî ‘ulumi’l-Kur’an. Thk. Mustafa Abdulkadir Atâ. 4 Cilt. Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1428/2007.
  • Zerkânî, Muhammed Abdülazîm. Menâhilü’l-ʻirfân fî ʻulûmi’l-Kur’ân. Thk. Fevvâz Ahmed Zemerlî. 2 Cilt. Beyrut: Dâru’l-Kitâbi’l-Arabî, 1995.