Deleuze’ın Felsefesi Bağlamında İrade Kavramı: Müslüman Kadına Dair Sorular

Müslüman kadınların İslami gelenekler tarafından bastırılmış mı özgürlüğe kavuşturulmuş mu olduğuna dair pek çok çalışma bulunmakta. Bu çalışmalardan bazıları başörtüsü gibi İslami geleneklerin bir baskı unsuru olarak görürken, bazıları da Müslüman kadınların bu gelenekleri uygularken kendi iradelerini ortaya koyduğunu, dolayısıyla bu geleneklerin bir baskı emaresi olarak görülemeyeceğini savunur. Bu çalışmada, Müslüman kadınların hayatlarının çok yönlü, ilişkisel ve mekân bağlamında şekillendiğini incelememizi sağlayacak, Deleuze felsefisi bağlamında ele alınan irade ve özgürlük kavramlarını kullanmak amaçlanmıştır.  Diğer bir ifade ile Fransız filozof Gilles Deleuze tarafından ortaya koyulan ilişkisel ontoloji Müslüman Kadın çalışmalarını sorgulamak için kullanılmaktadır. Bu ilişkisel ontoloji üzerinden, Müslüman kadınların dini söylemler çerçevesinde olumsuz resmedilmeleri sorgulanmakta ve bu kadınların deneyimlerine ve pratiklerine dair alternatif açıklamalar ortaya konulmaktadır. Böylece, Deleuze’in felsefesi bağlamında ele alınan irade ve özgürlük kavramları kullanılarak Müslüman kadınların dini katılım ve uygulamaları üzerinden pasif ve irade göstermeyen kadınlar olarak tasvir edilmesi sorgulanmaktadır. Müslüman kadınların durumsal uygulama ve deneyimlerini keşfedebilecek nitelikte akademik bir bakış açısı önerilmektedir. Özet: Bazı batılı kuruluşlar medeniyetler çatışması söylemini temel alarak tekil bir Müslüman dünyası tarif edip bu tek tipleştirilmiş tarifi Islama ve Müslümanlara karşı mücadele etmenin neden gerekli olduğunu gerekçelendirmek için kullanmaktadır. Müslüman kadınlar İslam gelenekleri ve Müslüman erkekler tarafından baskıya uğrayan bir gurup olarak resmedildiği için, bu söylemlerde Müslüman kadınlara dair konular önemli odak noktalarından birisi olmaktadır. Örneğin Müslüman kadın kimliğinin sembolü olarak görülen başörtüsünün bir baskı unsuru olup olmadığına dair tartışmalar görülür. Müslüman kadının başörtüsü ile bastırılmış mı özgürleştirilmiş mi olduğuna dair pek çok çalışma da bulunmaktadır. Bu çalışmalardan bazıları başörtüsü gibi İslami geleneklerin Müslüman kadınları baskıladığını ileri sürerken bazıları da kadınlar başörtüsü kullandığında bunu kendi iradeleri ile yaptığını tartışır. Örneğin Saba Mahmood irade, özgürlük, istek ve direnme gibi kavramların liberalizm temelinde anlaşılmasını sorgulayarak Müslüman kadınlar hakkındaki bu söylemlere karşı çıkar. Bu çalışmalardan bazıları da Müslüman kadınların ve onların iradelerini kullanmalarına dair konuların tarihsel ve mekânsal bağlamda yapılması gerektiğini savunur. Her ne kadar bu konuda yapılan çalışmalar olsa da, bu konu daha fazla araştırmaya ve yeniden ele alınmaya muhtaçtır. Bu çalışmada, bu konuyu çok yönlü, Müslüman kadınların deneyimlerini, isteklerini ve uygulamalarını ilişkisel ve mekânsal olarak ele alma imkânı vereceğinden, ilk olarak irade ve özgürlük kavramlarını Deleuze felsefesi temelinde ele alınmaktadır. Diğer bir deyişle, Fransız filozof Gilles Deleuze’a dayandırılan ilişkisel ontolojik bakış açısı Müslüman kadına dair tartışmalara uygulanmaktadır. Bu ilişkisel ontolojiye göre, dünya bedenlerin toplamından oluşur. Her varlık, biyolojik organizma, sosyal yapı ve soyut yapı bir bedendir. Bu bedenlerin her birisi, ister insan bedeni ister insana ait olmayan bir beden olsun, ister maddi ister madde dışı olsun, ister sosyal ister psikolojik yapılar olsun, ilişkilerin akımı ile şekillendirilir. İnsan bedeninin biyolojik, zihinsel, sosyal ve psikolojik bileşenlerini içine alan her yönü de çoklu ilişkiler ile oluşturulur. Bu yüzden, bir insan öznesi hakkında konuştuğumuzda, aslında karmaşık ve çoklu ilişkilere dair konuşuruz. Bedenin bu şekilde ele alınması irade kavramının da yeniden ele alınmasını gerektirir. İrade kavramının bu bağlamda ele alınması dikkati bedenleri üreten ilişkiler üzerine odaklar. Bedenler ilişkilerin akımı ile şekillendirildiği için, bedenlerin belirli şekillerde hissetme, davranma ve istemeye dair kapasiteleri de sahip oldukları ilişkilere göre şekillenir. Bu ilişkisel ontoloji temelinde, Müslüman kadınların bedenlerinin ilişkilerin akımı ile şekillenen çoklu elementlerin karmaşık bir araya gelişler olarak ele alınmalıdır. Bu kavramlaştırma Müslüman kadınların hayatının izole edilmiş dini gelenekler temelinde oluşmuş gibi resmedilmesini sorgulatmaktadır. Müslüman kadınların iradeleri, kapasiteleri ve sınırlılıkları kadar deneyimleri, pratikleri ve istekleri de sosyal-politik söylemler, aile içi ilişkiler, materyal yapılar ve ekonomik şartlar gibi çoklu faktörler ile kurulan ilişkiler üzerinden şekillenir. Diğer bir ifade ile bu kadınların belirli şekillerde davranmaya dair güçleri kendilerini çevreleyen bedenler ile kurdukları ilişkilere göre şekillenir. Bu bedenler dini veya seküler unsurlar olabilir, insan veya insana ait olmayan unsurlar olabilir, ya da maddi veya madde dışı faktörler olabilir. Sonuç olarak, Müslüman kadınların bedenleri ve irade gösterme şekilleri her zaman bir süreklilik içinde bağlantı kuran veya bağlantılarını koparan çeşitli elementler ile üretilmektedir. Deleuze felsefesi temelindeki bu beden ve irade kavramlaştırmaları Müslüman kadınların dini geleneklerine salt itaat temelinde resmedilmelerini sorgulamak için kullanılmaktadır. Bu kadınların hayatlarındaki çoklu yapısal denebilecek elementlerin aydınlatılması amaçlanmakta ve onların iradelerinin parçalı ve ilişkisel bir şekilde anlaşılması önerilmektedir. İlişkisel ontolojik lensler aracılığı ile Müslüman kadınlar resmedilirken görünmez kılınan veya fotoğrafın dışında bırakılan dinamik ve heterojen unsurlar tetkik edilmektedir. Bu amaç için, Deleuze felsefesi temelinde yapılan kavramlaştırılmalar 2018’de doktora çalışması için Başkent Kadın Platformunda yapılan bir röportaja ve Türkiye’deki bazı etnografik gözlemlere uygulanmaktadır. Ortaya konulan teorik bağlama daha uygun olacağından, bir gruptan ya da daha geniş bir çerçevede veri toplamak yerine, bu röportajdan elde edilen verilerin detaylı bir şekilde ele alınması amaçlanmaktadır. Bu ontolojik bakış açısını Müslüman Kadın konusuna uygulayarak, Müslüman kadınların hayatındaki çoklu ve ilişkisel etken güçlere odaklanılması amaçlanmaktadır. Müslüman kadının yalnızca dini söylemler temelinde negatif olarak tanımlanması sorgulanmakta ve Müslüman kadınların deneyimlerini ve uygulamalarını anlamak için alternatif modeller olabileceğine dikkat çekilmektedir. Diğer bir şekilde ifade etmek gerekirse Müslüman kadınların deneyimleri ilişkisel, çok yönlü, parçalı ve muayyen olarak ele alınmalıdır. Hayal edilen tekil bir grup yerine, çok yönlülüğün ve ilişkiselliğin keşfedilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu yüzden Müslüman kadınların belirli zeminler temelinde anlaşılmaya çalışılması önerilmektedir. Bu tur bir analizde, bir araştırmacının amacı Müslüman kadını çok yönlü bir özne ve irade anlayışı temelinde belirli zeminlerde keşfetmek olmalıdır ki iç içe geçmiş baskı ve özgürleşme şekilleri de anlaşılabilsin. Müslüman kadının kimliğinin kategorileştirilmesi ve marjinalleştirilmesi yerine, devam edegelen şekilde deneyimlerin ve uygulamaların oluşum ve yeniden oluşumlarının üzerinde durulmalıdır.  

Deleuzian Conceptualizaion of “Agency”: Muslim Women Questions

There are many studies about whether Muslim women are oppressed or emancipated by Islamic traditions. Some claim that Islamic traditions, such as the headscarf, oppress women while others want to prove that these women have agency when they perform Islamic traditions. This project aims to use a Deleuzian conceptualization of agency and freedom that will enable us to examine multi-faced, relational, and spatial formations of Muslim women’s lives. In other words, I apply the relational ontology of the France philosopher, Gilles Deleuze, to contestations over Muslim women. Through this relational ontology, I problematize the depictions of Muslim women solely based on religious frameworks in a pejorative way and want to explore alternative patterns in Muslim women’s experiences and practices. Therefore, I use the Deleuzian conceptualization of agency and freedom to demassify the depictions of Muslim women as submissive beings based on their religious engagements. I suggest scholarly projects that will be attentive to the situatedness of Muslim women. Summary: Based on the clash of civilizations framework, some western institutions depict a monolithic community of Muslims and use this monolithic depiction to prove the need to fight against Islam and Muslims. Muslim women become a focal point within this narrative since they are portrayed as an oppressed group by the Islamic traditions and Muslim men. For example, the headscarf as the marker of Muslim women’s identities sparks discussions about whether it is oppressive or not. There are many studies on whether Muslim women are oppressed or emancipated. Some claim that Islamic traditions such as the headscarf oppresses women while others want to prove that these women perform their agency when they wear a headscarf. For instance, Saba Mahmood challenged this narrative by questioning the liberal conceptions of agency, freedom, desire, and resistance. Although these studies point out the necessity of historical and spatial analysis of Muslim women and their agencies, this issue requires further investigation and articulation.In this project, I aim to use a Deleuzian conceptualization of agency and freedom that will enable us to examine multi-faced, relational, and spatial formations of Muslim women’s experiences, desires, and practices. In other words, I apply the relational ontology of the France philosopher, Gilles Deleuze, to contestations on Muslim women. According to this Deleuzian ontology, the world is constituted of bodies. Every entity, biological organism, social structure, and abstraction is a body. Each of these bodies, whether it is a human or non-human body, material or immaterial, social or psychological construction, is produced by confluences of relations. Every aspect of the human body including its biological, mental, social, and psychological components is also constituted through multiple relations. Therefore, when we talk about a human subject, we refer to the assemblages of complex and multiple relations. This conceptualization of the body brings a new conceptualization of agency as well. This Deleuzian understanding of agency focuses on relations that produce the body. Since bodies are generated through the flux of relations, their capacities to feel, to act, and to desire in certain ways will change according to the relations they have. Through this relational ontology, I suggest seeing bodies of Muslim women as complex assemblages of multiple elements constituted through flows of relations. This conceptualization problematizes the portrayal of Muslim women’s embodiments exclusively based on a religious tradition. Experiences, practices, and desires of Muslim women, as well as their agencies, constraints, and capabilities, are produced through relational engagements with multiple elements such as socio-political discourses, familial relations, material availabilities, and economic conditions. In other words, their power to act is generated by relations with surrounding elements (bodies in Deleuzian ontology), whether these bodies are religious or secular, human or non-human, material or immaterial. Consequently, their bodies and forms of their agency are always remade through various elements which continuously connect and disconnect.   I use this Deleuzian conceptualization of body and agency to problematize the depictions of Muslim women as a submissive group of women by their religious engagements. I aim to illuminate the multiplicities of constituent elements in their lives and suggest a fragmented and relational depiction of their agencies. Through the lenses of relationality, I explore what becomes invisible and left out in terms of depicting heterogeneous and dynamic experiences of Muslim women. For this purpose, I apply this Deleuzian perspective to an interview conducted in Capital City Women’s Platform (Baskent Kadin Platformu) in 2018 for my Ph.D. project as well as some ethnographic observations in Turkey. Given the theoretical basis I propose, I aim an in-depth analysis of the data collected from this interview instead of a collection of a higher volume of data. In addition to the analysis of the interview, I use other resources such as ethnographic observations, material culture, and analyses of historical and political contexts. By applying the Deleuzian ontology on Muslim women, I aim to pay attention to multiple and relational generative forces in Muslim women’s lives. Specifically, I problematize the depictions of Muslim women solely based on religious frameworks in a pejorative way and want to explore alternative patterns in Muslim women’s experiences and practices. To put it differently, I argue that Muslim women’s experiences are relational, multi-faced, fractured, and particular. We should explore this multiplicity and relationality instead of assuming an imaginary singular category. Therefore, I suggest grounded scholarly projects that will be attentive to the situatedness of Muslim women. In this type of analysis, the task of the scholar should be to explore the multi-faced and situated subjectivity and agency of Muslim women that enable us to understand intertwined forms of oppression and liberation. We should stress the constant co-construction and re-construction of experiences and actions over marginalizing and categorizing identities.             

___

  • Abu-Lughod, Lila. "Do Muslim Women Really Need Saving? Reflections on Anthropological Relativism and Its Others". Wiley 104/3 (2002): 783–790.
  • Ahearn, Laure. "Privileging and Affecting Agency". Privilege, Agency and Affect: Understanding the Production and Effects ofAction. London: Palgrave Macmillion, 2013.
  • Badran, Margot. "Between Muslim Women and the Muslimwoman". Journal of Feminist Studies in Religion, 24/1 (2008): 101–107.
  • Blackman, Lisa - Venn, Couse. "Affect". Body and Society, 16/1 (2010): 7–28.
  • Braidotti, Rosi. "Nomadism with a Difference: Deleuze’s Legacy in a Feminist Perspective". Man and World, 29/3 (1996): 305–314.
  • Butler, Judith. The Physic Life of Power: Theories in Subjection. Stanford: Stanford University Press, 1997.
  • Currier, Dianna. "Feminist technological futures: Deleuze and Body/Technology assemblages". Feminist Theory, 4/3 (2003): 321–338.
  • Çınar, Alev. "Subversion and Subjugation in the Public Sphere: Secularism and the Islamic Headscarf". Signs, 33/4 (2008): 891–913.
  • Duff, Cameron. "Towards a Developmental Ethology: Exploring Deleuze’s Contribution to the Study of Health and Human Development". Health: An Interdisciplinary Journal for the Social Study of Health, Illness and Medicine 14/6 (2010): 619–634.
  • Fox, Nick & Pam, Alldred. "The Sexuality-Assemblage: Desire, Affect, Anti-Humanism". The Sociological Review 61 (2013): 769–89.
  • Fox, Nick. "Creativity and health: An Anti-humanist Reflection". Health:: An Interdisciplinary Journal for the Social Study of Health, Illness and Medicine 17/5 (2012): 495–511.
  • Fox, Nick - Pam, Alldred. "New Materialist Social Inquiry: Designs, Methods and the Research-Assemblage". International Journal of Social Research Methodology 18/4 (2015): 399–414.
  • Fox, Nick - Pam, Alldred. "Mixed Methods, Materialism and the Micropolitics of the Research-assemblage". International Journal of Social Research Methodology 5579 (November 2017): 1–14.
  • Frost, Samantha. "Fear and the Illusion of Autonomy". New Materialisms: Ontology, Agency, and Politics. Durham: Duke University Press, 2010.
  • Grosz, Elizabeth. "A Thousand Tiny Sexes: Feminism and Rhizomatics". Topoi 12/2 (1993): 167–179.
  • Grosz, Elizabeth. "Feminism, Materialism and Freedom". New Materialisms: Ontology, Agency, and Politics. Durham: Duke University Press Books, 2010.
  • Hemmings, Clare. "Invoking Affect". Cultural Studies 19/5 (2005): 548–567.
  • Kadinlar Camilerde. "Hakkimizda". Accessed April 23, 2018. Available at: http://kadinlarcamilerde.com/hakkimizda/.
  • Kandiyoti, Deniz. "Bargaining With Patriarchy". Gender and Society 2/3 (1988): 274–290.
  • Lorraine, Tamsin. "Feminism and Poststructuralism: A Deleuzian Approach". The Blackwell Guide to Feminist Philosophy. Oxford: Blackwell Publication, 2007.
  • Mahmood, Saba. Politics of Piety: The Islamic Revival and The Feminist Subject. New Jersey: Princeton University Press, 2005.
  • Marrati, Paola. "Time and Affects". Australian Feminist Studies 21/51(2006): 313–325.
  • Mohanty, Chandra. “‘Under Western Eyes’ Revisited: Feminist Solidarity through Anticapitalist Struggles”. Sıgns, 28/2 (2003):499–535.
  • Najmabadi, Afsaneh. "( Un ) Veiling Feminism". Social Text 18/3 (2010): 29–46.
  • Parker, Lyn - Dales, Laura. "Introduction: The Everyday Agency of Women in Asia". Asian Studies Review, 38/2 (2014): 164–167.
  • Potts, Annie. "Deleuze on Viagra (Or, What Can a ‘Viagra-Body’ Do?)". Body and Society 10/1(2004): 17–36.
  • Secor, Anna. "The Veil and Urban Space in Istanbul: Women’s Dress, Mobility and Islamic Knowledge". Gender, Place and Culture, 9/1 (2002): 5–22.
  • Shilling, Chris. The Body in Culture, Technology and Society. London: SAGE Publications, 2004.
  • Toor, Saadia. “Gender, Sexuality and Islam under the Shadow of Empire”. Scholars and Feminist Online. Accessed March 5, 2018. Available at: http://sfonline.barnard.edu/religion/toor_02.htm.
  • Woodward, Kath; Woodward, Sophie. Why Feminism Matters: Feminism Lost and Found. New York: Palgrave Macmillion, 2019.