Endülüs’ü Hanefî Mezhebi İle Tanıştıran İlk Fakih: Abdullah b. Fer-rûh ve Öğrenci Silsilesi

Müslümanlar arasında en fazla müntesibi bulunan mezhep Hanefîliktir. Mezhebin bu kadar taraftar bulmasında, çeşitli sebeplerin yanında mezhebin usul ve esaslarını nesilden nesile aktaran öğrenci silsilesinin bulunması da zikredilir. Doğu ve Batı topraklarında eş zamanlı başlayan İslam fetihlerinin kalıcı olabilmesi için buralara İslam ahlakı ve adabını öğreten şahıslar da gönderilmiş, onlara ibadetler ve günlük hayatı kuşatan ahlak ve fıkıh da öğretilmiştir. Hicri II. yüzyıldan itibaren Irak, Medine, Şam gibi merkezlerde başlayan mezhepleşme süreci, doğal olarak Batıdaki coğrafyaya da sıçramıştır. Doğu’daki medreselerde eğitim alan birçok fakih, aldıkları bu eğitimi Batı’da yeni fethedilen topraklara nakletmişler, böylece mezhepleşme olgusunun Doğu ile Batı’da aynı anda başlamasında etkili olmuşlardır. Bu dönemde, Ebu Hanîfe’nin ve öğrencilerinin de bulunduğu birçok müctehidin görüşleri fethedilen yeni bölgelere yine öğrencileri aracılığı girmeye başlamıştır. Bu makalede, Endülüs’ün fethi öncesinde mezhep olgusu, Hanefî mezhebinin Endülüs bölgesine girişini hazırlayan sebepler, Ebu Hanîfe’nin ictihadlarının naklinde büyük hizmetleri bulunan Abdullah b. Ferrûh’un hayatı, ilmî kişiliği, mezhebin yayılmasına olan katkıları ve kendisinden sonraki talebe silsilesi ve bölgede Hanefîliğin etkisini kaybettiği yılları içeren kısa bir seyir takip edilerek mezhebin Endülüs’teki tarihçesi ortaya çıkarılmaya çalışılacaktır. Özet: Müslümanlar arasında en fazla müntesibi bulunan mezhep Hanefîliktir. Hanefî mezhebinin diğer mezheplere oranla daha çok yayılması ve taraftar bulması tesadüfi bir durum değildir. Halen müntesibi bulunan dört mezhebin imamları arasında en kıdemlisi, ticarî ve gündelik hayat hakkında en fazla tecrübeye sahip olması, dirayetli öğrenci silsilesine sahip olması ve Ebu Hanife'ye (ö. 150/767) ait fıkhî yorumların öncelikle öğrencileriyle müzakere edildikten sonra karara bağlanmasının bu yayılmada etkili olduğu belirtilir.Doğu ve Batı topraklarında eş zamanlı başlayan İslam fetihlerinin kalıcı olabilmesi için buralara İslam ahlakını öğreten şahıslar da gönderilmiş, böylece ibadetler ve günlük hayatı kuşatan ahlak ve fıkıh da öğretilmiştir. Vatandaşları arasındaki adaletin temini, devletin temel görevi sayıldığı için hukuk işlerinin düzenli, dinamik ve sistematik olmasını gerektirir. Bu amaçla hem Medine'de hem de yeni fethedilen bölgelerde toprakların yönetimi, kullanılması, dağıtımı, gayr-i müslimlerle evlenme, ticaret vb. yeni ortaya çıkan hukukî muamelelerin çözümlenmesi için bugünkü adalet bakanlığına benzer bir kurum olan kadılık ihdas edilmiştir.Hicrî II. yüzyıldan itibaren Irak, Medine, Şam gibi merkezlerde hem ibadet hem de muamelat meselelerini ilgilendiren konularda teorik ve pratik çözüm üreten fıkıh ekolleri, yüzyılı aşkın bir zaman diliminden sonra mezhepleşme sürecini tamamlamıştır. Doğu’daki medreselerde eğitim alan birçok fakih, aldıkları bu eğitimi Batıda yeni fethedilen topraklara nakletmişler, böylece mezhepleşme olgusunun Doğu ile Batı’da aynı anda başlamasında öncülük etmişlerdir.İslam fıkhı, Endülüs'te başlayan fetih süreciyle birlikte ortaya çıkan meseleleri, öncelikle bölgedeki bağımsız fakih, kadı ve müftüler aracılığı ile çözmüştür. Endülüs’ün Hanefî mezhebi ile tanışması ise 710 yılında başlayan fetihten çok sonralarına tesadüf eder. Vefatından sonra, talebesi İmam Ebu Yusuf’un başkadı olmasıyla hocası Ebu Hanîfe’nin görüşleri daha da önem kazanmış, yöneticiler de Hanefî mezhebini resmi mezhep kabul etmişlerdir. Ebu Yusuf’un, uygulamada birliğin sağlanması adına Hanefî mezhebine meyilli kadılar ataması, kadıların tabi olacakları kaidelerin belirlenmesi ihtiyacını doğurmuştur. Bu sebeple Ebu Hanîfe’ye kadar gelen fıkhî görüşlerin el kitabı mahiyetinde kitaplaştırılmasına başlanmıştır. Ebu Hanife'nin talebeleri de z-h-b kelimesinin kök manalarından birisi olan altın madenine sahip çıkarcasına hocalarının görüşlerine/zehabına sahip çıkmışlar, altın değerindeki bu ictihatlar da rağbet görmüş ve taraftar bulmuştur. Ebu Hanîfe’nin içtihatlarını yazıya geçirmeye ve çoğaltmaya başlayan ilk talebesi İmam Muhammed'dir. İmam Muhammed’in kitaplaştırdığı hocasının bu görüş ve kanaatleri öncelikle Irak, Şam, İran, Horasan bölgesinde yayılmış, daha sonra da Ağlebîlerin yönetimi altındaki Kuzey Afrika’ya da ulaşmıştır.Aynı dönemde, Batıdan ilim tahsil etmek üzere günümüz ölçümüyle altı bin beşyüz km. lik yolu türlü zahmetlerle aşarak Irak topraklarına gelen ve Ebu Hanîfe'nin vefatından beş sene öncesine kadar ondan ilim tahsil eden Abdullah b. Ferruh da hocasının bu görüşlerinin yazıya aktarılması bilinciyle kendi ifadesine göre on bin meseleyi yazarak Endülüs’e dönmüştür. Abdullah b. Ferrûh’un Irak’tan Endülüs’e döndüğü tarih olan 767 tarihinden itibaren Hanefîlik yavaş yavaş bu coğrafyaya girmeye başlamıştır. Böylece o bir fakih olarak resmi kadılığı kabul etmese de öğrendiklerini aktarmaya ve fahri olarak uygulamaya koymaya başlamıştır. Aslında mezhebin Batı istikametinde yayılması ve tanıtılmasında üstün gayret sarfetmiş olan Abdullah b. Ferrûh, Emevî-Abbasî siyasi çekişmelerinin de etkisiyle bölgede Malikî mezhebinin üstün duruma getirilmesi sebebiyle Ebu Hanife'nin diğer öğrencileri kadar meşhur olamamıştır.Hanefîliğin Batıdaki bu yayılışına rağmen, Hanefîlik denilince akla genellikle Doğu coğrafyaları gelmektedir. Kadı İyâz (ö. 544/1149), İbn Ferhûn (ö.799/1397), Muhammed Ebu Zehre (ö.1974), Hentâtî gibi âlimler bu mezhebin çok kısa süreli Batıda da tanındığı ve belli bir süre etkili olduğunu zikrederler. Buna karşılık Makdisî (ö. 380/999), hicri üçüncü yüzyılın ikinci yarısına kadar Hanefîliğin Endülüs'te var olduğunu ve en az Mâlikîlik kadar yaygın olduğundan bahseder. Şarkiyatçı Lévi Provençal (ö.1956) ise, Hanefîliğin Endülüs'e hiç uğramadığını iddia eder ki, bu görüşün isabetli olmadığı yukarıdaki nakillerden anlaşılabilir. Ayrıca, bu makalede zikredilen öğrenci silsilesinden Hanefî mezhebinin bölgede küçümsenemeyecek bir süre varlığını ve etkisini koruduğu anlaşılmaktadır. Çünkü Endülüs’te birliğin sağlandığı 756 tarihinden 13. yüzyıla kadar, yani yaklaşık beşyüz yıl bu mezhebin görüşlerinin kısmen resmî düzeyde de olsa, özellikle ulema ve halk nezdinde bilindiği, tanındığı ve takip edildiği anlaşılmaktadır. Bu mezhebin resmi mezhep olmaması ya da kitaplarının rağbet görmemesi nedeniyle de mezhebe ait temel eserlerin fazla çoğaltılma fırsatı bulamadığını söylemek mümkündür.Hanefî mezhebinin Endülüs'e hiç girmediği veya kısa bir süre kaldığı şeklindeki görüşlerin aksine bu mezhebin bu coğrafyaya ilk olarak Ebû Hanîfe’nin ders halkasına beş yıl iştirak eden Abdullah b. Ferruh ile nakledildiği, sonrasında onun yetiştirdiği öğrencileri aracılığı ile ilim meclislerinde uzun süre varlığını sürdürdüğü anlaşılmaktadır. Bu çalışmada, Hanefîliğin Endülüs’e ilk defa girişinde büyük paya sahip olan Abdullah b. Ferrûh'un hayatı, ilmî dirayeti ve talebeleri hakkında tabakât ve terâcim türü eserlerde dağınık vaziyetteki bilgiler bir araya getirilmiş, bu bilgilerin yardımıyla Endülüs’e Hanefîliğin girişi, toplumsal hayatta kabul görme sebepleri ve ömrü gibi hususlar özet halinde sunulmaya gayret edilmiştir.

The First Jurist Who Introduced the Ḥanafī Sect in Andalusia: ʿAbdallāh b. Farrūkh and His Students

Among the Muslims the most common sect is Ḥanafī. It is mentioned in the Ḥanafī sect that there are a line of students who transfer the principles of the sect from generation to generation. In order for the Islamic conquests that started simultaneously in the Eastern and Western lands to be permanent, people were sent to teach Islamic morality, worship and fiqh that encompass daily life. From the 2nd century (A.H.) the sectarianization process that started in the centers such as Kufa, Medina and Damascus has naturally spread to the geography of the West. Many jurists who were educated in the madrasas in the East transferred this education to the newly conquered lands in the West, thus contributing to the fact that sectarianization began in the East and West at the same time. During this period, the views of many mujtahids, including Abū Ḥanīfa and his students, began to enter this geography again through his students. In this article, the most important person who introduced the Ḥanafī sect in the Andalusian region and transferred Abu Ḥanifa's ijtihads, ʿAbdallāh Ibn Farrūkh's life, his scientific personality, his contributions to the spread of the sect and the reasons for the Ḥanafī sect to find supporters in the region will be followed by a short course and the history of the sect will be tried to uncover in the history of Andalusia.Summary: Among the Muslims the most common sect is Ḥanafī. It is not a coincidence that the Ḥanafī sect spread more than other sects and found supporters. Abū Ḥanīfa (d. 150/767) is the most senior among the imams of four leading sects. He experienced about commercial and everyday life, had loyal students. This is because he discussed with his students before deciding on a ruling.Islamic conquests in the east and west started at the same time. Experts teaching Islamic morality were sent to conquered places. In this way, both morality and Islamic law, which encompasses worship and daily life, were also taught. Since the implementation of justice was considered as the main duty of the state, legal affairs were dynamic and systematically organized. For this purpose, both in the Medina and the newly conquered lands, various issues such as, management, use, distribution, non-muslim marriage, trade and so on emerged. These issues were carried out with the "kadi" establishment, which is like today's ministry of justice.In the Hijri 2nd century, Fiqh schools produced practical solutions to matters of process and worship in centers such as, Iraq, Medina and Damascus. These schools completed the sectarianization process after a century. Many Islamic jurists who took madrasah education in the east taught these training in the west. They pioneered the development of this sectarianization process both in the east and the west at the same time.The Islamic jurisprudence solved the problems that emerged with the conquest process that began in Andalusia, primarily through the independent jurisprudence, kadi and muftis in the region. After 710 A.C., the Ḥanafī sect reached Andalusia. After the death of Abū Ḥanīfa, Abu Yusuf became the chief justice. Later, the views of Abū Ḥanīfa gained importance. Abu Yusuf appointed the judges who knew the Ḥanafī sect. Abū Ḥanīfa's students, like a gold mine, embraced the views of their teachers. These jurisprudences were adopted by the supporters. Imam Muhammad was the first to write the case law of Abū Ḥanīfa. The views and thoughts of Abū Ḥanīfa, which were published by Imam Muhammad, spread throughout Iraq, Damascus, Iran and Khorasan. Later these thoughts reached North Africa that was under the control of Aghlabid (A.C. 800-909).In the same era, ʿAbdallāh b. Farrūkh passed to the way 6500 km to learn western sciences. The purpose of Farrūkh is to write the views of his teacher, Abū Ḥanīfa. In this way, he returned to Andalusia by writing ten thousand subjects. Beginning from 767 A.C., Ḥanafī sect gradually began to form in this region. He served as a judge voluntarily, although he did not serve as the official judge. Therefore, it contributed greatly to the spread of this sect in the west. The Mālikī sect, which due to from the animosity of Umayyad (A.C. 661-750) and Abbasids (A.C. 750-1258), came to the forefront. Abdullah b. Ferrûh was not as famous as the other disciples of Abū Ḥanīfa.Although Ḥanafīism spread in the west, it was in the foreground in the eastern geographies. Scholars such as Qadi Ayyad (d. 544/1149), Ibn Farḥūn (d. 799/1397), Muhammad Abū Zahra (d. 1974) and Hintātī state that this sect was effective for a short time in the west. On the other hand, Maqdisī (d. 380/999) states that Ḥanafī existed in Andalusia until the second half of the third century A.C. and was at least as widespread as Mālikīism. Orientalist Lévi Provençal (d. 1956) says that Ḥanafī sect did not reach to Andalusia. However, it can be understood from the above statements that this view is not real. In addition, according to the student hierarchy described in the article, it is understood that the Ḥanafī sect maintained its existence in this region for a while. In Andalusia, the views of the sect from the 8th to the 13th centuries known, recognized and followed by experts and the public. Because this sect was not official, its books were not in demand. For this reason, the basic works belonging to the sect were not reproduced.It is not true that the Ḥanafī sect never came to Andalusia or did not stay for a long time. ʿAbdallāh b. Farrūkh, who studied at Abū Ḥanīfa for 5 years, introduced Ḥanafī sect in Andalusia. Then his students continued this teaching. In this study, the life, mastery and students of ʿAbdallāh b. Farrūkh, who made important contributions for the first time in teaching Ḥanafīsm's to Andalusia, have been brought together. This information is summarized in terms of Ḥanafīsm's entry into Andalusia, the reasons for acceptance in social life and the duration of the sect in the region.

___

  • Abduh, Muhammed. Muhaveratu’l-muslih ve’l-mukallid. trc. Hayrettin Karaman. Gerçek İslam’da Birlik. Ankara: DİB Yay, 1996.
  • Apaydın, Yunus. "Kıyas". TDV İslam Ansiklopedisi. 25: 529. İstanbul: TDV Yayınları, 2002.
  • Askalânî, Şihâbüddîn İbn Hacer. el-İsâbe fî Temyîzi’s-sahâbe. thk. Ahmet Abdülmevcûd-Ali Muhammed Muavvız. 8 cilt. Beyrût: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye. 1415/1995.
  • Bardakoğlu, Ali. “Hanefî Mezhebi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. 16: 21. İstanbul: TDV Yayınları, 1997.
  • Bernards Monique-John Nawas. " Geographic Distribution of Muslim Jurists During The First Four Centuries AH. Trc. Ahmet Hamdi Furat. "İlk Dört Hicri Asırda Müslüman Hukukçuların Coğrafi Dağılımı." İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 5, İstanbul, 2007.
  • Borham, Atallah. Tatbîku’ş-şerîâti’l-İslâmiyye fî Sıkılya’l-İslâmiyye ve’n-Normandiye. Mısır: İskenderiye Hukuk Fakültesi Yayını. ts.
  • Buhind, Halid. "el-Mezhebü’l-Hanefî ve Ricâlühü bi bilâdi’l- Mağribi’l-İslâmî". Mecelletü Camiatü Seydi bi’l-Abbas 7 (Tunus, ts): 107-115.
  • Cerrahoğlu, İsmail. Yahya b. Sellâm ve Tefsir'deki Metodu. Ankara: A.Ü. İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1970.
  • Cûdî, Muhammed Salih et-Temîmî el-Kayrevanî. Tarîhu Kudâtu Kayrevân. Thk. Enes Allânî. Kartaca: Beytu’l-hikme, 2004.
  • Dadan, Ali. “Endülüs adının Kökeni Üzerine”. İSTEM 17 (Konya, 2009), 371.
  • Debbâğ, Ebû Zeyd Abdurrahman b. Muhammed. Meâlim’ül-îmân fî ma’rifeti ehli’l- Kayrevân. Thk. Tenûhî. Abdurrahman b. Muhammed. 3 cilt. Mısır: Mektebetü’l-hancî. 1968.
  • Duman, Soner. “Hanefî Usulcülerinin İmam Şâfiî'nin Kıyas Anlayışına Yönelik Eleştirileri”. Usul Dergisi 10/7 (2008): 8-35.
  • Ebu Talip Mekkî. Kûtü’l-Kulûb. Kahire: Daru’r-reşad, 1961.
  • Ebû Zehre, Muhammed. Ebû Hanîfe hayatuhu Asruhu ve ârâuhu’l-Fıkhıyye. Mısır: Daru’lFikri’l-Arabi, 1945.
  • Hamevî, Ebû Abdullah Şehabeddin. Yâkût b. Abdillah. Mu’cemü’l-Büldân. 5 cilt. Beyrut: Dâru’s-Sâdır, 1977.
  • Hatiboğlu, İbrahim. "Rıhle". Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. 35: 106. İstanbul: TDV yayınları, 2008.
  • Hentâtî, Necmeddin. el-Mezhebü’l-Mâlikî bi’l-Garbi’l-İslâmî. Tunus: Tibrü’z-Zamân, 2004.
  • Huşenî, Ebû Abdullah Muhammed b. Haris. Tabakâtü ʿulemâʾi İfrîkıyye ve Tûnis. nşr. Ali eşŞâbbî-N. Hasan el-Yâfî. Tunus: y.y., 1985.
  • İbn Abidîn, Muhammed Emin. Şerhu Ukûdi Resmi’l-müftî. Suriye: Matbaatü’l-Meârif, 1301.
  • İbnü’l-Esîr, Ebü’l-Hasan İzzüddîn Alî. Üsdü’l-gâbe fî Ma’rifeti’s-sahâbe. 7 cilt. Beyrut: Dâru’lKütübi’l-İlmiyye, 1433/2012.
  • İbn Ferhûn, Burhaneddin İbrahim b. Muhammed. ed-Dîbâcu’l-Müzheb fi Ma’rifeti A’yani’lMezheb. Thk: Ahmedî Ebu’n-Nur. Daru’s-Selam: Matbaatü’l-Medine, 1972.
  • İbn Kutluboğa, Zeynüddin Kasım. et-Tashîh ve’t-tercîh alâ Muhtasari’l-Kudûrî. Thk. Ziya Yunus. Beyrut: ofset, 2002.
  • İbnu’l-Mukaffa’, Ebû Muhammed Abdullah. Asâru İbnu’l-Mukaffa’ / Risaletü’n fi’s-Sahâbe. Beyrut: Daru’l-kütübü’l-ilmiyye, 1989.
  • İltaş, Davut. “Tahâvî”. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. 39: 388-389. İstanbul: TDV Yayınları, 2010. İslam Tarihi. "İslam Tarihi". Erişim: 12.07.2019. http://www.islamtarihi.info/.
  • Kâdı İyaz, Ebu’l-Fadl İyâz b. Musa. Tertîbü’l-medârik ve takrîbü’l-mesâlik li-maʿrifeti aʿlâmi mezhebi Mâlik. 8 cilt. 2. Baskı. Fas: Vizâretü'l-evkaf, 1983.
  • Karadağ, Bekir. “Endülüs’te Hanefî Mezhebinin Varlığı”. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi 10/53 (2017).
  • Karadağ, Bekir. “Hicrî Beşinci Asra Kadar Kuzey Afrika’da Hanefîlik”. Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 35, (Çorum, 2019).
  • Karaman, Hayrettin. Anahatlarıyla İslam Hukuku. İstanbul: Ensar Neşriyat, 2011.
  • Karaman, Hayrettin. Dört Risale. İstanbul: İz yayıncılık, 2000.
  • Koca, Ferhat. “Mezhep”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 29: 537-542. İstanbul: TDV Yayınları, 2004.
  • Köten, Akif. “İbn Ferrûh”. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. 19: 493-494. İstanbul: TDV Yayınları. 1999.
  • Kureşî, Abdülkâdir b. Ebi’l-Vefâ. el-Cevâhiru’l-Mudiyye fî Tabakâti’l- Hanefîyye. Thk: Abdülfettâh Muhammed. 5 cilt. Cize: Daru İhyai’l-kütübü’l-arabiyye, 1993.
  • Makdisî, Muhammed b. Ahmet. Ahsenü’t-tekâsîm fî ma’rifeti’l-ekalîm. Kahire: Mektebetü Medbûlî, 1991.
  • Makrizî, Takiyüddîn. el-Mevâ‛iz ve’l-İ'tibâr bi Zikr’l-Hıtat ve’l-Âsâr. Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye 1418.
  • Malikî, Ebu Bekir Abdullah b. Muhammed. Riyadu’n-Nüfûs. thk. Beşir el-Bekkuş. Beyrut: Daru’l-Garbi’l-İslamî, 1994.
  • Martino, Mario Moreno. “Sicilya'da Müslümanlar”. Trc: Abdulhalik Bakır-Aydın Çelik, Fırat Üniversitesi. Orta Doğu Araştırmaları Dergisi 5/1 (2007): 165-232.
  • Mevsûâtü'l-hadîs. " الحديث موسوعة ."Erişim: 13.07.2019. http://hadith.islam-db.com. Nurettin Âl-i Ali. Endülüs Tarihi. İstanbul: Ensar Neşriyat, 2010.
  • Nübâhî, Ebü'l-Hasan Ali b. Abdillah. Târîhu Kudâti’l-Endelüs. Beyrut: Dâru Afâkı’l-Endelüs, 1983.
  • Özdemir, Mehmet. “Endülüs”. Türkiye Diyanet İslâm Ansiklopedisi. 11: 2211-225. İstanbul: TDV Yayınları. 1995.
  • Özel, Ahmet. İmam Ebu Hanîfe ve Hanefî Mezhebi. Ankara: DİB Yayınları, 2015.
  • Özen, Şükrü. “Ebû Hanîfe ve İslâmî İlim Geleneği”. Devirleri Aydınlatan Meş’ale: İmâm-ı A’zam Ulusal Sempozyum Tebliğler Kitabı (Eskişehir, 28-30 Nisan 2015). Ed. Ahmet KartalHilmi Özden. 34-62. Eskişehir: ESOGÜ Basımevi, 2015.
  • Özkuyumcu, Nadir. “Kayrevan”. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. 25: 88-90. İstanbul: TDV Yayınları, 2002.
  • Özkuyumcu, Nadir. “Ukbe b. Nafi‘ ”. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. 42: 64-66. İstanbul: TDV Yayınları, 2012.
  • Özpınar, Ömer. Hadîs Edebiyatının Oluşumu. İstanbul: Ankara Okulu Yayınları, 2013.
  • Robert Mantran. İslamın Yayılış Tarihi. trc. İsmet Kayaoğlu. Ankara: A.Ü. İlahiyat Vakfı Yayınları, 1981.
  • Sahnun, Ebû Saîd Abdüsselâm b. Saîd b. Habîb et-Tenûhî. el-Müdevvenetü’l-kübrâ. 16 cilt. Suudi Arabistan: Matbaatü's-Sa'âde. 1324.
  • Selkînî, İbrahim. el-Müyesser fî usuli’l-Fıkh. Dubai: Daru’l-irşad, 1990.
  • Sercânî, Rağıp. Kıssatu’l-Endülüs. Kahire, 2011.
  • Şimşek, Murat. Mezhepleşme Sürecinde Hanefîlik. Konya: Aybil Yayıncılık, 2014.
  • Temîmî, Ebu’l-Arab Muhammed b. Ahmed. Kitabu Tabakâti Ulemâ-i İfrîkiyye. Beyrut: Dâru'lKitâbi'l-Lubnânî, ts.
  • Timur Paşa, Ahmet. Nazratun Tarîhiyyetün fî hudûsi’l-Mezâhibi’l- Fıkhiyyeti’l-Erbea. Beyrut: Dâru’l-Kadirî, 1990.
  • Zayidî, Hamza-Şahût Bilal. el-Mezhebü’l-Hanefî fi’l-Biladi’l-Mağribi’l-İslamî. Yüksek Lisans Tezi, Cezayir Camiatü Akli Mohand Al-hâc, 2015.
  • Zehebî, Ebû Abdullah Şemseddin. Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ. thk. Ali Ebû Zeyd. Beyrut: Mevsûatü’r-Risâle, 1985.
  • Ziriklî, Hayreddin. el-A’lâm Kâmusu Terâcim. 8 cilt. Beyrut: Daru’l-İlmi Li’l-Melâyîn, 2002.