Arap Dili ve Şiirinde Şecâat

Şecâat Arap Edebiyatında gerek nesirde gerek şiirde bir muhteva olarak sıklıkla kullanılan bir sözcüktür. Şecâat sözcüğü etimolojik olarak Arapça kökenli bir kelimedir. Arapça’da mastar olarak yer alan şecâat sözcüğü cesaret, cesurluk, yiğitlik, kahramanlık, yüreklilik, mertlik, erkeklik, efelik, dadaşlık, gözü karalık, gözü peklik, bahadırlık gibi Türkçe anlamlara karşılık gelmektedir. Arap şiirinde şecâat sözcüğü genellikle ilk anlamı olan cesaret/cesurluk olarak kullanılmıştır. Savaşlarda ön safta düşmanın üzerine gözünü ölümden sakınmaksızın atılmak bir cesaret olarak gösterilmiştir. Bazı şiirlerde ise cömertlik, akıllılık ve düşüncelerini ölmekten bile korkmadan açıkça ifade etmek cesaret olarak ifade edilmiştir. Terim olarak şecâat sözcüğü, ahlak literatüründe “gazap veya öfke duygusunun akla itaat etmekle elde ettiği orta yol” anlamında kullanılmaktadır. Saldırganlığın ve korkaklığın tam orta noktası, korkaklığın zıttı olarak da kullanılır. Şecâat sözcüğü tedbirsizlik ve korku arasında şiddetli öfkenin açığa çıkması hali olarak tanımlanmıştır. Gevşek davranma düzeyinde korku ile aşırılık düzeyinde tedbirsizlik halinde meydana gelen orta düzey bir öfke durumudur. Kişinin kendisinin ihtiyacı olduğu bir malı, ihtiyaç sahibi başka birisine bağışlaması da şecâat olarak tanımlanmaktadır. Bu çalışmada cesaret sözcüğü ilk olarak etimolojik olarak incelenmiştir. Kelimenin sözlük anlamları ilk Arapça sözlük olan Halil b. Ahmed’in Kitâbu’l-ʽAyn başta olmak üzere, günümüze kadar bilinen klasik Arapça sözlüklerinden verilmiştir. Şecâat sözcüğünün terimsel anlamları verildikten sonra Cahiliye döneminden günümüz modern döneme kadar her dönemi temsil edecek düzeyde birer şiir örneğiyle sözcüğün hangi anlamlarda kullanıldığı verilmeye çalışılmıştır.

Courage in Arabic Language and Poetry

Courage is a word frequently used in Arabic literature as a content both in prose and poetry. The word courage is an etymologically Arabic origin word. The word courage, which is an infinitive in Arabic, corresponds to Turkish meanings such as courage, courageousness, bravery, heroism, pecker, manhood, masculinity, brotherhood, companionship, blindness, gallantness. In Arabic poetry, the first meaning the word courage is often used as courage/bravery. It is shown as a courage to throw your eyes upon the enemy in the front line in wars without avoiding death. In some poems, generosity, smartness, expressing their thoughts without fear of even dying have been expressed as courage. As a term, the word courage is used in the moral literature to mean the middle way achieved by the feeling of wrath or anger by obeying reason. The middle point of aggression and cowardice is also used as the opposite of cowardice. The word courage has been defined as the manifestation of violent anger between imprudence and fear. It is a moderate state of anger that occurs in fear at the level of loose behaviour and in imprudence at the level of excess. Donation of a property that a person needs to another person in need is also defined as courage. In this study, the word courage was first examined etymologically. The dictionary meanings of the word are presented from the classical Arabic dictionaries known to date, especially the first Arabic dictionary Halil b. Ahmed’s Kitâbu’l-ʽAyn. After giving terminological meanings of the word courage, it was tried to give the meaning of the word using a sample of poetry to represent each period from the Ignorance to the Modern period.

___

  • ‘Abbâs, E. K. S. İ. (1994). el-Muhît fi’l-luğa, (thk. Şeyh Muhammed Hasan el-Yâsin). ʽÂlemu’l-Kutub.
  • Altuntaş, M. (2016). Câhiliye dönemi evlilikleri ve muallaka şiirlerinde anlatılan hayatın Kur’ân açısından değerlendirilmesi. Turkish Studies, 11(5), 45-68.
  • Antere, Ş. (2004). Dîvânu Antere b. Şeddâd, (thk. Hamdû Dammâs). Dâru’l-Marife. Bağdâdî, Ş. K. E. (1902). Dîvânu Şeyh Kâzım el-Ezrevî, (thk. Dâvud es-Sa’dî). Matba’atu’lMustafaviyye.
  • Bustânî, B. (1987). Muhîtu’l-muhît, Mektebetu Lübnan.
  • Bustânî, F. E. (1976). el-Muncidu’l-ebcedî, (5. Baskı). Dârul-Meşrik.
  • Cevherî, İ. A. (1979). Tâcu’l-luğa ve sıhâhu’l-‘Arabiyye, (thk. Ahmed Abdugafûr ʽAttâr, 2. Baskı). Dâru’l-ʽİlmi li’l-Melâyîn.
  • Curcânî, S. Ş. A. M. (2004). Muʽcemu’t-ta‘rîfât, (thk. Muhammed Sıddık el-Minşâvî). Dâru’l-Fadîle.
  • Çağrıcı, M. (2010). Şecâat, TDV İslam Ansiklopedisi: C. XXXVIII (ss. 402-403). TDV İslâm Araştırmaları Merkezi.
  • Çetişli, İ. (2010). Metin tahlillerine giriş-şiir, Akçağ Yayınları.
  • Deylemî, E. H. M. (1965). Dîvânu mihyâr ed-Deylemî, (thk. Ahmet Nesim). Dâru’l-Kitabi’l-Mısrî.
  • Duheylî, H. A. A. (2010). el-Bunyetu’l-fenniyyetu li şi’ri’il-futuhâti’l-İslâmiyyeti fî ’asri Sadri’l-İslâm, Dâru’l-Hâmid.
  • Erkan, A. (2006). Arapça-Türkçe büyük sözlük, Huzur Yayınları.
  • Esedî, K. İ. Z. (2000). Dîvânu’l-kumeyt İbnu Zeyd el-Esedî, (thk. Muhammed Nebil Tureyfî). Dâru Sâdır.
  • Ezherî, E. M. M. A. H. (1964). Tehzîbu’l-Luğa, (thk. Abdussleâm Muhammed Harun). Dâru’lKavmiyyeti’l-ʽArabiyyeti.
  • Fârâbi, E. İ. İ. İ. (2003). Dîvânu’l-edeb fî beyâni luğati’l-‘Arab, (thk. Ahmed Muhtar Ömer). Dâru’şŞaʽb.
  • Fayda, M. (1993). Câhiliye. TDV İslam Ansiklopedisi: C. VII (ss. 17-19). TDV İslâm Araştırmaları Merkezi.
  • Feyyûmî, A. M. (1977). el-misbâhu’l-munîr fi ğaribi’ş-şerhi’l-kebîr li’r-râfiʽî, (thk. Abdulʽazîm eşŞenâvî, 2. Baskı). Dâru’l-Meʽârif.
  • Fîrûzâbâdî, E. T. M. (1998). el-kâmûsu’l-muhît, (thk. Muhammed Nâim el-Araksûsî, 6. Baskı). Muessesetu’r-Risâle.
  • Güneş, K. (2015). Arapça-Türkçe sözlük, Mektep Yayınları.
  • Halil b. Ahmed, F. (2003). Kitâbu’l-ʻayn, (thk. Abdulhamit Hazrâvî, C. 1-IV). Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye.
  • Hutay’e, E. M. C. E. M. A. (1901). Şi’ru’l-hutay’e, (thk. İsa Sabâ). Mektebetu Sâdir.
  • İbn Fâris, R. K. H. (1979). Mu‘cemu mekâyîsi’l-luğa, (thk. Abdusselâm Muhammed Harun). Dâru’lFikr.
  • İbn Fârîs, R. K. H. (1986). Mucmeli’l-luğa, (thk. Züheyr Abdulmuhsin Sultân, 2. Baskı). Muessesetu’rRisâle.
  • İbn Manzûr, C. M. M. (1999). Lisânu’l-ʻArab, (thk. Emin Muhammed Abdulvahhâb, Muhammed Sadık el-ʽUbeydî, 3. Baskı). Dâru İhyai’t-Turâsi’l-ʻArabi.
  • İbni Dureyd, E. B. M. H. (1987). Cemheretu’l-luğa, (thk. Remzi Münîr Baʽlebekkî). Dâru’l-ʽİlmi li’lMelâyîn.
  • İbni Sîde, E. H. A. İ. (2000). el-Muhkem ve’l-muhîtu’l-aʽzam, (thk. Abdulhamid Hindâvî). Dâru’lKutubi’l-‘İlmiyye.
  • Kefevî, E. B. M. H. (1998). el-Kulliyyât, (thk. Adnan Derviş). Muessesetu’r-Risâle.
  • Mes’ud, C. (1992). er-Râid, (7. Baskı). Muessesetu’s-Sekafiyye. Mısrî, E. B. C. M. F. (ts.). Dîvânu İbni Nübâte el-Mısrî, (thk. Muhammed el-Kalkaylî). Dâru İhyai’tTurâsi’l-ʻArabi.
  • Mutçalı, S. (1995). Arapça-Türkçe sözlük, Dağarcık.
  • Neccâr, A., Hâmid, ‘A., Zeyyât, H., Mustafâ, İ. (2004). el-Mu‘cemu’l-vasît, (4. Baskı). Mektebetu Şurûki’d-Devliyye.
  • Râzî, M. E. B. A. (1986). Muhtâru’s-sıhâh, Mektebetu Lübnan.
  • Şevkî, A. (2012). Şevkiyât, Müessesetu Hindâvî.
  • Şeybânî, E. ‘A. İ. M. (1974). Kitâbu’l-cîm, (thk. İbrahim el-Enbârî). Vizâretu’l-Evkâf.
  • Tehânevî, M. A. (1996). Keşşâfu ıstılâhâti’l-funûn ve’l-ʽulûm, (thk. Ali Dahrûc). Mektebetu Lübnan.
  • Yesûî, L. M. (1952). el-Muncid fi’l luğa vel ‘a’lam, (15. Baskı). Matbaatu Kasulikiyye.
  • Zebîdî, M. M. H. M. (1965). Tâcu’l-ʻarûs min cevâhiri’l-kâmûs, Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye.
  • Zemahşerî, E. K. C. M. Ö. A. (1998). Esâsu’l-belâğa, (thk. Muhammed Bâsil ʽUyûni’s-Sûd). Dâru’lKutubi’l-‘İlmiyye