Genel Öbekleşmeler Mantığı: Ortaklaşa Yaşam Üzerine Makinesel Bir Perspektif

Bu makale sosyal ve beşerî bilimlerde yaygın kullanımı olan öbekleşme kavramını incelemektedir. Antropoloji, arkeoloji, sosyal teori, kentçilik, uluslararası ilişkiler, bilim ve teknoloji çalışmaları gibi farklı disiplinlerden araştırmacılar küreselleşme, neoliberalizm, devlet oluşumu, politika yapımı, toplumsal hareketler tartışmalarında öbekleşmeye başvurmaktadırlar. Aktör-ağ kuramı, yeni materyalizm, post-hümanizm, duygulanımsal dönüş ve temsili-olmayan kuram toplumsal dünyanın oluşum ve dönüşümü, düzen ve uyumu, istikrar ve istikrarsızlığı, toplumsal ve bireysel aktörlerin niteliği, bu aktörlerin faillik ve eylem kapasiteleri üzerine açıklamalarında öbekleşme kavramına dayanmaktadırlar. Öbekleşme ilk kez Gilles Deleuze ve Felix Guattari’nin ortak çalışmalarında yapı karşıtı bir kavram olarak ileri sürülmüştür. İnsan merkezciliği reddeden ve organik yaşam karşısında inorganik yaşamın canlılığını vurgulayan radikal ampirist ontolojilerinin uzantısıdır. Öbekleşme, ortaklaşa yaşamın şekillenmesi ve sürdürülmesinde insan olmayan eyleyicilerin ve inorganik maddeselliğin rolünü ortaya koyar. Bu açıdan insan ve insan olmayan, organik ve inorganik, kültürel ve doğal bileşenlerin bir araya gelerek oluşturdukları bir tür simbiyoz, ortaklaşa yaşam formudur. Bu makale ilk olarak, öbekleşme kavramının çeşitli toplumsal olgu ve süreçlerin analizinde nasıl kullanıldığını ve kuramsal bir çerçeve haline geldiğini incelemektedir. Araştırmacıların çokluk, heterojenlik, olumsallık, maddesellik ve insan olmayanların failliğini öne çıkarırken Deleuze ve Guattari’nin genel öbekleşmeler mantığını kuran katmanlar sistemi, ikili eklemlenme, soyut makine ve makinesel filum gibi kavramlarını yeterince dikkate almadıklarını iddia etmektedir. Bunun için ikilinin ortak çalışmalarına geri dönerek genel öbekleşmeler mantığını izler. Bu tartışmadan hareketle makale, öbekleşmenin dünyada mevcut nihai bir ürünü ya da şey durumunu tasvir eden betimleyici bir terimden ziyade süreç, oluş, işleyiş, hareket, bir araya gelme ve çözülmeyle ilişkili olduğunu belirtmektedir. Buna göre öbekleşmeler çok çeşitli çağlar, coğrafyalar, kültürlerden ve jeolojik, biyolojik, toplumsal katmanlardan yersizyurtsuzlaşmış, katmansızlaşmış, kodu çözülmüş heterojen ögeleri ortak iş görme temelinde bir araya getiren makinesel beden tertipleridir. Kültür ve doğa, organik ve inorganik yaşam arasında ayrım yerine süreklilik temelinde oluşurlar. Bu beden tertiplerinin çalışma koşulu jeolojik, biyolojik ve kültürel katmanlardan bileşenlerin ortak-yersizyurtsuzlaşmasıdır”. Ortak-yersizyurtsuzlaşma yabanarısı ve orkide arasındaki simbiyotik ilişkide olabileceği gibi daha büyük siyasal ve toplumsal oluşumların ortaya çıkışı ve sürdürülmesinde de gerçekleşebilir. Örnek olarak makalenin son kısmında çeşitli çalışmalardan yararlanarak su, kil, kömür ya da işlenmiş maddi nesnelerin nasıl insan bedenleri ve kültürüyle dolanıklık oluşturarak insan yerleşimlerini, siyasal yapıları, üretim ilişkileri ve toplumsal hareketleri mümkün kıldığı gösterilmeye çalışılmıştır. Bir demircinin demir cevherini ya da bir marangozun ağacın damarlarını izlemesi gibi öbekleşen insan toplulukları da maddeye içkin potansiyellerle dolanıklık oluştururlar. Tüm bu örneklerde öbekleşme farklı katmanlardan yersizyurtsuzlaşan bileşenlerin indirgeme ve homojenleşme olmaksızın belirli bir tutarlık içerisinde kalmalarını sağlar. Ancak aynı zamanda daha öte yersizyurtsuzlaşmanın keskin kenarıdır. Böylelikle hem bir tutarlılık hem de bir mutasyon makinesidir.