الهديُ النبوي في الرِّباط وتحصين الوطن من المخاطر

Ribât, insanların yerleşme ve yaşama yeri olan vatanın korunmasıyla ilişkili olduğundan önemli ve değerli bir yere sahiptir. Öte yandan insanlar vatanı imar etmekle görevlidir.Sünnet-i Nebeviyye’de, vatanı savunma ve ribâtın vatanı savunmadaki önemine dair pek çok yöntem ve araç varit olmuştur. Nebevi yönlendirmelere uymak ve onların insanların korunma ve güvenlikleri için amaç edindiği hedefleri gerçekleştirmek için Müslümanların bu yöntem ve araçları alıp uygulaması gerekmektedir.Müslümanın yanında vatanın önemi, tehcire maruz kaldığı zaman ortaya çıkar. Bu durumda vatanından ayrılmak ona zor gelir. Hz. Peygamber’in (s) başından geçen de buydu. Vahiy başlayıp Hz. Peygamber (s) haberi Varaka b. Nevfel’e anlattığında Varaka ona şöyle dedi: “Keşke senin davet günlerinde genç, kavmin seni çıkaracakları zaman ise hayatta olsam.” Bunun üzerine Resûlullah (s): “Onlar beni çıkaracaklar mı ki?” diye sordu. O da: “Evet, senin getirdiğin bu dava ve mesaj ile gelen herkes, her peygamber, düşmanlığa uğramıştır.” şeklinde cevap verdi.Müslüman, vatanına karşı olan duygularını, vatanı sevme, huzur ve refahı için dua etme şeklinde ortaya koymak ister. Vatan, insan açısından arzu edilen sıcak ev gibidir. Sünnet-i nebeviyye baktığımızda Hz. Peygamber’in (s) memleketine karşı sevgi ve muhabbet duygularını paylaştığını görürüz.Vatan savunması için nebevi yönlendirmelerin işaret ettiği en önemli araç, vatan sınırlarını korumada hırslı davranmaktır. Hz. Peygamber’in (s) vatanı savunma ve koruma konusundaki isteği Benî Seleme kabilesinin Medine sınırından, Mescid-i Nebevî yakınına taşınmak istediklerinde onlara yaptığı yönlendirme ile ortaya çıkmaktadır. Hz. Peygamber (s) onların taşınma isteklerini şahsı için değil, vatanı düşman tuzaklarından korumak için hoş görmemiştir. Benî Seleme, taşınmayı kolay bir durum olarak görüyorlardı fakat işin doğrusu onların taşınması vatanının tehlikeye maruz kalması demekti.Benî Seleme kabilesi “Resûlullah (s) bizi engelledi.” demiştir. Fakat Hz. Peygamber (s) sadece mefsedet içeren şeyleri yasaklar. Onların bu isteği ise Medine’nin sınırlarından bir sınırı terk etme mefsedeti anlamına gelmektedir. Tabi bu istek, Benî Seleme kabilesinin dar bakış açılarından kaynaklanan ve onları evlerini satmaya sevk eden bir maslahat anlamına gelen Mescid-i Nebevî’ye yakın olma isteği olup bu istek onlar için bir kusur değildir. Hz. Peygamber (s) ise, onların bu maslahatından daha büyük bir maslahat olan vatanı savunma ve sınırları koruma maslahatını seçti. Benî Seleme’nin Hz. Peygamber’e (s) olan sevgisi onları Hz. Peygamber’e (s) ve mescide yakın olma düşüncesine ve vatan sınırlarını koruma işini unutmalarına sevk etti. O yüzden vatanı savunma ve sınırların korunması konusundaki yardımlaşma ruhu zuhur etmesi ve herkesin gücü yettiği kadar bu konuda sorumluk alması gerekir. Böylece Hz. Peygamber’in (s) Benî Seleme’yi kendi yurtlarında kalma konusundaki yönlendirmesi ve onların bu yönlendirmenin gereğini yerine getirmedeki hikmetini görmüş olduk. Bunun gibi bir olan toplumların fertleri arasında da yardımlaşma ruhunu yaygınlaştırmak gerekir.Veliyü’l-emr olan Hz. Peygamber’den (s), maslahatı gözetme, özel ve genel maslahat arasında dengeyi bulma gibi güzel bir yönlendirme görüyoruz. Baktığımızda Benî Seleme’nin ibadetlerini rahat bir şekilde yerine getirmeleri için mescidin yakınına taşınmayı arzu ettiklerini görürüz, fakat bu durum her ne kadar onlar için dini bir maslahat olsa da, Hz. Peygamber (s), onları dini, nefsi ve ırzı korumak gibi daha çok kişinin maslahatını içeren daha önemli bir maslahata yönlendirdi. Hz. Peygamber (s), Benî Seleme’yi kendi yurtlarında kalmaya teşvik etmiş ve onlara bu işlerinden dolayı özel sevap vadetmiştir. Bu konuda Hz. Peygamber (s) şöyle buyurmuştur: “Ey Benî Seleme! Yurdunuzdan ayrılmayınız ki adımlarınıza sevap yazılsın. Ey Benî Seleme! Yurdunuzdan ayrılmayınız ki adımlarınıza sevap yazılsın.” Başka bir rivayette de şöyle geçmektedir: “Oturduğumuz yer mescide uzaktı, evlerimizi satıp mescide daha yakın bir yere taşınmak istedik. Resûlullah (s) bizi bundan nehyetti ve şöyle buyurdu: ‘Attığınız her adım karşılığında size bir derece verilir.”  Vatanı koruma biçimlerinden biri de diğer dilleri öğrenmektir. İlimlerin öğrenilmesi ve teknolojik gelişmelere uyum sağlanmasıyla gerçekleşen vatanın güvenini sarsacak tüm tehlikeleri gözleme işi de yine ribâttan sayılmaktadır. Bu konuda sünnet-i nebeviyye’den ilham almak mümkündür. Söz gelimi Zeyd b. Sâbit’ten gelen bir rivayete göre “Hz. Peygamber (s), kendisinin Yahudilere göndereceği yazıları yazmak ve Yahudilerden kendisine gelecek yazıları okuması için ona Yahudilerin yazısını öğrenmesini emretmiştir.”Diğer bir hadise göre Hz. Peygamber (s) Zeyd’e şöyle demiştir: “Bir kavme bazı yazıları göndermek üzere yazdırıyorum. Fakat onlara yazdırdığım kimselerin benim söylediğimin daha fazlasını veya ondan bir şeyler eksilterek yazmalarından korkarım, bu yüzden Süryaniceyi öğren.”Hz. Peygamber (s), mütercimlerin tahrif ve ihanetleri ile yazılarını Yahudilere okuyacak özellikle Hz. Peygamber’e (s) ve ehli kitaba karşı kalplerinde besledikleri kini herkesin malumu olan putperest okuyucuların gizleme ve ihanetlerinden, emin olamadığı için Süryaniceyi öğrenmeyi emretmiştir.İşte bu hadiste hem celbi maslahat hem de defi mefsedat vardır. Onların kitaplarını tercüme etmek ve kavramak maslahat iken, vatanın güven ve istikrarını tehdit eden sinsice planlarıdır ve tuzakları bertaraf etmek ise defi mefsedettir. Mütercim devletin sırlarına ve gönderilen mesajlarına muttali olduğundan buraya kadar anlatılanlar onun devlet için önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir.Bu ise, Hz. Peygamber’in (s) vatanı hedef alan dış tehlikelerden korunmak için aldığı bir önlemdir. Burada ülke yöneticilerinin, bilimleri ve yaşayan dilleri öğrenmeyi teşvik ederek onları vatan savunması ve koruması için görevlendirmeleri gerektiğine işaret etmek istiyorum. Aynı şekilde vakıflara yatırım yaparak onları vatan savunması için görevlendirmelidir. Vakıfların bütün ümmete fayda sağlayan çeşitli konularda etkisi bulunduğundan vatan savunması ve korumasına dâhil edilmeli ve iyi bir şekilde yöneterek geliştirmeli ve vatanı korumak için hazır hale getirmelidir. Bugün birçok insanın vakıfları sınırlı bir çerçevede hapsedilmesi taraftarı olduklarını görüyoruz. Ancak onlar vakıfları bazı alanlarla sınırlı tutarak, faydası vatan savunması ve korunması olan maslahatlarla ilgili diğer bazı yatırımları kaçırabilmektedirler.Buraya kadar anlattıklarımızdan şu sonuçlar çıkmaktadır:- Sünnet-i nebeviyye, vatana olan sevgi duygularını ifade etme ve vatan güvenliği ve istikrarı için dua etmeyi tavsiye etmek suretiyle vatanın önemini ortaya koymuştur.- Ribât ve sınır boylarındaki murabıtlara hem dünya hayatı hem de öldükten sonrası için hazırlanan sevap, Müslümanları vatanın emniyeti ve istikrarı uğruna can vermeye sevk ediyor.- Dilleri ve yetenekleri öğrenmek vatan savunması ve korumasına yardımcı olan ribâtlardandır.- Her türlü vakfı yatırımlarıyla birlikte çeşitli ribâtlara tahsis etmenin vatan savunması ve korunmasında faydası bulunmaktadır.

The Prophet's Gift in Rabat and Immunization of the Homeland from the Dangers

This study deals with the method of the Prophet (pbuh) in protecting, loving and defending his homeland from enemies, and making it a doctrine in the hearts of Muslims, and the study highlights how to apply it in practice. The study aims to determine the methods and tools for strengthening the country and protecting it from various threats and to show that it is necessary to spend time, effort and property to do this. In al-Sunnah al-Nabawiya, it is seen that the homeland is given great importance presenting his feeling about his homeland in way of loving the homeland, and praying for the peace and prosperity of his country. The sawab given for ribat and to the ribat-makers both in this world and in the other world motivates Muslims to sacrifice their lives for the safety and stability of the state. The most important means indicated by the Nabawi directions is to act avidly about protecting the borders of homeland. The Prophet’s (pbuh) eagerness about defending and protecting the homeland shows up with the instruction the Prophet (pbuh) gives when Banu Salama wants to move near Masjid al-Nabawi from the borders of Medina. Learning languages and gaining skills are also ways of protecting the homeland. In the defense and protection of the homeland, it is beneficial to allocate every kind of foundations with their investments to various ribats.

___

  • Abd b. Humeyd, el-Müntahab mine’l-Müsned. 1. Baskı. Kâhire: Mektebetü’s-Sünne, 1408.
  • el-Buhârî, Muhammed b. İsmâîl. el-Câmiʿu’l-müsnedü’s-sahîhu’l-muhtasar min umûri Resûlillâh sallallâhü ʿaleyhi ve sellem ve sünenihî ve eyyâmih. 1. Baskı. Kâhire: Dâru Turuki’n-Necât, 1422.
  • Cebel, Muhammed Hasan. el-Mu‘cemü'l-iştikâki’l-mü’assal. 1. Baskı. Kâhire: Mektebetü’l-Âdâb, 2010.
  • Cemâl el-Malatî, Yûsuf b. Mûsâ. el-Muʿtasar mine’l-muhtasar min Müşkili’l-âsâr. Beyrut: Âlemü’l-Kütüb.
  • el-Cevherî, İsmâîl b. Hammâd. es-Sıhahu Tâcü’l-luğa ve sıhâhu’l-Arabiyye. Thk. Ahmed Abdülğafûr Attâr. 4. Baskı. Beyrut: Dârü’l-İlmi li’l-Melâyîn, 1407/1987.
  • el-Cürcânî, Alî b. Muhammed. et-Taʿrîfât. 1. Baskı. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1403/1983.
  • Ebû Dâvûd, Süleymân b. el-Eş‘as. es-Sünen. Beyrut: el-Mektebetü’l-Asriyye.
  • el-Fâkihî, Abdullah b. Ahmed. Şerhu Kitâbi’l-Hudûdi fî’n-nahv. 2. Baskı. Kâhire: Mektebetü Vehbe, 1414.
  • el-Ferâhîdî, Halîl b. Ahmed. Kitâbü’l-ʿAyn. Thk. Mehdî el-Mahzûmî - İbrâhim es-Sâmerrâî. Dâr ve Mektebetü'l-Hilâl.
  • el-Hamevî, Ebû Abdullah Yâkût. Mu‘cemü’l-büldân. Beyrut: Dâru Sâdır, 1995.
  • el-Herevî, Ahmed b. Muhammed. el-Ğarîbeyn fî’l-Kur’ân ve’l-hadîs. 1. Baskı. Mekketü’l-Mükerreme: Mektebetü Nizâr Mustafa el-Bâz, 1419.
  • el-Husrî, Ebû Haldûn Sâtı‘, Ârâʾ ve ehâdîs fi’l-vataniyye ve’l-kavmiyye. 2. Baskı. Beyrut: Merkezü Dirâsâti’l-Vahdeti’l-Arabiyye, 1985.
  • İbnü'l-Esîr, Ebü’s-Seâdât Mecdüddîn. en-Nihâye fî ğarîbi’l-ḥadîs ve’l-eser. Thk. Tâhir Ahmed ez-Zâvî - Mahmûd Muhammed et-Tanâhî. Beyrut: el-Mektebetü’l-İlmiyye, 1399.
  • İbn Hacer, Ahmed b. Alî. Fethu'l-Bâri bi-şerhi Sahîhi'l-Buhâri. 1. Baskı. Beyrut: er-Risâletü’l-Âlemiyye, 1434.
  • İbnü’l-Melek, Muhammed b. İzzeddin. Şerhu Mesâbîhi’s-Sünne li’l-İmâmi’l-Beğâvî. 1. Baskı. İdâretü’s-Sekâfeti’l-İslâmiyye, 1433/2012.
  • el-İsfahânî, Hüseyn b. Muhammed. el-Müfredât fî ğarîbi’l-Kurʾân. Thk. Safvân Adnân Dâvûdî. 1. Baskı. Dımaşk: Dârü’l-Kalem, 1412.
  • Kādî İyâz, İyâz b. Mûsâ. Meşâriku’l-envâr ʿalâ sıhâhi’l-âsâr. el-Mektebetü'l-‘İtkiyye ve Dârü’t-Türâs.
  • el-Makdisî, Muhammed b. Abdülvâhid. el-Ehâdîsü’l-muhtâra. 3. Baskı. Beyrut: Dâru Hadarin li’t-Tibâ‘a, 1420.
  • Mûsâ Lâşin. Fethu’l-mün‘im şerhu Sahihi Müslim. 1. Baskı. Kâhire: Dârü’ş-Şürûk, 1423.
  • el-Münâvî, Abdürraûf b. Tâc el-Ârifîn. et-Tevḳif ʿalâ mühimmâti’t-teʿârîf. 1. Baskı. Kâhire: Âlemü’l-Kütüb, 1410/1990.
  • Müslim b. el-Haccâc. el-Câmiʿu’s-sahîh. Beyrut: Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî.
  • el-Müzherî, Hüseyin b. Mes‘ûd. el-Mefâtîhü fî şerhi’l-mesâbîh. Dımaşk: Dârü’n-Nevâdir, 1433.
  • es-Sâmerrâî, Fâzıl Sâlih. Meâni’n-nahv. 1. Baskı. Ammân: Dârü’l-Fikr, 1420.
  • es-Süheylî, Abdurrahman b. Abdullah. er-Ravzü’l-ünüf. Thk. Amr Abdüsselâm es-Selâmî. 1. Baskı. Beyrut: Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, 1421/2000.
  • et-Tirmizî, Muhammed b. Îsâ. el-Câmiʿu’s-sahîh. Beyrut: Dârü’l-Ğarbi’l-İslâmî, 1998.
  • ez-Zebîdî, Muhammed b. Muhammed. Tâcü’l-arûs. Dârü’l-Hidâye.
  • ez-Zu‘bî, Âlâ’ Ali, et-Terbiyetü'l-vataniyye fi’l-İslâm. 1. Baskı. Ammân: Dârü’l-Me’mûn, 2009.