Ş. TEOMAN DURALI İLE FELSEFE ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ

gözle görürsek, Aristoteles'in yaptığı gibi, böyle bir tesbitte bulunuruz. Bir hakikat dün- yası var. Bu dünyanın gerçekliğini tartışmıyoruz. Eflâtun bunu gerçek olarak görür. Bu bir inançtır. Hz. Ali, Allah'a inanıyormusun diye soran birine,bildiğime niye inanayım ki diye cevap veriyor. Bilimde deney yapmak mecburiyetindeyiz. Bunu isedeneyle- yemeyiz. Onun için bunun üzerinde gerçeklik olup olmadığını tartışamayız. Eflâtun'a göre idea o kadar yerli yerindedir ki, onu kaldırdığın vakit gerçeklik buharlaşır. Tekrar başa dönersek, gerçekliğin fikrî alt yapısını hakikatin oluşturduğunu söyleyelim. Bu dametafiziğe girer. O hakikat altyapısının gerçekliğinden bahsedersek, dine ve onun en üst yapısı olan tasavvufa gireriz. Eflâtun, felsefenin bütün malzemesini hazırlamış, ama felsefebinasını inşa etmemiştir. Çünkü kendisi dinle iç içe olan biriydi. Felsefeye dini sokmuştur. Aristoteles ise felsefeyi ayırır. Kendi başına mütalaa eder. Bu bakımdan Eflâtun'u felsefenin mimarı olarak kabul edemiyoruz. Hakikatin gerçeklik olduğunu iddia eder ki, bu dinî bir anlayıştır