Hicrî 5. Asır Şiî - Uṣûlî Âlimlere Göre Gaybet Döneminde İmamın Yetkilerinin Ulemâya Geçiş Süreci

İmâmiyye, nass ve tayin merkezli bir imamet nazariyesi inşa etmekte ve imamın dinî ve dünyevî bütün yetkileri kendisinde toplayan kişi olduğunu kabul etmektedir. İmâmın yetkileri arasında ḥadleri uygulamak, zekât ve ḫumusu toplamak, adaleti sağlamak ve cihad ilan etmek gibi dinî, sosyal ve siyasî görevler bulunmaktadır. İmâma ait bu görevlerin yerine getirilebilmesi için bizzat imamın veya nâibinin işin başında olması gerekir. İmâmla irtibatın tamamen kesildiği gaybet-i kübrâ’nın (329/941---) başlamasıyla İmâmiyye taraftarları, imamın varlığıyla irtibatlandırılan bu görev ve yetkilerin yerine getirilip getirilemeyeceği meselesinde bir belirsizlik yaşamışlardır. Şiî ulemâ, bu kargaşa ortamında oluşan boşluğu doldurmak ve toplum içerisindeki muhtemel dağılmaları önlemek amacıyla faaliyet alanlarını genişleterek imamın görevlerini üstlenmeye başlamışlardır. Başlangıç itibariyle dinî alanla sınırlı olan bu yetki devrinin kapsamı, süreç içerisinde tedrîcen genişletilmiştir. Uzun bir zamanı kapsayan bu yetki devrinin belirli dönemler halinde ele alınması gerekir. Bu çalışmada konu, hicrî beşinci asırda yaşayan âlimler ekseninde ele alınmaktadır. Makalede Şeyḫ Müfîd sonrası dönemde Uṣûlî düşüncenin sistemleşmesinde pay sahibi olan âlimlerin, fakîhin otoritesinin genişletilmesi veya daraltılması problemi bağlamında imamın yetkileri dâhilindeki konuları nasıl ele aldığı ortaya konulmaktadır. Özet: Hz. Peygamber’den sonra Müslümanların siyaseten farklılaşmalarına yol açan imâmet/ḫilafet meselesinde İmâmiyye, nass ve tayini esas alan bir imâmet nazariyesi inşa etmektedir. Bu nazariye’ye göre nass ve tayin dışında ismet, ilim, şecaat, efdâliyet gibi şahsî niteliklerin bulunması gereken imamlar, Hz. Ali, Hasan, Hüseyin ve Hüseyin’in neslinden gelen dokuz kişidir. Hz. Peygamber’den sonra onun yerine geçen imam, dinî ve siyasî bütün yetkilerin kendisinde toplanan kişidir. İmâmın görevleri arasında ḥadleri uygulamak, zekât ve ḫumusu toplamak, adaleti sağlamak ve cihad ilan etmek gibi görevler bulunmaktadır. İmâmiyye’ye göre bu görev ve yetkilerin yerine getirilebilmesi için toplum üzerinde mutlak otorite sahibi imâmın veya onun tarafından atanan kişinin bizzat işin başında olması gerekir. On ikinci imâmın gâib olduğunu ve bir gün dönerek yeryüzünde adaleti yeniden tesis edeceğini kabul eden İmâmiyye taraftarları, gaybet döneminde itikâdi meseleler yanı sıra bizzat imâmın varlığı ile irtibatlandırılan konuların çözümünde çeşitli sorunlarla yüzleşmek zorunda kaldılar. Özellikle de imâmla irtibatın tamamen kesildiği gaybet-i kübrâ (329/941---) döneminde İmâmiyye mensupları, imâmın varlığıyla irtibatlandırılan görevlerin yerine getirilmesinde bir belirsizlik yaşadı. Mezhep mensuplarının belirsizlik ve kaos yaşamalarındaki muhtemel sebep, gaybet döneminde imâma ait görev ve yetkilerin nasıl yerine getirileceğine dair bir haberin olmamasıdır. Her ne kadar ḫumus özelinde ifade etmiş olsa da Şeyḫ Müfîd bu hususa dikkat çekmektedir. Şiî ulemâ, bu belirsizlik ortamında oluşan boşluğu doldurmak ve toplum içerisindeki muhtemel dağılmaları önlemek amacıyla ön plana çıkmışlardır. Onlar, on ikinci imâmdan gelen bir tevḳi‘ye atıfta bulunarak toplum üzerindeki etkinlik alanlarını genişletmişler ve imâmın yokluğunda ona ait görevlerin kendileri tarafından yerine getirilebileceğini iddia etmektedirler. Başlangıç itibariyle dinî alanla sınırlı olan bu yetki devrinin kapsamı, bazı âlimlerim katkılarıyla tedrîcen genişletildi. “Velâyet-i fakîh” teorisinin uygulanmasıyla da en geniş boyuta ulaştı. Günümüze kadar devam eden bu uzun zaman diliminde Şerîf el-Murtażâ ve öğrencilerin yaşadığı dönem, günümüze kadar devam eden bu sürecin başlangıç dönemi olarak nitelendirilmesi mümkündür. Şerîf el-Murtażâ ve öğrencilerinin yaşadığı hicrî beşinci asırda, imâma ait yetkilerin ulemâ tarafından üstlenilmesi daha çok dinî alanla sınırlıdır. Bu makalede Şeyḫ Müfîd sonrası dönemde Uṣûlî düşüncenin sistemleşmesinde pay sahibi olan âlimlerin imâmın yetkileri arasındaki konuları nasıl ele aldıkları ve ne ölçüde İmâmî fakîhe referans gösterdikleri ortaya konulmaktadır. İmâma ait yetkilerin kullanımında Şerîf el-Murtażâ ve öğrencileri, bazen ihtiyatlı ve temkinli bir tavır sergilemişlerdir. Bununla birlikte onlar, gaybet döneminde ortaya çıkan belirsizliğin ortadan kaldırılmasında fakîhin rolüne işaret etmektedirler. Nitekim gaybet döneminde imâmın yetkileri arasındaki ḫumusun toplanıp dağıtılmasında Şeyḫ Ṭûsî ve Ḳâḍî İbnü’l-Berrâc, önemli katkılar sunmuşlardır. Ancak daha da önemli bir adım, Sellâr ed-Deylemî tarafından atılmıştır. O, gaybet döneminde ḫumusu bir lütuf olarak kabul etmekte ve imâmın paylarını da kapsayacak şekilde onun kullanımına müsaade etmektedir. Zekât konusunda ise onlar, daha açık ifadelerle fakîhin konumuna işaret eden görüşler ileri sürmektedirler. Hatta İbnü’l-Berrâc, imâm ve nâibinin olmadığında verilecek yerleri daha iyi bildikleri gerekçesiyle zekâtı fakîhlere vermenin vâcib olduğunu iddia etmektedir. Dolayısıyla onlar, imâmın ve nâibinin olmadığı veya ona ulaşma imkânın bulunmadığı durumlarda, zekâtın toplanıp dağıtılmasında fakîhi adres göstererek daha erken bir dönemde bir çözüm üretmişlerdir. İmâmın toplum üzerindeki en etkin görevlerinden birisi olan Cuma namazı meselesinde ise Şerîf el-Murtażâ ve öğrencileri, imâmın veya onun tayin ettiği kişinin bulunmasını cumanın sıhhat şartları arasında saymışlardır. el-Ḥalebî bu şarta ilave olarak gerekli şartları taşıyan bir kişinin olmasını da cumanın sıhhat şartı olduğunu kabul etmektedir. el-Ḥalebî’nin bu açılımı, hem gaybet döneminde Cuma namazı ile ilgili karşılaşılan problemin çözümüne hem de imâmın dinî ve siyasî yetkisinin fakîh tarafından devralınmasına önemli bir katkıdır. Bununla birlikte Şerîf el-Murtażâ’nın bir diğer öğrencisi Sellâr, gerekli şartlar oluştuğunda fakîhin Cuma namazını kıldırabileceği görüşüne karşı çıkmaktadır. Sellar’ın bu yaklaşımı mezhep içerisinde gaybet döneminde Cuma namazı kılmanın haram olduğu şeklindeki görüşlere zemin hazırladığı söylenebilir. Gaybet döneminde ḥadlerin uygulanması konusunda ise Şerîf el-Murtażâ ve öğrencileri, genel olarak ihtiyatlı bir tutum sergilemektedirler. Onlar, insanlara ḥad cezalarının uygulanabilmesi için imâmın mevcut olması gerektiğini ileri sürmektedirler. Bununla birlikte gaybet döneminde ḥadlerin uygulanmasıyla ilgili belirsizliğin ortadan kaldırılmasına yönelik en önemli adım, Şeyh Tûsî tarafından atılmıştır. O, imâmların Şiî fakîhlerine cezâ hukukunu uygulamaya izin verdiklerini söylemektedir. Bu konuya ilave olarak Şiî ulemânın tartıştığı bir diğer konu da gaybet döneminde mevcut yönetimlerde görev almak zorunda kalan bir kişinin bu cezaları uygulayıp uygulayamayacağıdır. Şerîf el-Murtażâ, bu problemin çözümüne yönelik Mes’ele fi’l-‘amel me‘a’s-sulṭân başlıklı bir risâle kaleme almıştır. O, mevcut yönetimlerde görev üstlenmenin niteliğini, kişinin icra edeceği fiil ve üstlendiği sorumluluğu yerine getirip getiremeyeceğine göre sınıflandırmıştır. Şerîf el-Murtażâ’nın öğrencileri de mevcut siyasî otoritelerde görev alma konusunda hocalarının uzlaşmacı tutumunu devam ettirmişlerdir. Son tahlilde imâma ait görevlerin nasıl ve kimler tarafından yerine getirileceği probleminin çözümünde Şerîf el-Murtażâ ve öğrencilerinin katkıları, daha sonraki dönemlerde fakîhin otoritesinin pekişmesine ve nihâi olarak bir fakîhin imâmın siyasî yetkilerini de kullanabilecek konuma gelmesine zemin hazırlamıştır. Hatta Şerîf el-Murtażâ’nın mevcut yönetimlerde görev üstlenme konusundaki açılımı, daha sonraki dönemlerde otoritelerle ilişki kurmak isteyen ulemâ için bir çıkış yolu olmuştur.

Transference of The Imām’s Authority to Jurists in the Occultation Period According to 5th Century Shīʿī-Uṣūli Scholars

Imāmiyya holds that the theory of imāmate must rely on scriptural evidence and designation and that the Imām, the successor to Muḥammad, is in charge of all political and religious issues. The authority of the Imām includes some religious and social duties such as executing the legal punishments, collecting almsgiving, sustaining social order and declaring holy war. The fulfillment of these duties requires actual leadership of the Imām or his deputy. With the beginning of the great occultation in 329/941, there was an uncertainty among the Imāmiyya followers about who would uphold these responsibilities. In this period, Shīʿī ʿulamā began to undertake the duties of the Imām in order to overcome this uncertainty and to avoid the possible schism. In the beginning, this delegation of authority was limited to the religious sphere; but, later, its scope gradually became wider. This process of delegation of power, which covers a long process, needs to be examined in its various periods. In this study, this subject will be considered with special reference to the scholars of the fifth century of hijra (hijrī). An effort is made in this article to reveal how the issues of the Imām’s powers are discussed in the context of the problem of expanding or narrowing the authority of the scholars who played significant roles in systemization of Uṣūlī (rationalist) thought in the period after Shaykh al-Mufīd.Summary: In the issues of Imām/Caliphate which led to political division among Muslims after the Prophet Muḥammad, Imāmī Shīʿa opines that the Imāmate theory relies on scriptural evidence and designation. According to this theory, apart from scriptural evidence and designation, personal qualities such as immaculacy, knowledge, bravery, and vantage are found in Ali, Ḥasan, Ḥusayn and nine people from the lineage of Ḥusayn. The Imām as a successor to the Prophet Muḥammad is a person who has both religious and political power which includes implementation of punishments, collecting alms, ensuring justice, declaring holy war. For the Imāmī Shīʿa, there is a need for imām or his deputy who has absolute power to fulfill these duties.Imāmī Shīʿa, who held that the disappeared twelfth Imām would return back to restore justice in the world, had to confront various problems in finding solutions to some issues related to the existence of Imām himself, as well as theological issues during the period of great occultation. Particularly, the period of great occultation (329/941), in which the link with the Imām was severed completely, the Shīʿī community were uncertain on how to fulfill the responsibilities of the Imām probably due to the lack of religious sources. Shaykh al-Mufīd draws attention to the issue of khums (a one-fifth share of the spoils of war and of other specified forms of income). In this period of uncertainty, the Shiite scholars came into prominence in order to fill the gap and to prevent the social disorder. Referring to a tawqī‘ (rescript) from the Twelfth Imām, they claimed that they would take responsibility for the Twelfth Imām on his behalf. In the beginning, the delegation of the power was limited to the religious sphere. It was gradually extended to other spheres by the contribution of some scholars. It reached the largest dimension with the implementation of “wilāyat al-faqīh” theory.From that period until our times, the era when Sharīf al-Murtaḍā and his disciples lived can be considered as the beginning of this period. In the fifth century when Sharīf al-Murtaḍā and his disciples lived the delegation of power was limited to the religious sphere. In this article, how the scholars who played a role in the systematization of Uṣūlī thought dealt with the issue of the limits of the authority of Imām and how they defined the role of the Imāmī jurists (faqīh) will be examined.Sharīf al-Murtaḍā and his disciples were sometimes cautious on the issue of the delegation of the power of Imām. They, however, pointed out the role of the faqīh in the occultation period in order to overcome the uncertainty. As a matter of fact, Shaykh al-Ṭūsī and al-Qādī Ibn al-Barrāj made significant contributions to the issues of collection and distribution of khums. However, Sallār al-Daylamī’s contribution to the subject is more crucial. He considered khums as the grace of God and believed that it can be allocated by taking into account the share of the Imām. They put forward the views that explained in details the role of the faqīh in the collection and distribution of alms. Even Ibn al-Barrāj opined that in the absence of Imām and his deputy alms are to be allocated to the Faqihs on the ground that they know better how to distribute it. Therefore, in the absence of Imām and his deputy, by suggesting that faqīh must be in charge of collecting and distributing alms, they proposed a remedy in an early period.On the issue of leading the Friday prayer (ṣalāt al-jum‘a), which is one of the social duties of Imām, Sharīf al-Murtaḍā and his disciples considered the presence of the Imām or his deputy as a condition for a valid Friday prayer. In addition to this condition, Al-Ḥalabī, also added that a person who meets the necessary conditions can be also considered in leading Friday prayer. This addition by Ḥalabī was an important contribution to the solution of the problems encountered during the period of great occultation on both Friday prayer and delegation of Imām religious and political authorities to faqīh. On the other hand, Sallār, another disciple of Sharīf al-Murtaḍā, opposed the idea of the faqīh leading the Friday prayer in the absence of the Imām even when the necessary conditions are met. It can be said that this approach of Sallār led to the opinion of some Imāmis which considered Friday prayer unlawful in the absence of Imām. In the occultation period, Sharīf al-Murtaḍā and his disciples showed a cautious attitude about the implementation of the punishments. They argued that only Imām could implement the punishments. However, the major step was taken by Shaykh Ṭūsī on the issue of who implements the punishments in the occultation period. He argued that the Imām’s designated the faqihs to implement the punishments. In addition to this subject, Shiite scholars discussed the issue of whether a Shiite officer under the reigning rule in the occultation period implemented the punishments. On this issue, Sharīf al-Murtaḍā compiled a treaty untitled Mas’ala fi’l-‘amal ma‘a’al-sulṭan. For him, the main criteria are whether such person has necessary responsibilities and qualifications. Sharīf al-Murtaḍā and his disciples also continued their master’s conciliatory attitude. In the final analysis, the contribution of Sharīf al-Murtaḍā and his disciples on the issue of who will undertake the duties and responsibilities of the Imām is crucial in the systematization of the idea of transferal of the power of the Imām to faqīh including political one. In fact, Sharīf al-Murtaḍā’s advice to take part in the existing administrations has been considered a way out for the scholars who want to establish relations with the authorities in the later periods.

___

  • Allâme el-Ḥillî, Cemâlüddîn Ḥasan b. Yûsuf el-Muṭahhar. el-Elfeyn fî imâmeti emiri’l-mü’minîn Ali b. Ebî Talib. Kuveyt: Mektebetü’l-Elfeyn, 1405/1985.
  • Allâme el-Ḥillî. Ebû Manṣûr el-Ḥasan b. Yûsuf b. el-Muṭahhar. Muḫtelefü'ş-Şî'a. 9 Cilt. Ḳum: Müessesetü’n-Neşri’l-İslâmî, 1412.
  • Apaydın, H. Yunus. “Ḫumus”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 18: 365-369. İstanbul: TDV Yayınları, 1998. Bardakoğlu, Ali. “Had”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 14: 547-551. İstanbul: TDV Yayınları, 1996.
  • Bozan, Metin. “İmamet Nazariyesinin Caferi Fıkhı Üzerindeki Tesirleri”. Marife: Dini Araştırmalar Dergisi 13/3 (2008): 49-74
  • Calder, Norman. “Khums in Imâmî Shi‘î Jurisprudence, From the Tenth to the Sixteenth Century A. D.”. Bulletin of the School of Oriental and African Studies 45/1 (1982): 39-47.
  • Calder, Norman. “Zakât in Imâmî Shi‘î Jurisprudence, From the Tenth to the Sixteenth Century A. D.”. Bulletin of the School of Oriental and African Studies 44/3 (1981): 468-480.
  • Çalışkan, İbrahim. “İslâm Hukukunda Ceza Kavramı ve Hadd Cezaları”. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 31 (1989): 367-397.
  • Demir, Ahmet İshak. “İmâmiyye Şi‘ası’nda İmâmın Yetkilerinin Fakîhlerce Devralınma Süreci”. e-Makâlât Mezhep Araştırmaları 2/1 (2009): 43-75.
  • Demir, Ahmet İshak. “İsna‘ ‘Aşeriyye’de İmâmın Otoritesi”. Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi 3/3 (2003): 109-125.
  • Deylemî, Ḥamza b. Abdülazîz Sellâr. el-Merâsim fi'l-fıḳhi'l-İmâmiyye. Thk. Maḥmûd elBustânî. B.y.: Menşûrâtü’l-Ḥarameyn, 1400/1980.
  • Eş‘arî, Ebu’l-Ḥasan Ali b. İsmâil. Maḳâlâtü’l-İslâmiyyîn ve’ḫtilâfü’l-mûṣallîn. Nşr. Ne‘îm Ḥüseyin Zerzûr Beyrut: Mektebetü’l-‘Aṣriyye, 1430/2009.
  • Fettâh, İrfan Abdülhamîd. İmâmiyye Şîa’sında Velâyet-i Fakîh Teorisi. Trc. Seyit Bahçıvan. Konya: Kitap Dünyası Yayınları, 2012.
  • Hakyemez, Cemil. “Şii İmâmiyye Fıkhının Teşekkül Süreci ve İmâmet”. Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 7/13 (2008): 7-36.
  • Hakyemez, Cemil. Şîa’da Gaybet İnancı ve Gâib On İkinci İmâm. İstanbul: İsam Yayınları, 2009.
  • Ḥalebî, Takıyyüddîn Ebu's-Ṣalâḥ. el-Kâfî fi'l-fıḳh. Thk. Rıżâ Üstâdî. 2. Baskı. Ḳum: Müessesetü Bostân-i Kitâb, 1434.
  • İbn Kesîr, Ebü’l-Fidâ İsmail b. Ömer ed-Dımeşḳî. el-Bidâye ve’n-nihâye. Thk. Ali Şîrî. 14 Cilt. Beyrut: Dârü’l-İḥyâi’t-Türâsi’l-Arabî, 1408/1988.
  • İbnü’l-Esîr, Ebü’l-Ḥasan Ali b. Muḥammed b. Abdülkerîm el-Cezerî. el-Kâmil fi’t-târiḫ. Thk. Ömer Abdüsselâm Tedmurî. 10 Cilt. Beyrut: Dârü’l-Kitâbi’l-Arabî, 1417/1997.
  • Jassim, M. Hussain. The Occultation of the Twelfth İmâm. Cambridge: The Muḥammed i Trust, 1982.
  • Kâtib, Ahmed. Şiada Siyasal Düşüncenin Gelişimi. Trc. Mehmet Yolcu. Ankara: Kitâbiyât, 2005.
  • Madelung, Wilferd. “A Treatise of the Sharīf al-Murtaḍā on the Legality of Working for the Government “(Mas'ala fī 'l-'amal ma'a'l-sulṭān)”. Bulletin of the School of Oriental and African Studies 43/1 (1980): 18-31.
  • Madelung, Wilferd. “On İkinci İmâm Şîasında İmâmın Gaybet Zamanında Otorite”, İslam’da Siyaset Düşüncesi, Der. ve Trc. Kazım Güleçyüz. 141-154. İstanbul: İnsan Yayınları, 1995.
  • Meclîsî, Muḥammed Bâkır. Biḥâru’l-envâr. 110 Cilt. 3. Baskı. Beyrut: Dâru İḥyâi’t-Türâsi’lArabî, 1403/1983.
  • Necâşî, Ebü’l-Abbâs Aḥmed b. Ali. Ricâlü’n-Necâşî. Beyrut: Şeriketü’l-A‘lemî li’l-Maṭbu‘ât, 1431/2010.
  • Onat, Hasan. “Şiî İmâmet (Küleynî, Ḳummî ve Ṭûsî’nin Görüşleri Çerçevesinde)”. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 32 (1992): 89-110.
  • Öz, Mustafa. “Ḫumus”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 18: 369-370. İstanbul: TDV Yayınları, 1998.
  • Öz, Mustafa. “Niyabet”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 33: 164-165. İstanbul: TDV Yayınları, 2007.
  • Râżî, Fahrüddîn Muḥammed b. Ömer. et-Tefsîrü’l-kebîr ev Mefâtiḥu’l-ġayb. 33 Cilt. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 2013.
  • Sachedina, Abdülaziz Abdülhüssein. The Just Ruler (al-sultan al-adil) in Shi‘ite İslam The Comprehensive Authority of The Jurist in İmâmite Jurisprudence. New York: Oxford University Press, 1988.
  • Sachedina, Abdülaziz. “İmâmî Şiî Hukuk Sisteminde Ḫumus/Beştebir”. Trc. Menderes Gürkan. Marife Dinî Araştırmalar Dergisi 4/3 (2004): 355-370.
  • Ṣaffâr, Ebû Ca‘fer Muḥammed b. el-Ḥasan. Beṣâirü’d-derecât. Beyrut: Şeriketü’l-A‘lemî li’lMaṭbûât, 1431/2010.
  • Şahin, Hanefi. “Şerîf el-Murtażâ’nın ‘Hükümet Adına Çalışma’ Risâlesi”. Gümüşhane Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi 2/3 (2013): 317-328.
  • Şehristânî, Muḥammed b. Abdülkerim. el-Milel ve’n-niḥal, 8. Baskı. Beyrut: Dârü’l-Ma‘rife, 2001.
  • Şerîf el-Murtażâ, Ali b. Ḥüseyin el-Mûsevî el-Baġdâdî. “Cevâbâtü’l-mesâ’ili’l-Meyyâfâriḳıyyât”. Resâilü’ş-Şerîf el-Murtażâ. Thk. Aḥmed el-Ḥüseynî. 1: 269-306. Ḳum: Dârü’l-Ḳur’âni’lKerîm, 1405.
  • Şerîf el-Murtażâ, Ali b. Ḥüseyin el-Mûsevî el-Baġdâdî. “Cümelü’l-ilm ve’l-amel”. Resâilü’ş-Şerîf el-Murtażâ. Thk. Aḥmed el-Ḥüseynî. 3: 5-81. Ḳum: Dârü’l-Ḳur’âni’l-Kerîm, 1405.
  • Şerîf el-Murtażâ, Ali b. Ḥüseyin el-Mûsevî el-Baġdâdî. Mes’ele fi’l-‘amel me‘a’s-sulṭân”. Resâilü’ş-Şerîf el-Murtażâ. Thk. Aḥmed el-Ḥüseynî. 2: 89-97. Ḳum: Dârü’l-Ḳur’âni’lKerîm, 1405.
  • Şerîf el-Murtażâ, Ali b. Ḥüseyin el-Mûsevî el-Baġdâdî. el-İntiṣâr. Ḳum: Müessesetü’n-Neşri’lİslâmî, 1431.
  • Şerîf el-Murtażâ, Ali b. Ḥüseyin el-Mûsevî el-Baġdâdî. el-Muḳni‘ fi’l-ġaybe. Thk. Muḥammed Ali el-Ḥâkim. Ḳum: Müessesetü Âli’l-Beyt, 1416/1995.
  • Şerîf el-Murtażâ, Ali b. Ḥüseyin el-Mûsevî el-Baġdâdî. eş-Şâfî fi’l-İmâme. Nşr. Abdu’z-Zehrâ elḪatîb. 4 Cilt. Ṭahran: Müessesetü’s-Sâdık, 1424/2004.
  • Şeyḫ Müfîd, Muḥammed b. Muḥammed b. Nu‘man el-Baġdâdî. el-Mesâilü’l-‘aşere fi’l-ġaybe. Thk. Fâris el-Ḥasûn. Beyrut: Dârü’l-Müfîd, 1414/1993.
  • Şeyḫ Müfîd, Muḥammed b. Muḥammed b. Nu‘man el-Baġdâdî. el-Muḳni‘a. Ḳum: Müessesetü Neşri’l-İslâmî, 1410.
  • Şeyḫ Ṣadûk, Ebû Ca‘fer Muḥammed b. Ali b. Bâbeveyh el-Ḳummî. Kemâlü’d-dîn ve temâmü'nni'me. Tsh. Ali Ekber el-Ġaffârî. Ḳum: Müessesetü’n-Neşri’l-İslâmî, 1405.
  • Şeyḫ Ṣadûk, Ebû Ca‘fer Muḥammed b. Ali Bâbeveyh el-Ḳummî. Men lâ yaḫduruhü’l-faḳîh. Tsh. Ḥüseyin el-A‘lemî. 4 Cilt. Beyrut: Müessesetü’l-A‘lemî li’l-Maṭbu‘ât, 1406/1986.
  • Şeyḫ Ṭûsî, Ebu Ca‘fer Muḥammed b. Ḥasan. Tehẕîbü’l-aḥkâm. Thk. Ḥasan el-Mûsevî. 10 Cilt. Ṭahran: Dâru’l-Kütübi’l-İslâmiyye, 1365.
  • Şeyḫ Ṭûsî, Ebû Ca‘fer, Muḥammed b. Ḥasan b. Ali. el-Mebsûṭ fî fıḳhi’l-İmâmiyye. Tsh. Muḥammed Takî el-Keşfî – Muḥammed Bâḳır el-Behbûdî. 8 Cilt. Beyrut: Dârü’l-Kitâbi’l-İslâmî, 1413/1992.
  • Şeyḫ Ṭûsî, Ebû Ca‘fer, Muḥammed b. Ḥasan. Kitâbü’l-Ġaybe. Thk. İbâdullah et-Ṭahrâni – Ali Aḥmed Nâṣıḥ. Ḳum: Müessesetü’l-Maârifi’l-İslâmiyye, 1411.
  • Şeyḫ Ṭûsî. Ebû Ca‘fer, Muḥammed b. Ḥasan b. Ali. en-Nihâye fî mücerredi’l-fıḳh ve’l-fetâvâ. 2. Baskı. Beyrut: Dârü’l-Kitâbi’l-Arabî, 1400/1980.
  • Ṭahrânî, Aga Bozorg Muḥammed Muḥsin. ez-Zerî‘a ilâ teṣânifi’ş-Şî‘a. 26 Cilt. 3. Baskı. Beyrut: Dârü’l-Eḍvâ, 1983/1403.
  • Trablûsî, Ḳâḍî Abdülazîz b. Berrâc. el-Müheẕẕeb. 2 Cilt. Ḳum: Müessesetü’n-Neşri’l-İslâmî, 1406.
  • Ṭûsî, Nasîrüddin Muḥammed b. Muḥammed b. el-Ḥasan. İmâmet Risâlesi. Trc. Hasan Onat. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 35 (1996): 179-191.
  • Üstün, İsmail Safa. “İmâmîye Şiasında Otorite Problemi Âyetullah Humeynî’nin Velâyet-i Fakîh Kavramı”. Milletlerarası Tarihte ve Günümüzde Şiilik Sempozyumu Tebliğler ve Müzakereleri (İstanbul, 13-15 Şubat 1993). 375-400. İstanbul: İlmî Neşriyât, 1993.
  • Watt, W. Montgomery. Muhamad at Madina. Oxford: The Clarendon Press, 1956.