Alâüddevle Simnânî’nin Tasavvufî Eğitim Anlayışı Bağlamında Âhiret

İslâm’da iman edilmesi emredilen esaslardan biri olan âhiretle ilgili meseleler hem kelamcılar hem de sûfîler tarafından çeşitli yönleriyle ele alınmış ve zaman zaman farklı yorumlara konu olmuştur. Âhiretle ilgili temel meselelerde İslâm âlimleri arasında görüş birliği olmakla birlikte ayrıntıya inildikçe pek çok ihtilafın bulunduğu görülmektedir. Âhiret hayatının çeşitli meselelerini eserlerinde konu edinen sûfîlerden biri de Alâüddevle Simnânî’dir (ö. 736/1336). Simnânî, İlhanlılar döneminde, bugünkü İran topraklarında yaşamış bir Kübrevî şeyhidir.  Gençliğinde, on yıl kadar Budist İlhanlı hükümdârı Argun Han’ın (1284-1291) hizmetinde bulunduktan sonra yaşadığı mânevî bir hâl üzerine tasavvufa yönelmiştir. Bir müddet meşrebine uygun bir mürşid aradıktan sonra Bağdat’ta bulunan Kübrevî şeyhi Nûreddîn Abdurrahmân İsferâyînî (ö. 717/1317) ile tanışarak ona mürîd olmuş ve seyrüsülûkünü tamamlamıştır. İrşâd icâzeti almasının ardından şeyhinin isteğiyle memleketine dönerek vefat ettiği 736/1336 tarihine kadar Sûfîâbâd’daki hankāhında mürîd yetiştirmek ve eser te’lîf etmekle meşgul olmuştur. Simnânî gerek yetiştirdiği müridler gerek yazdığı eserlerle hem kendi tarikatına hem de genel tasavvuf tarihine önemli katkılarda bulunmuştur. Âhiretle ilgili olarak Simnânî’nin, özellikle dünyanın hakikati ve âhiret karşısındaki konumu, ölüm, kıyâmet ve çeşitleri, cennet ve cehennemin bugün mevcudiyeti ve bulunduğu yer konusundaki görüşleri dikkat çekmektedir. Bu makalede onun zikredilen meselelere bakışı eserlerinden hareketle konu edilmiş ve konuyla ilgili görüşleri kendi sülûk anlayışı bağlamında değerlendirilmiştir. Özet: Alâüddevle Simnânî (ö. 736/1336), hicrî yedinci yüzyılın ikinci yarısıyla sekizinci yüzyılın ilk yarısı içinde kalan bir zaman diliminde, bugünkü İran topraklarında, İlhanlılar’ın hüküm sürdüğü bir dönemde yaşamıştır. Ailesinin İlhanlı sarayıyla olan irtibatı, babasının ve amcasının idârî vazifeleri, kendisinin de istek ve gayretleri neticesinde on beş yaşlarındayken Argun Han’ın (1284-1291) hizmetine girmiş ve kısa sürede onun yakınlığını kazanmıştır. On sene kadar ona hizmet etmesinin ardından yaşadığı mânevî bir hâl üzerine gönlü, içinde bulunduğu hayattan soğumuş, tasavvufî bir hayata meyletmiştir. O sıralarda yakalandığı ve doktorların tedavi edemediği hastalığı bahane ederek, iyileştikten sonra geri dönmek şartıyla, Argun Han’ın yanından ayrılarak memleketi Simnân’a doğru yola çıkmıştır. Saraydan ayrıldıktan kısa bir süre sonra iyileşmiş fakat geri dönmemiştir. Ramazan ayının başında, Simnân’a ulaşmış, resmî kıyafetlerini çıkararak Ebû Tâlib Mekkî’nin Kūtu’l-kulûb adlı eserini esas alarak nefis terbiyesine başlamıştır. Bir müddet kendi kendine nefis terbiyesiyle ve şer‘î ilimleri tahsille meşgul olduktan sonra, Kübrevî şeyhi Nûreddin Abdurrahmân İsferâyînî’nin (ö. 717/1317) müridlerinden biriyle tanışmıştır. Daha sonra İsferâyînî’yi merak etmiş, onu ziyaret maksadıyla Bağdat’a doğru yola çıkmıştır. Ancak durumdan haberdar olan Argun Han, Simnânî’nin Bağdat’a gitmesine engel olmuş, onu yolda yakalatarak bir müddet yanında alıkoymuştur. Simnânî, bir süre sonra Argun Han’ın yanından kaçarak Simnân’a dönmüş ve İsferâyînî’ye durumu anlatan bir mektup yazmıştır. Bunun üzerine İsferâyînî, Simnânî’ye gönderdiği cevâbî mektubunda Bağdat’a gelmesine gerek olmadığını, kendisinin mânen onun yanında olacağını söyleyerek seyrüsülûke başlamasını emretmiştir. Simnânî, şeyhiyle yüz yüze buluşma imkânı bulamadığı bu dönemde hem mektup hem de mânevî âlemde işaret yoluyla onunla olan bağını canlı tutmuştur. Daha sonraları Simnânî, iki kere şeyhini ziyaret etmeye muvaffak olmuş ve ondan irşâd icâzeti almıştır. Simnânî, irşâd icâzeti almasının ardından şeyhinin emriyle memleketi Simnân’a dönerek burada mürîd yetiştirmek ve eser te’lif etmekle meşgul olmuştur. Çok sayıda mürîd yetiştiren ve günümüze ulaşan eserlerinin sayısı doksan civarında olan Simnânî, hem Kübreviyye tarikatı içerisinde hem de genel tasavvuf tarihi içerisinde önemli bir yere sahiptir. Kübreviyye içerisindeki önemi öncelikle tarikatın günümüze ulaşan kollarının kendisine dayanıyor olmasından kaynaklanmaktadır. Bu anlamda Simnânî, kendi tarikatı içerisinde kilit bir isimdir. Bunun yanı sıra bazı görüşlerinin Kübreviyye’nin Hemedâniyye kolunun kurucusu Seyyid Ali Hemedânî (ö. 786/1385) ve Nûrbahşiyye kolunun kurucusu Muhammed Nûrbahş (ö. 869/1464) gibi tarikatın önde gelen isimleri üzerindeki tesiri de onun tarikatı içindeki etkisini göstermesi bakımından önemlidir. Genel tasavvuf tarihi açısından bakıldığında, Simnânî’yle ilgili ilk dikkati çeken ve en çok üzerinde durulan husus, varlık konusunda İbnü’l-Arabî’ye (ö. 638/1240) yönelttiği eleştirileridir. Bunun yanı sıra onun tasavvufa en büyük katkısı, başta Nakşbendiyye tarikatının kurucusu Bahâeddîn Nakşbend’in (ö. 791/1389) önde gelen müridlerinden Muhammed Pârsâ (ö. 822/1240) olmak üzere pek çok sûfî üzerinde etkili olan letâif anlayışıdır. Ayrıca ricâlü’l-gayb hakkındaki düşünceleri ve onlar hakkında kendi mânevî tecrübelerine dayanarak verdiği bilgiler de kendisinden sonra gelen sûfîleri etkilemiştir. Mânevî tecrübelerini ayrıntılı olarak yazması, tecellî esnâsında yaşanan hâllere dâir açıklamaları, nûrun hakikati ve nûrların tafsiline dair görüşleri ile Kübreviyye tarikatında önemli bir yeri olan havâtır konusundaki görüşleri de onun tasavvuf tarihine yaptığı katkılar arasında zikredilebilir. Tasavvufun pek çok konusuna eserlerinde yer veren Simnânî, âhiretle ilgili meseleleri de kendi sülûk anlayışı çerçevesinde ele almıştır. Dünya ve âhiret birbirinden ayrı düşünülemeyeceği için onun âhiret anlayışı ele alınırken aynı zamanda bu dünyaya bakışı da konu edilmiştir. Simnânî, dünyanın birbirinden farklı üç vechesi olduğu kabulünden hareket ederek insanın dünyayla olan ilişkisinin de bu üç vecheye göre farklılık kazanması gerektiğini söylemektedir. Bunlardan ilki dünyanın âhiretin tarlası oluşu, ikincisi dünyanın terk edilmesi gereken bir yer oluşu, üçüncüsü de aslında bir hakikatinin bulunmayışıdır. Ona göre âhiret sürekli ve dâimî bir ândan ibâret iken dünya hayatı geçmiş ve gelecekle kayıtlıdır. Aslında geçmiş ve gelecek olmadığına göre dünya hayatının da hakiki bir varlığı bulunmamaktadır. Simnânî ölüm ve kıyâmet konusunu kendi tasavvufî eğitim anlayışı bağlamında birbiriyle iç içe ele almaktadır. Ölümü, biri zorunlu (ızdırârî) diğeri irâdî (ihtiyârî) olmak üzere ikiye ayıran tasavvuf erbâbının bu kabulüne uygun bir şekilde inceleyen Simnânî, kıyâmeti de küçük, orta ve büyük olmak üzere üçe ayırmaktadır. Buna göre irâdî ölümle nefsinin hevâ ve hevesini, kötü sıfatlarını zayıflatan sâlik, küçük kıyâmetin ahvâlini müşâhede eder. Böylece Kur’ân-ı Kerîm’de zorunlu ölümün ardından yaşanacağı bildirilen her şeyi irâdî ölümle müşâhede eden sâlik, bir daha geri dönüşü olmayan zorunlu ölümü tatmadan evvel gerekli tedbirleri almak için fırsat kazanmış olur. Kıyâmet konusunda Simnânî’nin üzerinde durduğu bir diğer mesele, kıyâmetin çeşitleridir. Kıyâmetin farklı isimlerinden hareketle her biri insanda bulunan latîfelerden biriyle irtibatlı olan farklı kıyâmetler olduğunu söyleyen Simnânî, bunlardan her birinden kurtuluşun da farklı bir amelle mümkün olduğu kanaatindedir. Âhiretle ilgili olarak Simnânî’nin üzerinde durduğu hususlardan biri de cennet ve cehennemin bugünkü mevcudiyeti meselesidir. Konuyla ilgili tartışmaya kendi keşfine dayanarak katılan Simnânî, cennet ve cehennemin bugün mevcut olduğu kanaatindedir. Simnânî, bu konudaki keşfini, onu destekleyen âyet, hadis ve haberlerle birlikte aktarmaktadır. Bunun yanı sıra, biri âfâkta diğeri enfüste olmak üzere iki cennet ve iki cehennemin varlığını kabûl eden Simnânî’ye göre enfüsündeki cennete girip orada cemâlullâhı müşâhede edemeyen kimsenin âfâktaki cennete girmesi çok bir anlam ifâde etmemektedir. Kişinin enfüsündeki cennete girmesi ise kendi zâhirinden bâtınına yapacağı yolculukla mümkündür. Bu yolculuk da ancak irâdî ölümle gerçekleşmektedir.

The Hereafter in the Context of ʿAlāʾ al-Dawla al-Simnānī’s Understanding of Mystical Training

The hereafter, one of the main pillars of Islam, has been discussed by both theologians and Ṣūfīs from various angles and interpreted in many different ways. Although there is consensus on the main subjects, there are a lot of controversies in details. One of the Ṣūfīs who authored on diverse problems over the hereafter is ʿAlāʾ al-Dawla al-Simnānī (d. 736/1336). He was a Kubrawī shaykh during the Īlkhānid era.  He inclined towards the Ṣūfī path after serving the Buddhist ruler Arghun (r. 1284-1291) for ten years, thanks to a spiritual experience he had. He met with Nūr al-dīn ʿAbd al-Raḥmān al-Isfarāyīnī (d. 717/1317), a Kubrawī shaykh based in Baghdad, and became a disciple of him, granted ijāza (a certificate of authority) from him. Upon his shaykh’s order, he turned back to his hometown and spent his life until his death, in his Ṣūfī lodge raising disciples and writing works. He had contributed greatly both to his own order and to the literature of Ṣūfism with his disciples and written works. As regards to the hereafter, his opinions on the reality of this world and its position against the next, death, the doomsday and its kinds, the existence of the paradise and the hell today and their present location are remarkable. In this article, his views over those problems are discussed in the context of his understanding of mystical training.Summary: ʿAlāʾ al-Dawla al-Simnānī (d. 736/1336) lived between the second half of the seventh century (h.) and the first half of the eighth century, in today’s Iran, during reign of the Īlkhānid’s. Thanks to the connection of his family to the Īlkhānid court, his father and uncle’s administrative positions at the court and his will and efforts, he started to serve Arghun (r. 1284-1291) around the age of fifteen and gained his personal intimacy. After serving him for ten years, he experienced a spiritual transformation and inclined towards a mystical life. He left Arghun for his hometown Simnān, on the pretext of his disease that courtier doctors could not treated, but under the condition that he would turn back after he recovered from the disease. He got better just after a while but did not return. He arrived Simnān at the beginning of a holy month of Ramadan, took off his formal clothes and began to mystical training himself based on Abū Ṭālib al-Makkī’s  Qūt al-qulūb. After a while, he met with one of the disciples of Nūr al-dīn ʿAbd al-Raḥmān al-Isfarāyīnī (d. 717/1317) and wondered about him. Then left Simnān for Baghdad with the intention of visiting him. However, Arghun was informed about this and prevented him from going to Baghdad, withholding him for some time. After a while, Simnānī escaped from Arghun and returned to Simnān and wrote a letter to al-Isfarāyīnī on this incident. In response, al-Isfarāyīnī said that he does not need to visit Baghdad, al-Isfarāyīnī would be with him spiritually and ordered him to start his training. Simnānī kept his connection alive with his shaykh during this period via letters and spiritual meetings but he could not meet with him face to face. Afterwards, he could meet him twice and granted ijāza from him.After that, upon his shaykh’s order, he turned back to Simnān and engaged with disciples’ mystical trainings and authoring books. He gained an eminent position in both his order and history of the Ṣūfism, upbringing too many disciples and writing around ninety works. His importance in the Kubraviyya rooted firstly in the fact that the extant sub-branches of the order have him in their silsila (spiritual genealogy). In this regard Simnānī is a key actor within his order. Besides, it is significant that he had great impact on the founders of two branches of the Kubraviyya, i.e. Sayyid ʿAlī Hamadānī (d. 786/1385) and Muhammad Nurbakhsh (d. 869/1464) that indicating his influence among the order itself. When examined from the angel of the history of the Ṣūfism, the most apparent and distinctive point regarding Simnānī is his criticism against Ibn ʿArabī (d. 637/1240) on the problem of being. Notwithstanding, his supreme contribution to the Ṣūfism is his doctrine of latāif, which particularly influenced Pārsā (d. 822/1240), a leading disciple of the founder of the Naqshbandiyya. Likewise his mystical experiences and thoughts on rijāl al-ghāib had also influenced subsequent Ṣūfīs. His thoughts on the problem of khawātir, which is crucial component of Kubravī path, and detailed information given in his books regarding the lights (anwār) and the truth of nūr as well as his explanations about the situations experienced during the manifestation of God can be listed among his contributions to the history of the Ṣūfism.Simnānī who wrote on various problems of Ṣūfism, dealt with the problem of the Hereafter in the context of his understanding of initiation. For the world cannot be disunited from the Hereafter, as his understanding of the Hereafter is examined, his view of the world is studied as well. With reference to the presupposition that there are three distinct dimensions of the world, Simnānī says that man’s relationship with the world should be differentiated according to following three aspects: the world’s being a plantation for the hereafter, the world’s being a place that should be abandoned and the world does not have a reality. According to him the hereafter is a continuous moment, whereas the worldly life is bound by the past and the future. Since the past and the future do not have a real being, hence the world as well does not have real being. Simnānī embraces the death and the Doomsday in an intertwined fashion in the context of his own understanding of mystical training. Approvingly the consensus of the Ṣūfis, he divides the death into two: necessary and voluntary. And he divides the Doomsday into three: big, middle and small. According to this, the wayfarer who has weakened his soul’s evil attributes via the voluntary death observes the situations of the small doomsday. Thereby the wayfarer who observed everything that is depicted in the Quran that will be experienced after the necessary death, gains time to take necessary precautions before the necessary death, which is irremediable. Another issue that Simnānī raises regarding the Doomsday is the sorts of the Doomsday. Based on the different names of the Doomsday, he says that there are different doomsdays each of which is related with one of the latāif situated among human faculties. Ultimately salvation from those doomsdays is possible with a different good deed. Another point that Simnānī comes up with is the problem of existence of the paradise and the hell today. He thinks that the paradise and the hell both exist today, with reference to his own kashf. He relates this narrating the verses and the traditions, which support his view. Besides, he accepts that there are two paradises and hells, one is inside the human nature and the other is out there. According to Simnānī, entering the outer paradise without observing one’s inner paradise is nonsense. This is possible only through a spiritual journey from one’s external being into his/her internal being. In the end, this can only be accomplished via the voluntary death.

___

  • Aclûnî, İsmâîl b. Muhammed. Keşfü’l-hafâ ve müzîlü’l-ilbâs amme’ştehera mine’l-ehâdîs alâ elsineti’n-nâs. 2. Baskı. 2 cilt. Beyrût: Dâru ihyai’t-türâsi’l-Arabî, 1932.
  • Corbin, Henry. The Man of Light in Iranian Sufism. Trc. Nancy Pearson. New York: Omega Yayınları, 1994.
  • Dönmez, Semra. Mu’tezile ve Ehl-i Sünnet Bağlamında Âhiret Âlemi. Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, 2007.
  • Elias, Jamal. The Throne Carrier of God: The Life and Thought of Ala ad-dawla as-Simnani. Albany: State University of New York Press, 1995.
  • Gazâlî, Ebû Hâmid. Âhiret Hayatı: Kabir, Kıyâmet, Âhiret. Trc. Hüseyin Okur. İstanbul: Semerkand Yayınları, 2008.
  • Gürer, Dilaver. “Hz. Yusuf’un Gördüğü Rüyanın Fususu’l-Hikem’deki Yorumu”. Tasavvuf: İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi 9/21 (2007): 39-56.
  • Isfahânî, Râgıb. Müfredâtü elfâzi’l-Kur’ân. Thk. Safvân Adnân Dâvûdî. 3. Baskı. Beyrut: edDâru’ş-Şâmiyye, 1423/2002.
  • İbn Ebî Şeybe. el-Musannef. Nşr. Muhammed Avvâme. 26 Cilt. Cidde, 1427/2006.
  • İbn Hanbel, Ahmed. ez-Zühd. Nşr. Muhammed Celâl Şeref. Beyrut, 1981.
  • İbnü’l-Arabî, Muhyiddîn. el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye. 4 Cilt. Mısır: Dâru’l-kütübi’l-Arabiyyeti’lkübrâ, ts.
  • İbnü’l-Arabî, Muhyiddîn. Fütûhât-ı Mekkiyye: Âhiret Hayatı, Cennet ve Cehennem. Trc. Ekrem Demirli. İstanbul: Litera Yayıncılık, 2015.
  • Karlığa, H. Bekir. “Cisim”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 8: 28-3. İstanbul: TDV Yayınları, 1993.
  • Kuşeyrî, Abdülkerîm. er-Risâle. Thk. Ma’ruf Mustafa Züreyk. Beyrut: el-Mektebetü’l-Asriyye, 2001.
  • Nesefî, Azîz. İnsân-ı Kâmil. Trc. Mehmet Kanar. İstanbul: Dergâh Yayınları, 1990.
  • Sâbûnî, Nûreddîn. Mâtüridiyye Akāidi. Araştırma ve Notlar İlavesiyle Tercüme Eden: Bekir Topaloğlu. İstanbul: İFAV Yayınları, 2012.
  • Serrâc, Eû Nasr. el-Luma‘. Thk. Abdülhalîm Mahmûd-Tâhâ Abdülbâkî Sürûr. Kahire: Dâru’lkütübi’l-hadîse, Bağdat: Mektebetü’l-müsennâ, 1960.
  • Simnânî, Alâüddevle, “Şerhu Hadîs-i ‘ervâhu’l-müminîn’”. Musannefât-ı Fârsî. Nşr. Necîb Mâyil-i Herevî. 177-180. Tahran: İntişârât-ı İlmî ve Ferhengî, 1990.
  • Simnânî, Alâüddevle. “Beyânu’l-ihsân li ehli’l-irfân”. Musannefât-ı Fârsî. Nşr. Necîb Mâyil-i Herevî. 181-249. Tahran: İntişârât-ı İlmî ve Ferhengî, 1990.
  • Simnânî, Alâüddevle. “Kavâtiu’s-savâti’”, Opera Minora, Ed. Wheeler Thackston. 83-109. Cambridge, Mass.: Harvard University, 1988.
  • Simnânî, Alâüddevle. “Selvetü’l-âşıkīn ve sektetü’l-müştâkīn”. Musannefât-ı Fârsî. Nşr. Necîb Mâyil-i Herevî. 277-300. Tahran: İntişârât-ı İlmî ve Ferhengî, 1990.
  • Simnânî, Alâüddevle. Aynü’l-hayat. Nşr. Ahmed Ferîd el-Mezîdî. Beyrut: Dâru’l-kütübi’l-ilmiyye, 2009.
  • Simnânî, Alâüddevle. Bedâiu’s-sanâi’. Veliyyüddin Efendi, 1796: 1b-44a. Beyazıt Yazma Eser Kütüphanesi.
  • Simnânî, Alâüddevle. el-Urve li-ehli’l-halve ve’l-celve. Nşr. Necîb Mâyil-i Herevî. Tahran: İntişârât-ı Mevlâ, 1983.
  • Simnânî, Alâüddevle. el-Vâridu’ş-şâridü’t-târid şübhete’l-mârid. Pertev Paşa, 606: 66b-83a. Süleymaniye Kütüphanesi.
  • Simnânî, Alâüddevle. İkdu düreri’l-esrâr ve akdu arâisi’l-ebkâr. Kasidecizade, 685: 1b-10b. Süleymaniye Kütüphanesi.
  • Simnânî, Alâüddevle. Kudsiyye. Veliyyüddin Efendi, 1796: 48b-49b., Beyazıt Yazma Eser Kütüphanesi.
  • Simnânî, Alâüddevle. Mevâridu’ş-şevârid. Veliyyüddin Efendi, 1796: 72b-94a. Beyazıt Yazma Eser Kütüphanesi.
  • Simnânî, Alâüddevle. Risâle. Veliyyüddin Efendi, 1796: 53b-63a. Beyazıt Yazma Eser Kütüphanesi.
  • Sistânî, İkbâl. Çihil Meclis yâ Risâle-i İkbâliye. Nşr. Necib Mâyil Herevî. Tahran: İntişârât-ı Edîb, 1366.
  • Sülemî, Ebû Abdurrahmân. Tabakātu’s-sûfiyye. Thk. Nûreddîn Şeribe. Haleb: Dâru’l-kitâbi’nnefis, 1986.
  • Şahin, Süreyya. “Cennet”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 7: 374-376. İstanbul: TDV Yayınları, 1993.
  • Şahinoğlu, Nazif. Ala al-Davla al-Simnani Hayatı, Eserleri, Kelâm Telakkîsi, Tasavvuftaki Yeri ve Tasavvufî Görüşleri. Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, 1966.
  • Topaloğlu, Bekir. “Cehennem (Kelâm)”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 7: 227- 233. İstanbul: TDV Yayınları, 1993.
  • Topaloğlu, Bekir. “Cennet”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 7: 376-386. İstanbul: TDV Yayınları 1993.
  • Tosun, Necdet. İmâm-ı Rabbânî Ahmed Sirhindî: Hayatı, Eserleri, Tasavvufî Görüşleri. İstanbul: İnsan Yayınları, 2005.
  • Uludağ, Süleyman. “Ân (Ân-ı dâim)”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 3: 101. İstanbul: TDV Yayınları, 1991.
  • Uludağ, Süleyman. “Ölüm (Tasavvuf)”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 34: 37-38. İstanbul: TDV Yayınları, 2007.
  • Üzüm, İlyas. “İlliyyîn”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 22: 123-124. İstanbul: TDV Yayınları, 2000.
  • Yavuz, Yusuf Şevki. “Rûh”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 35: 187-192. İstanbul: TDV Yayınları, 2008.
  • Yavuz, Yusuf Şevki. “Arş”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 3: 406-409. İstanbul: TDV Yayınları, 1991.
  • Zümrüt Orhan, Kübra. Alâüddevle Simnânî ve Tasavvufî Görüşleri. Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, 2016.
  • Zümrüt Orhan, Kübra. “Alâüddevle Simnânî’nin el-Vâridu’ş-şâridü’t-târid şübhete’l-mârid Adlı Risâlesinin Tahkikli Neşri”. İslâm Araştırmaları Dergisi. 40 (2018): 95-173.