Sahabe Şiirlerinde Medine’ye Hicret

Allah Resûlü (s.a.v.), haksızlıkların ve çarpık inanç biçimlerinin hüküm sürdüğü Mekke ortamında dünyaya gelir ve kırk yaşına bastığında Yüce Allah tarafından peygamberlikle görevlendirilir. İslâm’ın açıktan tebliğ edilmesi yolunda Yüce Allah tarafından ilâhî buyruk gelince Allah Resûlü, Mekke halkını alenen İslâm’a davet etmeye başlar. Ne var ki ataların inancından vazgeçmek müşriklere ağır geldiğinden İslâm daveti putperestler arasında kabul görmez. Müşrikler, İslâm davasından vaz geçilmesi için Allah Resûlü’ne ve inananlara çeşitli baskılar uygularlar.  Müslümanlara uygulanan baskılar tahammül sınırını aşınca Yüce Allah tarafından önce Habeşistan’a ardından Medine’ye hicret için izin verilir. Böylece sahabeden bazıları aralıklarla önce Habeşistan’a ardından Medine’ye hicret ederler. Günümüze ulaşan kaynaklarda sahabe şairler, Medine’ye hicret sırasında yaşanan hadiseleri ve hadiseler karşısında hissettikleri duygu yoğunluğunu beyitlere yansıtmaktadırlar. İlgili şiirlerde sahabe şairler, daha çok Allah Resûlü tarafından Medine’ye hicret edilmesi yolunda yapılan tavsiyeye uymuş olmalarıyla övünmekte ve Medine’de İslâm Dini’nin güçleneceğini umduklarına işaret etmektedirler. İlgili şiirler şiir tekniği açısından Câhiliye dönemindeki uzun şiir geleneğinin aksine maktalar halindedir ve hadiseler karşısında anlık duyguları beyitlere yansıtmaya ağırlık vermektedir. Özet: İslâm’ın açıktan tebliğ edilmesi yolunda vahiy gelince Allah Resûlü Mekke halkını alenen İslâm’a davet eder. Ne var ki ata mirası çarpık inançları bırakmak putperestlere ağır geldiğinden putperestler Allah Resûlü’ne ve inanlara baskı uygulamaya koyulurlar. Putperestler tarafından uygulanan baskılar tahammül sınırını aşınca Allah Resûlü önce geçici süreyle Habeşistan’a hicret edilmesi yolunda sahabeye tavsiyede bulunur. Himayeye muhtaç bazı Müslümanlar Allah Resûlü’nün tavsiyesine uyarlar ve Habeşistan’a hicret ederler. Bu sırada Allah Resûlü amcası Ebû Tâlib’in himayesi altındadır. Ebû Tâlib’in vefatının ardından Allah Resûlü’ne baskılar gün geçtikçe artar. Dahası Allah Resûlü’ne komplo kurarak ortadan kaldırılması için putperestler tarafından plân dahi yapılır. Mekke’de İslâm’ı tebliğ edemeyeceğini anlayan Allah Resûlü, davasını anlatmak amacıyla Tâif’e gider. Ne var ki Allah Resûlü, Tâif’de sert tepkiyle karşılaşır ve Mekke’ye geri dönmek zorunda kalır. Bu sırada Medine halkı, bir yandan Yahudilerle diğer taraftan kendi aralarında uzun yıllar yaşanan savaşlar ve istikrarsızlıklar sebebiyle dağınıklıklarını giderecek bir lider arayışı içerisindedirler. Allah Resûlü Hac mevsiminde Mekke’ye gelen Medineli gruplara da İslâm Dini’ni arz eder. Allah Resûlü’nün aralarındaki dağınıklıkları giderecek özelliklere de sahip olduğunu sezinleyen Medineliler, Akabe denilen bölgede sırasıyla I. Akabe ve II. Akabe adıyla bilinen anlaşmalarla Allah Resûlü’ne biat ederler. Böylece Medine kenti hicret yolcularını karşılamaya ve İslâm Dini’nin güç kazanarak dünyaya açılacağı bir üs bölgesi halini almaya hazır hale gelir. Yüce Allah tarafından önce sahabeye sonra da Allah Resûlü’ne Medine’ye hicret izni verilir ve Allah Resûlü’nün Medine’ye hicret etmesiyle birlikte İslâm tarihinde yeni bir çığır açılır. Medine’ye hicret hadisesi İslâm Dini’nin erken dönemine tekabül ettiğinden günümüze ulaşan kaynaklarda sahabenin Medine’ye hicretini yansıtan şiir metinleri sayıca azdır. Ulaşılabilen kaynaklarda yer alan ilgili metinlerden üçü Ebû Ahmed b. Cahş’a, dördüncüsü Buceyd b. ‘İmrân el-Huzâ‘î’ye ve sonuncusu kimliği meçhul bir şaire ait olmak üzere toplam beş maktadan ibarettir.  Hicretle bağlantısı bulunması sebebiyle Mekkeli müşrik şair ‘Utbe b. Rabî‘a’ya ait bir dizeye de konu içerisinde yer verilmiştir. İlgili şiir metinlerinde sahabe şairlerin Medine’ye hicret edilmesi yolunda Allah Resûlü tarafından yapılan tavsiyeye uymuş olmaları sebebiyle övündükleri ve hicret hareketinin ilk anlarından itibaren meydana gelen gelişmeler karşısında yaşadıkları duygu yoğunluğunu dizelere yansıtmaya çalıştıkları görülmektedir. İslâm davetinin güçlenmesi amacıyla Medine’ye hicret etmede kararlı olan şair Ebû Ahmed, hak yolda yürümenin verdiği öz güveni dizelere yansıtmaktadır. Ebû Ahmed, Medine’ye hicret edeceğine dair Allah Resûlü’ne söz vermiştir ve sözüne sadıktır. Ebû Ahmed, eşi Ümmü Ahmed’in Medine’ye hicret etmeleri durumunda müşrikler tarafından kendilerine zarar verilebileceği yolundaki endişelerini gidermeye çalışmakta ve bâtıl karşısında hakkın güçlenmesi amacıyla Medine’ye hicret ettiklerine vurgu yapmaktadır. Kuşkusuz Ümmü Ahmed’in bu bağlamdaki endişeleri Mekke’de Müslümanlara uygulanan yıldırma, baskı ve işkence politikalarının boyutları hakkında ipuçları vermektedir. Ebû Ahmed ve beraberindekiler Allah Resûlü’nün tavsiyeleri doğrultusunda Medine’ye hicret ettiklerinden Yüce Allah tarafından beklentilerinin karşılanacağına olan inancı tamdır. Bu bakımdan şair doğup büyüdüğü ve iç dünyasını süsleyen hatıraların şekil aldığı Mekke ortamından ayrılmaması için kendisine telkinde bulunan kadın erkek nice dostun tavsiyelerine kulak asmamaktadır. Şair Câhiliye ruhu yerine İslâm kardeşliğinin önemine de işaret etmektedir. Nitekim şair kabile asabiyeti sebebiyle geçmişte yaşanan düşmanlıkların sona erdirilmesi için çağrıda bulunmuş ve etrafındaki kimseleri çağrıya uymaları yolunda ikna etmiştir. Bu bakımdan şair, Allah için hicret edenleri bekleyen nimetlere aile bireylerinin de kavuşacak olmaları sebebiyle huzur içerisindedir. Şaire göre küfrü yeğleyen ve Müslümanlara karşı cephe alan müşrikler Allah’ın gazabını hak etmişlerdir. Müslümanlarla kan bağları olsa bile küfrü yeğleyen ve Müslümanlara karşı cephe alan müşrikler hüsrandadırlar. Şair diğer şiir metninde de yine Medine’ye hicret edeceklerine dair Allah Resûlü’ne verdikleri sözü yerine getirmiş olmaları sebebiyle mensubu bulunduğu Ğanm ailesiyle övünmektedir. Şaire göre Ğanm ailesi Allah Resûlü’ne özde bağlıdırlar. Nitekim bir zamanlar Mekke’yi mesken edinen ve yaşamlarını Mekke’de idame ettiren Ğanm ailesi yaşadıkları toprakları Allah için geride bırakmışlar ve İslâm davetinin güçlenmesi amacıyla tekli ve ikişerli gruplar halinde Medine’ye hicret etmişlerdir. Şair Buceyd b. ‘İmrân el-Huzâ‘î de mensubu bulunduğu Ka‘b oğullarında alt kol olan Huzâ‘a kabilesinin Allah Resûlü’nü desteklemesi ve halkından bazı kimselerin Medine’ye hicret etmesi ile dizelerde övünmektedir. Nitekim şaire göre Huzâ‘a kabilesi mensupları Allah Resûlü’nün Medine’ye hicret edilmesi yolunda yapmış olduğu tavsiye üzerine vakit kaybetmeden yola revan olmuşlarıdır. Dahası Mekke’nin fethine götüren sebeplerde kilit rol oynayan Huzâ‘a kabilesi ile Allah Resûlü arasındaki anlaşma sebebiyle Mekke fethedilmiş ve Mekke semalarından şirk bulutları ilelebet temizlenmiştir. Huzâ‘a kabilesi, takdire şayan tutumları sebebiyle Allah Resûlü’nün güç kazanmasına ve bir zamanlar Allah Resûlü’nü Mekke’den çıkmaya zorlayan müşriklere rağmen Mekke’nin fethedilmesine vesile olmuşlardır. Kimliği belirsiz şaire ait dizelerde ise İslâm’ın en sıkıntılı ilk dönemlerinde baskılara maruz kalan, Allah için yurtlarını geride bırakarak Habeşistan’a veya Medine’ye hicret eden ve cennetle müjdelenen sekiz sahabe ismine yer verildiği görülmektedir. Kimliği belirsiz şaire göre hiç kimse yaptığı güzel eylemler sebebiyle dizlerde yer alan sekiz kişinin mertebesine ulaşması imkân dâhilinde değildir. Son şiir metninde ise şair Ebû Ahmed’in Medine’ye hicret ederken geride bıraktığı evinin Ebû Süfyân tarafından el konulması ve satılması karşısında duyduğu hoşnutsuzluğa yer verdiği görülmektedir. Dizelerde şair, Ebû Süfyân tarafından evine haksız yere el konulmasını avcı tarafından ele geçirilen kumrunun kaçmaması için avuç içerisinde sıkı sıkıya tutulmasına benzetmekte ve ölüm ötesi hayatta Ebû Süfyân’dan hakkını alacağına vurgu yapmaktadır. Medine’ye hicret izleri taşıyan şiir metinleri İslâm Dini’nin ruhuna uygun düşecek lafızlar bir kenara bırakıldığında şiir tekniği açısından Câhiliye dönemi şiir maktalarının devamı niteliğindedir. Nitekim şairler yaşadıkları duygu yoğunluğunu uzun soluklu şiirler yerine kısa maktalarda dizelere yansıtmaya çalışmaktadırlar. Yine şairler yaşadıkları duygu yoğunluğunu dinleyicinin algısına yaklaştırmak amacıyla Câhiliye şiirinde sıkça kullanılan istiare, mecaz ve teşbih gibi sanat türleri kullanmaktadırlar. Şairler söz konusu maktaları Câhiliye şiirinde sıkça rastlanan tavîl, mutekârib, basit ve kâmil şiir vezinleri üzerine inşa etmektedirler. Sahabe şairlere ait günümüze ulaşan şiirler hicret sırasında yaşanan olaylara ışık tutması bakımından tarihi birer vesika konumundadır. Yine söz konusu şiirler, Câhiliye dönemi’nden İslâm dönemi’ne geçiş aşamasında eski Arap şiirinin durumu hakkında fikir edinme bağlamında önem arz etmektedir.

The Migration to Medina in Ṣaḥāba’s Poetry

After receiving the divine authorization from Allah to openly notify people of Islam, the Messenger of Allah started to publicly to invite the people of Mecca to Islam.  Idolaters however felt heavy shame to give up the faith of their ancestors, and the pagans did not accept the Prophet's invitation to Islam. They applied various pressures to the Messenger of Allah and the believers to renounce the cause of Islam. When the animosity against the new Muslims became intolerable, Almighty Allah gave permission to immigrate, first to Habasha and then to Medina. Some of the companions of the Prophet periodically immigrated to Habasha and then to Medina. In the sources that have survived to the present day, poets (ṣaḥāba: companion of the Prophet Muhammad peace be upon him) reflect the events experienced during the immigration to Medina and the intensity of emotions they felt during the holy journey. These poets demonstrate in their writings a sense of elation and pride, having followed the Prophet's favorable advice to immigrate to Medina and portend that their religion will be strengthened in Medina by their presence. Their poems in terms of style are more focused on unscripted, or spontaneous feelings, a style of pauses to give harmony between the shorter verses, unlike long poetic tradition in the period of ignorance (Jāhiliyya).Summary: The Messenger of Allah comes into the world of Mecca, where injustice and distorted belief forms prevail, and when he is forty years old, he is commissioned as a prophet by Allah Almighty. Considering the possibility that the Islamic invitation will not be accepted and welcomed by the pagan Arabs in Mecca, the Prophet tries to spread his cause among the people only he has trusted for three years. When revelation regarding publicly conveying Islam came, the Prophet begins to openly invite the people of Mecca to Islam. Since leaving the beliefs that are patrimonies preponderated the pagans, they started oppressing the Prophet and the believers. When the pressure exerted by the pagans exceeded the limit of tolerance, the Prophet advised the Ṣaḥāba for the temporary migration to Abyssinia. Some Muslims in need of protection followed the advice of the Messenger of Allah, and they migrated to Abyssinia. In the meantime, the Prophet was under the protection of his uncle Abū Ṭālib. After the death of Abū Ṭālib, the pressure on the Prophet increased day by day. Moreover, it was even planned by the pagans to have them eradicated through conspiring against them. The Prophet, who understood that he cannot convey Islam in Mecca, went to Tāif to describe his case. The Prophet, however, faced a harsh reaction in Tāif and was forced to return to Mecca.In the meantime, the people of Medina were in search of a leader to eliminate the mess in consequence of wars and instability with Jews on the one hand and among each other on the other hand. The Prophet came to Mecca in the Ḥājj (pilgrimage) season and also presented the religion of Islam to groups from Medina People who perceived that the Prophet has the features to overcome the disasters between them, they pledge allegiance to the Prophet through the agreements known as Bay‘a al-‘Aqaba in the region called al-‘Aqaba, respectively as Bay‘a al-‘Aqaba I and II. In this way, the city of Medina became ready to welcome the immigrants and to be a base of the Islamic religion that will open up to the world. Almighty Allah is first allowed to Ṣaḥāba and then to Prophet to migrate to Medina and with migration of Prophet to Medina, a significant breakthrough was achieved in the history of Islam.Since the issue of the migration to Medina corresponds to the early period of Islam, the sources of poetry reflected the migration of the Ṣaḥāba to Medina are few in number. Relevant texts in the available sources can be found consist of five articles as, three of them belong to Abū Aḥmad b. Jaḥsh, the fourth belongs to Bujaid b. 'Imran al-Huzâ'î'e and the last one belongs to an unknown poet.  Because of his connection to the hegira, a verse pursuant to idolater poet Utbe b. Rabî‘a  was also included in the subject. In related poem texts, it is seen that the Ṣaḥābahs poets had prided themselves on the fact that they followed the advice made by the Messenger of Allah on his way to hegira to Medina and they tried to reflect the intensity of emotions they experienced in the face of the developments that occurred since the first moments of the movement of emigration to the poems. Determined to migrate to Medina in order to strengthen the Islamic invitation, the poet Abū Aḥmad reflected the self-confidence of walking on the right way. Abū Aḥmad promised the Messenger of Allah that he will migrate to Medina and he was faithful to his word. Abū Aḥmad tried to resolve his concerns of his wife Umm Aḥmad that they might be harmed by the polytheists if they migrate to Medina and emphasized that they migrate to Medina in order to strengthen the God Almighty against superstitions.Undoubtedly, the concerns of Umm Aḥmad in this context give clues about the dimensions of mobbing, oppression and torture policies applied to Muslims in Mecca. Abū Aḥmad and his associates were full of belief that Almighty Allah will meet their expectations as they migrate to Medina in line with the recommendations of the Prophet. In this respect, the poet turns a deaf ear to the advice of many men, women and friends to not to leave Mecca environment that he was born and grew up in and the memories that adorns his inner life shaped. The poet also points to the importance of the fellowship of Islam, rather than the spirit of Jāhiliyya As a matter of fact, because of tribal chauvinism, the poet called for the termination of hostilities in the past and convinced those around him to follow the call. In this respect, the poet is in peace with the fact that the family members will also have the blessings waiting for those who migrate for Allah. According to the poet, the idolaters who favored blasphemy and who opposed Muslims, deserved the wrath of Allah. Even if there are blood ties with the Muslims, the idolaters who favor the blasphemy and opposed the Muslims are frustrated. In another poem, the poet also boasts Ghanm family, of whom he was a member, because they had fulfilled the promise they had given to the Prophet, that they would migrate to Medina. According to the poet, the Ghanm family is essentially loyal to the Prophet. As a matter of fact, the Ghanm family, which once occupied Mecca and lived off in Mecca, left the lands they lived in for Allah and migrated to Medina in groups of single and two in order to strengthen the invitation to Islam.Poet Bujaid b. ʿImrān al-Khuāz‘i boasts about the fact that Khuzā'a tribe, of which he was a member, that is the lower tribe of the Kaʿb sons, supported the Prophet and some of his people migrated to Medina in his verses. In fact, according to the poet, the members of the Khuzā'a tribe trotted off to the Medina on the advice of the Prophet without wasting any time. Moreover, due to the agreement between the Khuzā'a tribe, who played a key role in the reasons causing conquest of Mecca, and the Prophet, Mecca was conquered and Mecca skies were cleaned from idolatry mist. The Khuzā'a tribe was instrumental owing to their admirable attitude in the conquest of Mecca and the Prophet to gain strength, despite the idolaters who once forced the Prophet to leave Mecca. In the verses of the unidentified poet, it is seen that the names of the eight Ṣaḥāba who were subjected to oppression in the most troubled early periods of Islam, who left their homeland for Allah, migrated to Abyssinia or Medina and were heralded to enter heaven were mentioned. According to an unidentified poet, it is not possible for anyone to reach the rankings of these eight people due to the beautiful actions they performed.In the last poem text, it is seen that the poet Abū Aḥmad was dissatisfied with the confiscation and sale of his house by Abū Sufyān when he emigrated to Medina. In the verses, the poet likens his home being unjustly confiscated by Abū Sufyān to a hunter holding the dove he seized tightly and he emphasizes that he will get his due in the afterlife from Abū Sufyān.The poetry texts bearing the traces of migration to Medina are a continuation of the poetry technique of the period of Jāhiliyya in terms of the poetry technique, when wordings that are in accordance with the spirit of Islam are left aside. As a matter of fact, poets try to reflect the intensity of emotions they live in short verses instead of long term poems. Again, poets use the types of art, such as borrowing, metaphor and comparison, which are frequently used in the poetry of the Jāhiliyya in order to bring the intensity of emotion they live in closer to the audience's perception. Poets build on these poems on taweel, muteqâreb, baseet and qamel, which are frequently found poetic measures in the poetry of Jāhiliyya. As a last word, it is necessary to say that the poetry texts of Ṣaḥāba poets are historical objects in terms of shedding light on the events experienced during the Hijra. Again, the poem texts in question are important in terms of getting an idea about the state of old Arabic poetry during the transition period from the period of Jāhiliyya to the period of Islam.

___

  • Abdu’n-Nûr, Cebbûr. el-Mu‘cemu’l-edebî. Beyrut: Dâru’l-‘İlm li’l-Melâyîn, 1979.
  • Açık, Fatih. İslâm Medeniyetinin Oluşum Sürecinin Göç ve Toplumsal Değişme İlişkisi Bağlamında İncelenmesi. Doktora Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, 2015.
  • Akarslan, Tuba. Rivâyetlerle Hicret Olayının Tahlili. Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, 2012.
  • el-Alûsî, Mahmûd Şukrî. Bulûğu’l-ereb fî ma‘rifeti ahvâli’l-‘Arab. Sad. Muhammed Behcet elEserî. Kahire: Dâru’l-Kitâbi’l-Mısrî, 1314.
  • el-‘Ânî, Sâmî Mekkî. el-İslâm ve’ş-şi‘r. Kuveyt: ‘Âlemu’l-Ma‘rife, 1996.
  • el-‘Askalânî, Ahmed b. Ali b. Hâcer. el-İsâbe fî temyîzi’s-sahâbe. Thk. Abdullah b. Abdu’l-Muhsin et-Turkî Kahire: Merkezu Hecr li’l-Buhûsi ve’d-Dirâsâti’l-‘Arabiyye Ve’l-İslâmiyye, 2008.
  • Bedr, ‘Abdu’l-Bâsıt. et-Târîhu’ş-şâmil li’l-Medîneti’l-Munevvera. Medine: 1993.
  • el-Bekrî, Ebû ‘Ubeyd Abdullah b. Abdulazîz. Mu‘cemu me’sta‘cem. Thk. Mustafa es-Sakkâ. Beyrut: ‘Âlemu’l-Kutub, 1945.
  • el-Belazûrî, Ahmed b. Yahya. Ensâbu’l-eşrâf. Thk. Muhammed Hamîdullah. Kahire: Dâru’lMa‘ârif, ts.
  • el-Beyhakî, Ebû Bekr Ahmed b. El-Huseyn b. Ali. es-Sunen el-Kubrâ. Thk. Muhammed Abdu’lKâdir ‘Atâ. Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, 2003.
  • el-Cebbûrî, Yahya. eş-Ş‘iru’l-câhilî hasâisuhû ve funûnuh. Beyrut: Muessesetu’r-Risâle, 1986.
  • el-Cezerî, ‘İzzu’d-Dîn b. el-Esîr Ebi’l-Hasen Ali b. Muhammed. Usdu’l-ğâbe fî ma‘rifeti’s-sahâbe. Thk. eş-Şeyh Ali Muhammed Mu‘avvad v.dğr. Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, ts.
  • Dayf, Şevkī. Târîhu’l-edebi’l-‘Arabî, el-‘Asru’l-câhilî. Kahire: Dâru’l-Ma‘ârif, 1960.
  • Ferrûh, ‘Umar. Târîhu’l-edebi’l-‘Arabî. Beyrut: Dâru’l-‘İlm li’l-Melâyîn, 1981.
  • el-Hâmid, Abdullah Hâmid, Tahlîlu’n-nusûsi’l-edebiyye. Riyad: Câmi‘atu’l-İmâm Muhammed b. Su‘ûd el-İslâmiyye, ts.
  • Heykel, Muhammed. Hayâtu Muhammed. Kahire: Dâru’l-Ma‘ârif, ts.
  • İbn ‘Asâkir, Ebû’l-Kâsım, Ali b. el-Hasen b. Hibetullah b. Abdullah eş-Şâfi‘î. Târîhu medîneti Dimaşk. Thk. Muhibbu’d-Dîn Ebû Sa‘îd v.dğr. Beyrut: Dâru’l-Fikr, 1995.
  • İbn ‘Umar, Burhânu’d-dîn, Ebi’l-Hasen İbrahim el-Bikâ‘î. Nazmu’d-durer fî tenâsubi’l-âyâti ve’s-suvar. Kahire: Dâru’l-Kitâbi’l-İslâmî, ts.
  • İbnu’l-Esîr, el-Cezerî, Ebu’l-Hasen Ali b. Ebî’l-Keram, Muhammed b. Muhammed b. ‘Abdulkerîm, b. ‘Abdu’l-Vâhidi’ş-Şeybânî. el-Kâmil fî’t-târîh. Thk. Ebu’l-Fidâ Abdullah el-Kâdî. Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, 2003.
  • İbn el-Kelbî. Kitâbu’l-Asnâm. Thk. Ahmed Zekî Bâşâ. Kahire: Matba‘atu Dâri’l-Kutubi’l-Mısriyye, 1995.
  • İbn Hişâm, Ebû Muhammed ‘Abdulmelik. Sîretu’n-Nebi. Thk. Mecdî Fethi es-Seyyid. Tanta: Dâru’s-Sahabe Li’t-Turâs, 1995.
  • İbn İshâk, Muhammed. es-Sîretu’n-nebeviyye. Thk. Ahmed Ferîd el-Mezîdî. Beyrut: Dâru’lKutubi’l-‘İlmiyye, 2004.
  • İbn Kesîr, ‘İmâdu’d-dîn Ebî’l-Fidâ İsmâil b. ‘Amr. el-Bidâyetu ve’n-nihâye. Thk. Abdullah b. ‘Abdu’l-Muhsin et-Turkî. Cîze: Hecr li’t-Tıbâ‘ati ve’n-Neşri ve’t-Tevzî‘ ve’l-İ‘lân, 1999.
  • İbn Kesîr, ‘İmâdu’d-dîn Ebî’l-Fidâ İsmâil b. ‘Amr. es-Sîretu’n-nebeviyye. Thk. Mustafa Abdu’lVâhid. Beyrut: Dâru’l-Ma‘rife, 1982
  • İbn Kesîr, ‘İmâdu’d-dîn Ebî’l-Fidâ İsmâil b. ‘Amr. Tefsîru’l-Kur’âni’l-Kerîm. Thk. Sâmî b. Muhammed es-Selâme. Riyad: Mektebetu’l-Ma‘ârif, 1984.
  • İbn Manzûr. Lisânu’l-‘Arab. Kahire: Dâru’l-Ma‘ârif, ts.
  • İbn Raşîk, Ebû ‘Ali el-Hasen el-Ķayravânî. el-‘Umde fî Mehâsini’ş-şi‘r ve âdâbihi ve nakdih. Thk. Muhammed Muhyiddîn Abdulhamid. Beyrut: Dâru’l-Cîl, 1981.
  • İmru’u’l-Kays. Dîvân. Tsh. Mustafa ‘Abdu’ş-Şâfî. Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, 2004.
  • Kehhâle, ‘Umar Rıdâ. Mu‘cemu kabâili’l-‘Arabi’l-kadîme ve’l-hadîse. Beyrut: Muessesetu’rRisâle, 1997.
  • Kutub, Seyyid. Fî Zılâli’l-Kur’ân. Kahire: Dâru’ş-Şurûk, 1972.
  • Ma‘rûf, Nâyif. el-Edebu’l-islâmî fî ‘ahdi’n-nubuvveti ve hilâfeti’r-râşidîn. Beyrut: Dâru’nNefâis, 1990.
  • el-Mes‘ûdî, Ebû’l-Hasen Ali b. el-Huseyn b. Ali. Murûcu’z-zeheb. Tsh. Kemâl Hasen Ali. Beyrut: el-Mektebetu’l-‘Asriyye, 2005.
  • el-Mubârekfûrî, Safiyyurrahmân. er-Rahîku’l-mahtûm. Katar: Vizâratu’l-Evkâf ve’ş-Şuûni’lİslâmiyye, 2007.
  • en-Neccâr, Muhammed et-Tayyib. el-Kavlu’l-mubîn fî sîreti Seyyidi’l-murselîn. Riyad: Dâru’lLivâ’, 1981. Önkal, Ahmet. “Hicret”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 17: 458-462. İstanbul: TDV Yayınları, 1998.
  • es-Suyûtî, Celâluddîn Abdurrahmân Ebû Bekr. el-Hasâisu’l-Kubrâ. Thk. Muhammed Halîl Herrâs. Kahire: Dâru’l-Kutubi’l-Hadîse, 1967.
  • eş-Şâyib, Ahmed. Usûlu’n-nakdi’l-edebî. Kahire: Mektebetu’n-Nahdati’l-Mısriyye, 1973.
  • et-Tirmizî, Ebû ‘Îsâ Muhammed b. ‘Îsâ. el-Câmi‘u’l-kebîr. Thk. Beşşâr ‘Avvâd Ma‘rûf. Beyrut: Dâru’l-Ğarbi’l-İslâmî, 1996.
  • ez-Zehebî, Şemsu’d-dîn Muhammed b. Ahmed b. ‘Usmân. Siyeru a‘lâmi’n-nubelâ’. Thk. Beşşâr ‘Avvâd Ma‘rûf v.dğr. Beyrut: Muessesetu’r-Risâle, 1981.
  • ez-Zuhrî, Muhammed b. Sa‘d b. Menî‘. Kitâbu’t-Tabakāti’l-kebîr. Thk. Ali Muhammed ‘Umeyr. Kahire: Mektebetu’l-Hâncî, 2001.