Koronavirüs Salgını ve Doğa-Kültür Karşıtlığı

Bugünlerde dünya tarihsel bir olayla karşı karşıya: Küresel salgın COVID-19’la. Öyle ki, kimine göre bu epidemi, ulaştığı boyut itibariyle “öncesi” ve “sonrası” olmak üzere tarihi ikiye bölecek eşi benzeri görülmemiş bir vakıadır. Bu virüsün nasıl ortaya çıktığı, nasıl yayıldığı, etkilerinin ne olduğu sorusuna cevap aramak bilim adamlarının görevidir. Konuyu insanın yeryüzündeki varoluşu, tarihsel süreçler, doğa ve kültür kavramları çerçevesinde analiz etmek ve buradan bazı sonuçlara ulaşmak ise felsefecilerin ilgi alanına girer. Bu yazıda söz konusu epidemi, doğa ve kültür karşıtlığı bağlamında ele alınacak, “karşıtlık” ise modern bilincin temel mottolarından biri olan “doğaya egemen olmak” anlayışı ile açıklanacaktır. Modern bilincin “egemenlik” anlayışı, doğa ve kültür arasındaki karşıtlığı kışkırttığı gibi “sömürü” ve “yağma”ya dönüştüğünde ise günümüzde olduğu gibi giderek insan varlığını da tehdit eden derin çevre sorunlarına neden olabilmektedir. Epidemi süreci içinde, doğrudan ya da dolaylı şekilde kültür ve doğa karşıtlığı üzerinde düşünme ve “bu sorun nasıl çözülebilir?” sorusunu sorma fırsatı bulduk. Aşağıdaki makale, epidemi sürecini kültür ve doğa karşıtlığı bağlamında ele almakta, “karşıtlığın uyum arz edebileceği bir bakış açısı olabilir mi” sorusuna ulaşmaya çalışmaktadır.
Anahtar Kelimeler:

Salgın, İnsan, Doğa, Kültür

___

  • Vefa Taşdelen, Koronavirüs Salgını ve Doğa-Kültür Karşıtlığı, Çocuk ve Medeniyet, Cilt 5, Sayı 9, 2020/1, s. 45-54.