Türkiye’nin dış politikasında 21. Asrın ilk çeyreğine hiç kuşkusuz kıta olarak Afrika damgasını vurmuştur. Diplomasiden medyaya, STK’dan iş dünyasına kıta ülkelerinde farklı alanlarda birçok önemli adım atılmıştır. Afrika ülkeleriyle tarihi derinliği olan ve günümüzde siyasi, ekonomik, kültürel ve güvenlik gibi farklı alanlarda sürdürülen ilişkiler gerek Türkiye’de eğitim alan Afrikalı öğrencilerin sayısının artması gerekse de atılan adımlardaki kimi yanlışlıklar ile bazı eleştirileri de beraberinde getirmiştir. Bu durum “Afrika için farkındalık oluşturalım derken Afrika'yı tüketiyor muyuz?”, “Avrupa, Afrika’yı köleleştirmişti, biz de dilencileştiriyor muyuz?”, “Afrika'yı yeterince tanıyor muyuz?” benzeri soruların sorulmasına neden olmaktadır. Bu çalışmada Türkiye olarak Afrika ülkelerinde atılan adımlar masaya yatırılmış ve gerek resmi gerekse de sivil kurumların kıtadaki çalışmaları incelenmiş, Türkiye’de kıtaya yönelik bakış açıları masaya yatırılmış ve “sorunlu” Afrika algısının oluşmasındaki nedenler tartışmaya açılmıştır. Bu noktada “romantik” ya da “duygusal” Afrika algısı gibi kavramlar üzerinden durulmuştur. Literatürde yeni bir tartışmanın açılmasını amaçlayan bu çalışma için saha incelemesinin yanı sıra kıtanın farklı ülkelerinde görev yapan ya da yapmış resmi ve sivil kurum temsilcileri ile mülakatlar yapılmıştır.