BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİN’DE ERMENİLER: Başlangıcından Melikşah’ın Ölümüne Kadar (1018-1092)*

Öz Bu çalışmada, Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonra kurduğu ilk imparatorlukolan Büyük Selçuklu Devleti döneminde, 1018-1092 tarihleri arasında gerçekleşenTürk-Ermeni münasebetleri ele alınmıştır. Türklerle Ermenilerin ilk teması, SelçukluDevleti henüz kurulmadan önce, 1018’de Çağrı Bey’in Doğu Anadolu’ya yaptığı seferlersırasında gerçekleşmiştir. Bu arada, Bizans Kralı II. Basileios’un, (976-1025) DoğuAnadolu’yu doğrudan Bizans yönetimine bağladığı, buradaki Ermeni ahalinin ekserininzorla iç bölgelere nakledildiği görülür. Türk fetihleri arifesinde vukua gelen bu ilhak vetehcir harekâtı, Bizans’ın geleneksel asimilasyon siyasetinin ve sınır hattınınsağlamlaştırılması faaliyetinin bir ürünüdür. Ancak bu çabalar, Selçukluların yıpratmave fetih hareketleri sebebiyle istenilen neticeleri vermemiş, hatta Anadolu’nun fethinikolaylaştırmıştır. Ermeniler üzerinde büyük şaşkınlık ve korku uyandıran Türk akınları,Büyük Selçuklu Devleti’nin kuruluşu ardından muntazam ordular eliyle, sıklaşarakdevam etmiştir. Türk ordularına karşı alınan mağlubiyetler sebebiyle Ermeni idareci,asker ve din adamlarının maneviyatı derinden sarsılmıştır. Din adamları, bumağlubiyetleri Tanrı’ya karşı işlenen günahlara bağlarken, idareciler, bunu eskikehanetlerle ilişkilendirip Türklere karşı muvaffak olunamayacağı şeklindeyorumlamışlardır. Türk ordusu, Sultan Alparslan’ın komutasında 26 Ağustos 1071tarihinde Türk tarihinin en muhteşem zaferlerinden birisine imza atmış, bu zaferinakabinde ise kısa süre içerisinde İstanbul önlerine ulaşmıştır. KutalmışoğluSüleymanşah’ın 1075’te İznik’te Türkiye Selçuklu Devleti’ni kurması ise Türk fetihharekâtını taçlandırmıştır. Bu gelişmelerden sonra Ermeniler, Bizans asker veidarecilerini korkaklıkla suçlamış, ancak Türkler sayesinde asimile olmaktankurtulduklarına da sevinmişlerdir. Çünkü Selçuklular, Ermenilerin dini inançlarınamüdahale etmedikleri gibi, onların özerk emirlik ve krallıkların idaresi altındayaşamalarına müsaade etmiştir. Bu durumun, ele aldığımız Sultan Tuğrul, Alparslan veMelikşah dönemlerinde, devletin Türk-İslam devleti olma karakterine uygun olarakaynen muhafaza edildiği anlaşılmaktadır.

___

  • AKSARAYÎ, Kerimüddin Mahmud-i, (2000), Müsâmeretü’l-Ahbâr, (çeviren: M. Öztürk), Ankara: TTK Yayınları.