Ortadoğu'nun Türkçesi

20. yüzyılda ortaya çıkan "Ortadoğu" kavramı ismen coğrafî gibi görünse de bölge açısından siyaseten icad edilmiş kavramlardan biridir. "Ortadoğu" denildiğinde bir yere, merkeze nisbetle bu kavram kullanılıyor demektir. Doğunun uzağı var, orta uzağı var ve yakını var. Bugün Ortadoğu denilen bölgenin objektif tanımlaması "Batı Asya" olabilir. Ya Yakındoğu? Zaten iki coğrafî kavramın esasen siyasi kavramlar olduğu yol açtıkları karışıklıktan çıkarılabilir. Bu makalede, kavram tartışmasından sonra, bu hayalet coğrafyada Türklerin ve Türkçenin yeri üzerinde durulmaktadır. Türkiye Türkçe'nin batıdaki vatanıdır. Selçuklular döneminden başlayarak çok güçlü bir Türkçe edebiyat bu coğrafyada vücut bulmuştur. Osmanlı Devleti'nin başlangıcından itibaren de devlet dilidir. Ortadoğu'nun Türkçesi sadece Türkiye ile sınırlı tutmak mümkün değildir. Suriye'nin, Irak'ın kuzey bölgelerinde hatırı sayılır bir Türkçe konu- şan topluluk yüzyıllardır var olagelmiştir ve güçlü bir edebiyat da ortaya çıkmıştır. Sadece 16. yüzyılın büyük şairi Fuzuli ismini zikretmek yeterlidir Mısır, Türkçe açısından mutlaka dikkatten uzak tutulmaması gereken bir ülkedir. Osmanlı öncesi dünyanın en güçlü devlet olan Mısır Memlukları zaman zaman devlet-it Türkiye olarak anılmıştır. Mısır Memlûklarının saray ve yönetim dilinin Türkçe olduğu söylenebilir. Bu sahada önemli Türkçe eserler yazılmıştır. Modern zamanlarda, 19. yüzyılda ilk Türkçe gazete Mısır'da yayınlanmıştır. Vakayi-i Mısriye Türkçe-Arapça bir resmi gazete olarak basın tarihindeki yerine almıştır ve bizdeki Takvim-i Vekayi'den öncedir. Türkçe kitaplar açısından matbaacılık, basın sanayinde Mısır'ın ayrı bir yeri vardır. Burada 19. yüzyılın ilk çeyreğinde kurulan Bulak Matbaası, bastığı Türkçe eserlerle büyük şöhret kazanmıştır. Mısır'ın modern dönemdeki yöneticileri olan Kavalalı Hanedanı'nın dili Türkçe idi. Saray dili ve bürokrasinin dili de Nasır ihtilaline kadar türkçe olmuştur. Osmanlı devletinin son döneminde, öğretimin yayınlaştırılmasıyla rüştiye (orta okul) ve idadi (lise) lerde Türkçe öğretimi yapılmış, böylece Arap nüfusun yoğun olduğu bölgelerde de türkçe yaygınlaşmıştır. Bundan başka Osmanlı'nın yüksek öğretim kurumlarında öğretim gören Arap seçkinleri günlük hayatında arapça konuşmakla beraber, işlerini türkçe ile görmüşlerdir. Osmanlı Devleti İstanbul'dan sonra ilk tıp fakültesini Şam'da açmıştır (1903) ve Şam Tıbbiye'si Türkçe öğretim vermiştir. 19. yüzyıldan itibaren batıyla temasın sonucu, batıda ortaya çıkan ilim, fen ve edebiyat terimleri yapılmıştır. Batı ilim ve fen terimleri esas olarak Arapça köklerden üretilen kelimelerle karşılanmış, çok zengin bir terminoloji oluşturulmuştur. Sosyal ve siyasî alanla ilgili üretilen veya yeni anlamlar verilerek kullanılan arapça kökenli kelimeler sadece Türkiye'de değil, arapça ve farsça konuşulan bölgelerde de yaygınlaşmıştır. Türkçe 19. yüzyılda bu hüviyetiyle ve batıdan yapılan tercümeler dolayısıyla Arapça ve Farsça gibi iki güçlü dilin önüne geçmiştir. Bütün İslâm dünyasında modernliğin kavranışında Türkçenin öncelikli yeri oldu- ğunu söyleyebiliriz. Bölge İslâmın doğuş ve ilk yayılış alanları kendine mahsus bir tarih yaşamıştır. Emevî, Abbasî dönemlerinden sonra bölge Selçuklu ve Osmanlı yönetimleri tarafından bütünleştirilmiş, modern döneme ise Osmanlı hâkimiyeti altında girmiştir. 19. yüzyıldan itibaren Türkçe yönetim dili olarak ve modern ilimlerin dili olarak bölgede etkili hale gelmiştir. Bunun ciddi bir müştereklik meydana getirdiği görülebilmektedir. Bu müşterekliğin 20. yüzyılda dünya sistemi içinde güçlü bir Osmanlı-İslâm bloku olarak belirmesi durumu ile karşı karşıya kalı- nabilecekti. 1. Dünya Savaşı ve sonrasında İngiliz politikaları ile bu ihtimal tamamen ortadan kaldırılmıştır. "Âlem-i İslâm-İslâm dünyası" kavramı "İttihad-ı İslâm"a, yani bir bütünlüğe atıflarından ötürü etkisizleştirilmiş, coğrafî gibi görünen siyasî kavramlar yaygınlaştırılmıştır. Avrupa'nın "Şark meselesi" bağlamında icad ettiği, görünüşte coğrafî, esasta siyasî kavramlar 19. yüzyılın sonundan itibaren yaygınlaştırılmıştır. Near east "Yakınşark", esas olarak Osmanlı Devleti'ni, onun sahip olduğu coğrafyayı ifade eden bir kavram olarak bizim "Lozan Konferansı" olarak bildiğimiz "barış konferansı"nın adında yer almıştır. 1. Dünya Savaşı'ndan sonra İngiltere öncülüğündeki batılı emperyalistler Yakın Şark İşleri Konferansı ile Osmanlı mirasını paylaşmışlar, sınırları belirlemişler ve bölgede sürekli istikrarsızlık unsuru olacak İsrail'in yolunu açmışlardır. "Savaşa son veren barış" olarak tanımlanan "Lozan", esasında bölge otoritesini yok ederek, yerine yeni bir bölge gücünün konulmasına da izin vermeyerek, büyük istikrarsızlıklara ve karışıklıklara yol açmış ve bu da bitmez tükenmez çatışmalara, savaşlara sebebiyet vermiştir. 2. Dünya Savaşı sürerken yaygınlaştırılan Middle east "Ortadoğu" kavramı kısmen Osmanlı sınırları dışındaki İslâm coğrafyasını da içine alacak şekilde tanımlanmıştır. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra ABD'nin bölgedeki nüfuzu ve varlığı artmış ve "Ortadoğu" adeta ABD'nin yaygınlaştırdığı bir âlet kavram hâline gelmiştir. 1.Dünya Savaşı'nın yüzüncü yılına yaklaşıldığında, 20. yüzyılın stratejisini belirleyen kapitalist/komünist bloklaşmasının çöküşünden sonra değişen dünya dengeleri karşısında yeni bir dünya stratejisi oluşturma peşinde olan ABD, "Büyük Ortadoğu" kavramını ortaya atmıştır. Bu kavramla İslâm coğrafyasının tamamının kastedildiğini, açıkça "İslâm dünyası" dememek için böyle bir kavramlaştırmanın tercih edildiği söylenebilir.

The Turkish Language of Middle East

The term 'Middle East' that is originated in 20th century, is a politically coined term even though it seems like a geographical concept. The term is used in reference to a region or a center. The East has far, middle far and near. Today "West Asia" would be the objective description of the area. And what about 'Near East'? Actually it can be understood that these two terms are political because of the confusion that they have led. In this article after the conceptual discussion, the importance of Turks and Turkish language in this haunted geography has been discussed. Turkey is the homeland in the west for Turks. A very strong Turkish literature came into existence in this geography since Seljuk. And it is an official language from the beginning of Ottoman Empire. It is not possible to restrict the Turkish language of Middle East into just Turkey. There have been a remarkable community who speaks Turkish for centuries in the northern parts of Syria and Iraq. And a strong literature has been developed as well. Just to mention the name of the great poet of 16th century, Fuzuli, will be enough. Egypt is a significant country for Turkish language. The Egyptian Mamluks which was the most powerful state before Ottoman Empire, was occasionally called as 'Devlet-it Türkiye' (The Turkish State). It is said that Turkish is the language that was used in palace and government facilities. In these fields many important books were written in Turkish. In modern times, 19th century, the first Turkish newspaper published in Egypt. 'Vakayi-i Mısriye' (Egyptian Affairs) is the first Turkish-Arabic official gazette in the media history and it was before the 'Takvim-i Vekayi' (Calender of Facts). Egypt aparts from the others for printing and media industry in terms of Turkish books. 'Bulak Printing' which was established in the first quarter of 19th century has become famous because of the Turkish books printed there. In the modern era of Egypt the language of Kavalalı Dynasty was Turkish. And the language of the palace and bureaucracy was Turkish until the Nasr revolution. In the last period of Ottoman Empire as the teaching became widespread Turkish was studied in secondary and high school so it widely used in the areas that Arabs live. Furthermore the Arab elites who study in higher education institutions in Ottoman Empire spoke Arabic in the daily life but use Turkish officially. Ottoman Empire established the second medical faculty in Damascus in 1903 after the first one in Istanbul and the language of education was Turkish. After the contact with west since 19.th century, science and literature terms translated to Turkish. For the scientific terms that came from west, the words that are derived from Arabic roots were used and it provided a wealthy terminology. The new words about social and political fields that are derived from Arabic roots or the Arabic rooted words which have new meanings became famous not only in Turkey but in the areas which Arabic and Persian were spoken. And the Turkish with this identity and because of the translation from the west languages became more popular than two powerful languages Arabic and Persian. We can say that in the whole Islamic word Turkish have a big role in understanding the modernism. The area had its own history during the birth and acceptance of Islam but after Umayyad and Abbasid Dynasties, Seljuk and Ottoman Empire unified the area. It entered the modern era under Ottoman's rule. Beginning from 19th century the Turkish language had influence on the area as the language of government and modern science. It contributed the unity of the area. This unity gave an opportunity to become an Ottoman-Islam bloc in 20th century of world system. The World War I and the English politics after the war destroyed this opportunity. 'Islamic World' concept deactivated because of its references to an integrity, 'Islamic Union' and the political terms that seem like geographical concept popularized. The political terms that seem like geographical, coined within the context of 'Eastern Question' popularized from the end of 19th century. The term 'Near East' which was used to refer to the Ottoman Empire and the region that it ruled, appeared in the title of 'Peace conference' that we know as 'Treaty of Lausanne'. After the World War I, under the leadership of England, western imperialists shared Ottoman legacy, determined the borders and pave the way for Israel which contributes continuous instability in the region. 'Lausanne' that is defined as 'peace that ended war' basically knocked down the authority of the region without replacing a new power. It led up to instability, conflicts and it gave rise to unending conflicts and wars. During the World War II, the definition of Middle East which was used commonly expanded to include the Islamic geography to the Ottoman Empire. After the World War II domination and existence of USA increased and the term "Middle East" made as a tool term that is used very commonly by USA. A century after World War I, USA which determined the 20th century's strategy and in the pursuit of a new strategy formulation in the face of changing world order, coined the term 'Greater Middle East'. It is clearly seen that the term is used in reference to the whole Islamic geography and is preferred not to say "Islamic World" clearly.

___

  • Şinasi Altundağ: Kavalalı Mehmet Ali Paşa İsyanı-Mısır Meselesi. 2.bs. Ankara 1988
  • Ahmet Angın: Dünya Politika Ansiklopedisi. İstanbul 1967
  • L.Carl Brown: İmrapatorluk Mirası-Balkanlar'da ve Ortadoğu'da Osmanlı Damgası. (Çev. Gül Ç. Güven) İstanbul 2000
  • Ali Fuat Cebesoy: Siyasî Hatıralar. II. kısım. İstanbul 1960
  • D. Mehmet Doğan: Türkiye Cumhuriyeti Tarihine Giriş, 3. bs. Ankara, 2014 Batılılaşma İhaneti. 35. bs. Ankara 2014
  • M. Ertuğrul Düzdağ: Mehmet Âkif Ersoy, Ankara 1998
  • Üstad Ali Ulvi Kurucu, Hatıralar 3 C. 4. bs. İzmir 2008
  • M. Emin Erişirgil: İslâmcı Bir Şair'in Romanı. İstanbul 1956
  • M. Emin Gerger-Ramazan Topdemir: Bilinmeyen Yönleriyle İslâm ve İstiklâl Marşı Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy, İstanbul 2011
  • İbn Haldun: Bilim ile Siyaset Arasında Hatıralar. (çev. Vecdi Akyüz). İstanbul 2004
  • Hüsrev Hatemi-Yeşim Işıl: Bir Bilim Dili Mücadelesi ve Tanzimat. İstanbul 1989
  • Ekmeleddin İhsanoğlu: Mısır'da Türkler ve Kültürel Mirasları. İstanbul 2006
  • Ekmeleddin İhsanoğlu: Suriye'de Modern Osmanlı Sağlık Müesseseleri, Hastahaneler ve Şam Tıp Fakültesi. Ankara 1999
  • E. İhsanoğlu, R. Şeşen, C. İzgi, C. Akpınar, İ. Fazlıoğlu: Osmanlı Astronomi Literatürü Tarihi. 2 C İstanbul 1997
  • Mahir İz: Yılların İzi. İstanbul 1975
  • Abuzer Kalyon: Ayşe Teymurî Divanı/Divan Şiirinin Nil'deki Sesi. Ankara 2013
  • Güner Karaağaç: Türkçe Verintiler Sözlüğü. Ankara, 2008
  • Cemil Meriç: Kırk Ambar. İstanbul 1980
  • İsmail Yiğit: Memlûkler. İstanbul 2008
  • A.Azmi Bilgin-Necmeddin Hacıeminoğlu: "Kıpçaklar" DİA, C.25
  • Jale Demirci: "Cumhuriyetin 80. yılında Türkiye'de Memlûk-Kıpçak türkçesi çalışmaları" DTCF Türkoloji Dergisi, C.16 S.2
  • D.M.Doğan: "Şairin Mısır'daki Gölgesi" Mehmet Akif Bilgi Şöleni 6 Mehmed Âkif ve Gölgeler. Ankara 2014
  • Emel Esin: "Mısır Türk sanat merkezleri" Türk Ansiklopedisi, C.24
  • Gökhan, İlyas: "İbn Haldun'un Memlûk Sultanları İle İlişkisi", Kapadokya Tarih ve Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 3, Ekim 2014
  • Cengiz Kallek: "Bulak" DİA, C.6
  • Süleyman Kızıltoprak: "Memlûk" DİA, C.29
  • Turgut Kut: "Bulak Matbaası" DİA, C. 6
  • M. Hanefi Kutluoğlu: "Kavalalı Mehmed Ali Paşa" DİA, C.25
  • Bernard Lewis: "Çağdaş arapçanın siyaset terminolojisinde Osmanlı mirası" sf. 313 (L.Carl Brown: İmparatorluk Mirası, İstanbul, 1996 içinde)
  • Geofferey Lewis, "Dildeki Osmanlı mirası" (L.Carl Brown: İmparatorluk Mirası, İstanbul, 1996 içinde)
  • Serdar Sakin-Can Deveci, "Ortadoğu Kavramı ve Sınırları Üzerine Bir Değerlendirme" History Studies, ABD ve Büyük Ortadoğu İlişkileri Özel Sayısı/ 2011
  • Kürşat Solak, "Çerkez Memlûkler Çerkez mi?", AÜDTCF Tarih Araştırmaları Dergisi (TAD), S. 51, Ankara, 2012
  • İsmail Yiğit: "Memlûkler" DİA, C.29
  • Anabritannica, Encyclopaedia Britannica'nın 22 ciltlik Türkçe versiyonu (1986-1990) C.17, C.22.
  • İktisat ve Ticaret Ansiklopedisi, C.10 (1954)
  • Meydan Larousse, C.11
  • Türkçe Sözlük. Türk Dil Kurumu. İstanbul 1945, 2. bs. 1955, 3. bs. 1959, 7.bs. 1983, 9. bs. 1989, 11. bs. 2011