ĤAMZA-NÂME’NİN NESİR ÜSLÛBU

Osmanlı edebiyatının uzun tarihi boyunca nesir sahasındaki görünüşü her asırda farklılıklar arz ederek gelişmiştir. Bu fark hem yabancı unsurlar hem de cümle yapısı bakımından nazım ve nesir dili arasında görülen ayrılıktır. Osmanlı edebiyatında genel olarak bir çeşit nazım dili kullanılmıştır. Buna karşılık nesirde iki değişik dilin varlığı görülür. İlmi ve didaktik eserlerde ayrı, edebî eserlerde ayrı bir nesir dili vardır. İlmî nesir dili oldukça sade ve basit bir dildir. Edebî nesir dili ise abartılı ve yapay bir şekilde yabancı unsurlarla örülmüş bir görünüm içindedir. Nesir dili, yabancı unsurlar yönünden değil asıl cümle yapısı bakımından farklı bir durumdadır. Osmanlı nesrinde Türk cümlesi anlaşılmazlık içindedir. Çünkü nesirde şiirdeki gibi belirli bir ölçüye sığmak mecburiyeti yoktur. Nesir, cümle unsurlarının tam serbestliğe kavuştuğu alandır. Cümlenin bir bütün teşkil eden yapısını bozmadan o unsurları istenildiği kadar genişletmek mümkündür. İşte cümle unsurlarının nesir dilindeki bu serbestliği Osmanlı Türkçesinde bir düzensizlik haline gelmiştir. Yani, nesir dilindeki serbestlik istismar edilerek, bilhassa zarf-fiil ve edat gruplarında olmak üzere, cümle unsurlarının çerçevesi de sayısı da gelişi güzel bir şekilde genişletilmiştir. ?amzavî'nin yaşadığı tahmin edilen 14 ve 15. yüzyıllarda yazılan mensur eserlerin temel özellikleri konularının genellikle dini ve didaktik olmasıdır. Çoğu Arapça ve Farsçadan tercüme edilen bu eserlerin dili halkın anlayabileceği kadar sade ve açıktır. Bunlarda yabancı kelime, tamlama ve gramer şekillerine yer verilse de bunlar eserin anlaşılmasını engelleyecek nitelikte değildir. Halka yönelik sade bir dil kullanılması bu dönem müellif ve mütercimlerinin başlıca hedefi olmuştur. 15. yüzyıl başlarında Anadolu Beylikleri döneminde kaleme alınan eserlerde yine sade bir Türkçe kullanılmış, yüzyılın ortalarından itibaren mecazlı ve sanat unsurları yoğun bir nesir dili gelişmeye başlamıştır. Bu devirde şiirde olduğu gibi nesirde de ahenk ve ritim bir zenginlik işareti olarak görülmüş, bu da mecaz, teşbih ve istiarelerle örülü, anlaşılması güç külfetli bir dili beraberinde getirmiştir. Battal Gazi hikâyeleri gibi yıllarca halk arasında okunan ?amzanâme'nin yazılı haline gelmeden çok önce sözlü bir gelenek olarak Türkler arasında itibar gördüğü anlaşılmaktadır. Hikâyelerin Türk halkı tarafından kısa sürede benimsenerek yaygınlaşmasında; halkın İslâm dinine karşı içten bir saygı beslemesinin yanında dilinin anlaşılır olmasının rolü de büyüktür. Yazar, 72 ciltlik ?amza-nâme adlı eserini Hazreti ?amza'nın maceralarını oluş sırasına göre dilin bütün mahalli ve dışarıdan alınan öğelerini kullanarak yazmıştır

THE PROSE STYLE OF ĤAMZANAME

Ottoman prose has evolved over many centuries by exhibiting different characteristics along its history. One key characteristic is the difference in the foreign features and sentence structure of Ottoman prose and poetry. In general, there is one literary style widely seen in Ottoman poetry. Conversely, there were two styles in Ottoman prose. One style is used in scientific and didactic texts, whereas the other one is adopted in literary works. The scientific prose style is plain and easy to grasp. On the contrary, the literary prose style is complex and filled with many artificially crafted expressions. The sentence structure used in the literary style is another key difference from the one used in scientific proses. In Ottoman literary prose, sentences were long and unclear that makes it difficult to understand. This was mainly because there was no counterpart of meter in prose unlike poetry. The prose enables a complete independence to build the structure of a sentence. It is possible to stretch the parts of a sentence as much as the writer wishes without damaging its integrity. Liberal choices in shaping the sentences lead to a disorder in Ottoman prose and caused understanding problems. In particular, the extensive usage of gerunds and grammatical particles resulted in an unbounded expansion in the number and scope of sentence elements. In 14th and 15th centuries when Ĥamzavi was assumed to have lived, the main themes prose works were about religious and didactic topics. Mostly translated from Arabic and Farsi, these works are written in a plain language that can be understood by the general public. Even though foreign words, expressions and grammatical elements were occasionally used they do not prevent the work from conveying its message. Using a plain language with the concerns of being understood was a main feature of the writers in that time frame. More so was the early 15th century during the time of Anatolian Beyliks, when a plain Turkish was used in all works. However, after the midcentury, the language became more dense and composed of complex elements. This was mostly inspired by the poetry in which harmony and artistic images were heavily used. Thus, the prose grew to be more and more intricate. It appears that Ĥamza-nâme was a beloved work that became part of the oral tradition among Turkish people long before it was written on paper. A major contributing factor for its adoption was the plain language used as well as the sincere faith in Islam that was felt by the general public. The author has written the 72-volume Ĥamza-nâme, which consists of the life stories of Hz. Ĥamza in chronological order, with a style that benefits from both local and foreign elements of language

___

  • ALBAYRAK, Nurettin (1997), “Ĥamzanâme”, İslâm Ansiklopedisi, C. 15, s. 516-517, İstanbul.
  • ARTUN, Erman (2002), Dini-Tasavvufi Halk Edebiyatı, Akçağ Yayınları, Ankara.
  • BAHARLI, Nihad Sami (1971), Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul, c.I-II., s. 489, 604,
  • BALABAN, Âdem (2005), Hamza-nâme, 1. Cilt, (Giriş-Metin-Dil İncelemesi), Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
  • BAYSAL, Sinem Ceyda (2008), Hamza-nâme, 7. Cilt, (Gramer Özellikleri, Metin, Sözlük, İndeks), Yüksek Lisans Tezi, Fatih Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
  • DATLI, Derya (2009), Hamza-nâme, 2. Cilt, (Metin-Sözlük-İndeks), Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
  • ERGİN, Muharrem, Türk Dil Bilgisi, s. 23,
  • İSEN, Mustafa (2002), “Başlangıçtan XVIII. Yüzyıla Kadar Türk Edebiyatı”, Türkler (neşreden: Hasan Celal Güzel ve diğerleri), Ankara, c.XI, s. 536-588.
  • İZ, Fahir (1945), Eski Türk Edebiyatında Nesir, İstanbul, s. V- XVI.
  • KÖKYAR, Derya (2009), Hamzanâme’nin 30. Cildi, (İnceleme-Metin), Yüksek Lisans Tezi, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sivas.
  • KOCATÜRK, Vasfı Mahir (1970), Türk Edebiyatı Antolojisi, Ankara, s. 6-14.
  • KÖPRÜLÜ, M. Fuad (1986), Türk Edebiyatı Tarihi, s. 371, 392.
  • LEVEND, Agâh Sırrı (1949), Türk Dilinde Gelişme ve Sadeleşme Safhaları, Ankara, s. 37- 41).
  • MAZIOĞLU, Hasibe (1982), “Türk Edebiyatı, Eski”, Türk Ansiklopedisi, İstanbul, c. XXXII, s.81-134.
  • SEZEN, Lütfi (1988), Hamzanâmelerin Halk Edebiyatındaki Yeri, Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniversitesi, Erzurum.
  • ŞİMŞEK Akın, Nurhayat (2006), Hamzanâme, 8. Cilt (Metin- İnceleme), Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana.
  • TİMURTAŞ, Faruk K. (1990), Tarih İçinde Türk Edebiyatı, İstanbul, Türlü Yerler.
  • YAVUZ, Kemal (1983), “XIII-XVI. Asır Dil Yadigârlarının Anadolu Sahasında Türkçe Yazılış Sebepleri ve Bu Devir Müelliflerinin Türkçe Hakkındaki Görüşleri”, TDA, sy. 27, s. 9-56.