CEM'İYÂT-I BEŞERİYYE NASIL MUHÂFAZA-İ HAYÂT EDER?

Sosyolojinin Geç Dönem Osmanlı’daki tezahürü çözülmekte olan bir milletin bir arada nasıl tutulabileceği ve dağılmakta olan bir devletin nasıl eski gücüne kavuşabileceği sorularına cevap ararken olmuştur. Batı’da sosyal sorunlara çözüm arayan sosyolojinin Osmanlı’da böyle bir misyonunun olması, sosyolojinin Osmanlı’da hatta Cumhuriyet’in ilk yıllarında siyasi ve ideolojik meşrulaştırma aracı olarak kullanılmasına sebebiyet verir. Özellikle Jön Türkler içerisindeki merkeziyetçi ve adem-i merkeziyetçi, taraflar iki farklı sosyoloji ekolünün teşekkülünde önemli olmuştur. Türk sosyolojisi literatüründe genel bir kabulle Ziya Gökalp ve Prens Sabahattin ekollerinin kıyaslanmasıyla başlatılan bir Türk sosyoloji tarihi anlayışı vardır. Osmanlı’daki ilk dönem sosyolojik metinlere yeterince vakıf olunmaması sosyolojinin Gökalp öncesi serüvenine ışık tutmakta zorlanılmasına sebep olur. Siyasetin dışında sosyal meseleler ve toplum üzerine düşünen metinlere rastlamak da mümkündür. “Cem'iyât-ı Beşeriyye Nasıl Muhâfaza-i Hayât Eder?” Osmanlı’daki ilk sosyolojik metinlerden biri olarak, sosyal yapı üzerine eğilmesiyle bu metinlere örnek gösterilebilir. İnsan topluluklarının varlıklarını nasıl devam ettirebileceği sorusuna cevap arayan Hakkı Behiç imzasıyla Musavver Muhit dergisinde çıkan yazı, sosyoloji literatüründe katkı sunabilecek niteliğe sahiptir. Miladi takvimle 23 Ocak 1909’da çıkan yazı Arap alfabesinden Latin alfabesine aktarıldı. Metnin orijinal haliyle kalması ve yazarın üslubuna müdahale etmemek adına metin üzerinde günümüz Türkçesine dair değişiklikler yapılmadı. Metnin kolay okunabilmesi için küçük bir lügat hazırlanarak metin sonuna eklendi.

___

  • Hakkı Behiç, Musavver Muhit, İstanbul, 10 Kanun-ı Sânî 1324 cilt 1, nümero 12, s. 188-190.