“Buddenbrooks “(T. Mann) ve “Yaprak Dökümü” (R. N. Güntekin) Romanlarında Aile Yapısı

Bu çalışmada modern Alman edebiyatının önde gelen isimlerinden Thomas Mann’ın Buddenbrooks ve Türkiye’nin Milli Edebiyat akımı yazarı Reşat Nuri Güntekin’in Yaprak Dökümü adlı romanları 20. Yüzyılın modernleşme sorunsalı ekseninde karşılaştırmalı olarak incelenecektir. Türkiye’de özellikle Tanzimat Fermanı (1839) sonrasında batılılaşma etkileri oldukça yoğun biçimde gözlenmektedir. Yeni eğitim ve hukuk reformlarıyla birlikte kadınlar geleneksel ev hanımı kimliğini geride bırakmıştır ve hem eğitim hem de sosyal yaşamda entelektüel açıdan erkeklerle eşit haklara kavuşmuştur. Bunun neticesinde hayata bakışları ve dünya görüşleri de farklılaşmış ve gittikçe daha dışa dönük bir nitelik kazanmıştır. Ailenin temelini oluşturan ve ev içi düzenini sağlayan kadının sosyal açıdan daha faal olmaya başlaması, moda açısından alafranga giyim tarzını benimsemesi, bekâr kadın ve erkek arasındaki sosyal iletişimin artması batılılaşmanın etkilerini göstermektedir. Bu şekilde önceden sosyal yaşamı kısıtlı olan Osmanlı Kadını, batılılaşmanın etkisinde daha dışa dönük bir hayat yasamaya başlamıştır. Aile içerisinde özellikle nesil çatışmalarına sebep olan modernleşme sorunsalı, değer ve normları yeniden şekillendirilmeye zorlamaktadır. Almanya’da yeni yüzyılın başlangıcıyla birlikte sanayileşme ve bilimin gelişmesi sonucunda eski aile yapısı modern öznenin yeni dünya görüşü ile uyuşmamaktadır. Önceden geleneksel değerlere dayanan aile kurumu, gittikçe artan öznenin iç dünyasını sorgulamasıyla birlikte yıpranmaktadır. Bunun sonucunda Almanya’nın üst tabakasına dahil olan burjuva kesimi modern değer ve normların etkisinde hem gücünü kaybetmektedir hem de riyakâr olarak ifşa edilmektedir. Her iki romanın ana çerçevesini aile motifi ve modernleşme sürecinde değişen toplumsal değer ve normlar oluşturmaktadır; bu kapsamda aile içi değişimler ve nesil çatışmalarına yoğunlaşılacaktır. Her iki romanda gittikçe gücünü yitiren aile değerleri, kadınların dışa dönük yaşam tarzını benimsemeleri ve eski geleneksel değerlerin gücünün azalması, aile üyelerinin dağılmasına hatta felaketine sebep olmaktadır. Bu çalışmada başat olarak Karşılaştırmalı Edebiyat Biliminin karşılaştırma metotlarından yararlanılarak, ayrıca tarihsel ve sosyal eleştiri yöntemlerini de kapsayan bir metodoloji izlenecektir. Çalışmanın amacı, iki farklı kültür ve dil ürünü olan eserlerde saptadığımız ana izlek olan ailelerin modernleşme sürecinde yaşadığı çöküş olgusunu analiz etmektir. Bu bağlamda çalışmada, her iki eserin merkezinde yer alan ailelerin, hızla modernleşen bir dünyada katı ahlak kurallarının zayıflayarak yerini, yeni/ modern dünya görüşü ve yaşam tarzına bırakması karşısında yaşadığı dönüşümlerin benzeşen ve ayrışan noktaları aydınlatılacaktır. Birbirinden farklı kültürlerin edebiyatlarında modernleşme olgusu karşısında aile fertlerinin ortak yaşamsal deneyimlerini ve geçirdikleri dönüşümleri ortaya koyarak, edebiyatlar ve kültürler arasındaki ortaklığa dikkat çekmek hedeflenmiştir.