Strategies for corporate sustainability

Günümüzde   bilinçli   tüketiciler   tercihlerini   dünyayı   daha   iyi   bir   yer   haline  getirmek   için   çaba   gösteren   “duyarlı   ve   sorumlu”   şirketlerden   yana  kullanmaktadır.   Dolayısıyla   şirket   yöneticileri,   çevreye   ve   topluma   karşı  sorumluluklarını   yerine   getirirken   hissedarların   çıkarlarını   da   koruyan  sürdürülebilirlik   konusu   ile   yakından   ilgilenmelidir.   Kurumsal  sürdürülebilirlik,   şirketlerin   doğru   şeyleri   yaparak,   çevreye   ve   topluma  değer   katması,   bunları   yaparken   de   karlı   bir   şekilde   büyümesidir.  Çalışmanın   amacı;   kurumsal   sürdürülebilirliğin,   günümüzün   toplumsal   ve  çevresel   zorluklarını   fırsata   dönüştürerek   rekabet   avantajı   sağlayabilecek  stratejileri   tespit   etmektir.   Çalışmada,   şirketlerin   topluma   ve   çevreye  değer   katarken,   karlı   bir   şekilde   büyüyebileceği   ve   bu   kapsamda  uygulayabileceği   stratejiler   tespit   edilmiş   ve   bu   stratejileri   başarıyla  uygulayan  şirketlerden  örnekler  verilmiştir.         Year:  2014        Volume:  1        Issue:  3  1.  GİRİŞ  Günümüzde,   sermaye   akışındaki   ve   teknolojideki   hızlı   gelişmeler,   olumlu   değişimlerin  yanında  olumsuz  değişimlerin  de  gerçekleşmesine  neden  olmuştur.  Kırılgan  bir  ekonomi,  kontrol   dışına   çıkan   iklim,   gezegenin   yarısını   saran   yoksulluk   ve   doğal   kaynakların   kıtlığı,  nesli  tükenen  türler,  nüfus  patlaması,  her  an  karşımıza  çıkan  ahlaki  açmazlar,  iş  dünyasına  karşı  inançsızlık  ve  güvensizlik  (Fisk,  2010:  12),  dünyamızın  olumsuz  yönde  değiştiğinin  en  belirgin   göstergeleridir.   Gerek   doğal   gerek   sosyal   çevreyi   etkileyen   bu   değişiklikler  şirketlerin   iş   yapma   tarzında,   dolayısıyla   ekonomisinde,   doğrudan   ve   derin   etkiler  yaratmıştır.   Bu   durum   ise   iş   dünyasının   bazı   temel   ilkelerinin   ve   inançlarının  sorgulanmasına   neden   olmuştur.   Sorgulanması   gereken   inançlar   arasında   (Haque,   2011:  12);  şirketlerin  en  önemli  amacının,  büyüme  ve  karlılık  gibi  tek  amaçlı  arayışların  ikinci  ve  üçüncü   derece   sonuçlarından   sorumlu   olmaksızın,   para   kazanması   ilk   sırada   yer  almaktadır.   Bunu,   şirket   yöneticilerinin   performansının,   uzun   vadeli   değer   yatırımından  ziyade   kısa   vadeli   kazanç   performansının   esas   alınarak   değerlendirilmesi,   müşterilerin  değer   yaratma   çalışmalarının   partnerleri   değil,   sadece   nihai   kullanıcılar   olduğu,   müşteri  tercihinin   ya   da   müşteri   bilgisizliğinin   istismar   edilerek   kar   etmenin   meşru   olduğu,   bir  şirketin  piyasa  gücünü  ve  siyasi  desteği  çığır  açıcı  bir  teknolojiyi  engellemek  ya  da  yeni  ve  alışılmadık  bir  rakibi  alt  etmek  için  başarıyla  kullanabileceği  gibi  konular  takip  etmektedir.  Bu   sorgulamanın   neticesinde   iş   dünyasının   toplum   içindeki   rolü,   amacı   ve   ekonomik  büyüme   kavramı   yeni   bir   boyut   kazanmıştır.   Drucker,   işletmelerin   amacının   bireye   ve  topluma   özgül   bir   katkı   yapmak   olduğunu   belirtmiştir   (Maciariello,   2005:   20).   Yine  Drucker’a  göre,  şirketin  yüksek  bir  standartta  performans  gösterebilmesi  için,  üyelerinin,  şirket  tarafından  yapılan  şeyin  topluma  bir  katkısı  olduğuna  inanması,  çalışanları,  çevresi  ve   müşterileri   üzerindeki   etkisinin   bütün   sorumluluğunu   üstlenmesi   (Maciariello,   2005:  161-­‐162)   gerekmektedir.   Nitekim   1994   yılında   John   Elkington,   işletmelerin   finansal  sonuçlarının   yanında   çevresel   ve   sosyal   sonuçlarının   da   raporlandığı   “Üçlü   Sorumluluk”  veya  “Üçlü  Performans”  kavramını  önermiştir  (Tokgöz  ve  Önce,  2009).  Handy  (2002),  bir  işletmenin   amacının   kar   elde   etmek   olmadığını,   kar   yoluyla   işletmenin   daha   iyi   bir   şey  yapmasını   sağlamak   olduğunu   belirtmektedir.   Yine   “Yaşayan   Şirket”   kitabının   yazarı   Arie  de   Geus,   uzun   yaşamayı   ve   ayakta   kalmayı   başarmış   şirketlerin   kendi   kültürleri   ve   kendi  değer   sistemlerinin   olduğunu   belirtirken,   kendisinin   varlık   nedenini   hissedarlarına   para  kazandırmak  olan  ekonomik  birimler  olarak  algılayan  şirketlerin  bu  kültürünün  çalışanları  tarafından  çok  da  benimsenen  ve  izlenen  bir  kültür  olmadığını  söylemektedir  (Ateş,  2005:  108).   Örneğin,   HP   ürünlerinden   çok,   “HP   tarzı”   olarak   bilinen;   teknik   katkı,   bireye   saygı,  şirketin  ilişkide  bulunduğu  topluma  duyulan  sorumluluk  ve  bir  şirketin  temel  hedefinin  kar  etmek   olmadığına   ilişkin   derin   inancı   sayesinde   (Collins,   2002:   227)   dünyadaki   tüm  şirketlerin  yönetim  tarzını  önemli  ölçüde  etkilemiştir.  Fisk  (2010:  30)  de  işin,  yaşadığımız  dünyada   bir   fark   yaratması   gerektiğini,   insanların   yaşam   standartlarını,   toplumsal   ve  fiziksel   yaşam   alanlarını   iyileştirmesi   gerektiğine   vurgu   yapmaktadır.   Jim   Collins   ise  2002’de   çok   satan   listesinde   yer   alan   “İyiden   Mükemmel   Şirkete”   isimli   kitabında,  şirketlerin   kalıcı   mükemmel   bir   şirket   olabilmesi   için   para   kazanmanın   ötesindeki  hedeflerden   oluşan,   “temel   felsefe”sini   keşfetmesini   tavsiye   etmektedir   (Collins,   2002:  223-­‐228).  Konuyla   ilgili   olarak,   Havas   Media   tarafından   gerçekleştirilen,   toplam   4   kıtada   9   ana  pazarda   30   binden   fazla   kişiyi   kapsayan   “Brand   Sustainable   Futures”   araştırmasında,  katılımcıların   %76’sının   çevre   ve   sosyal   meselelerin   sorumluluğunun   devletlerde   değil,  şirketlerde  olduğunu  düşündüğü  tespit  edilmiştir  (Ünal,  2012).  Bu  bağlamda  şirketler,  tüm  faaliyetlerinin  sorumluluğunun  bilincinde  hareket  ederek,  finansal  amacın  yanında  sosyal  ve   çevresel   konular   hakkında   da   hedefler   belirlemelidir.   Çünkü   bilgi   ekonomisinde   iyi  işletme,  bir  mülk  değil,  amacı  olan  bir  topluluktur.  Ancak   bir   şirketin   tek   başına   dünyanın   sorunlarının   altından   kalkması   mümkün   değildir.  Şirketin  kar  etmesi  ve  büyümesi  de  önemlidir.  Çünkü  yöneticiler  hissedarları  için  kazançları  azamileştirmede  başarısız  olursa,  hissedarlar  tarafından  görevden  alınma  riskiyle  yüz  yüze  kalır.   Daha   da   kötüsü,   hissedarların   çıkarlarına   hizmet   etmek   konusundaki   başarısızlık  şirketi,  daha  güçlü  bir  şirket  tarafından  satın  alınma  ya  da  sermaye  piyasalarına  erişimden  yoksun   kalma   tehlikesi   ile   karşı   karşıya   bırakabilir   (Martin,   2002).   Bir   girişimin   stratejik  olabilmesi   için   şirketin   para   kazandığı   ana   faaliyetine,   müşterilerini   de   akılda   tutacak  şekilde,  katkıda  bulunması  gerekir  (Kanter,  2011:  78).  Walley  ve  Whitehead  (1994),  çevre  gibi   uzun   vadeli   bir   angajman   ve   işbirliği   gerektiren   bir   alanda,   ölçüsüz   idealizmin   lüks  olduğunu  belirtmektedir.  Benzer  bir  bakış  açısıyla;  bazı  araştırmacılar  da  sosyal  ve  çevresel  konuların   ekonomik   ve   rekabetçi   bir   fırsat   olarak   değerlendirilmesi   gerektiğini   iddia  etmektedir  (Palmer  vd.,  1995;  Simpson  ve  Bradford,  1996;  Parnell,  2008;  Fisk,  2010a:  14).  Dolayısıyla,   şirketler   kar   edebilecekleri   çevre   konuları   ile   ilgilenmeli,   sosyal   konulara   bu  açıdan   bakmalı,   sürdürülebilirlik   trendi   ile   ilgili   kar   sağlayacak   faaliyetler   hakkında  düşünmelidir.  Bu  durumda  yöneticilerin  soracakları  soru  “Yeşil  olmanın  bir  getirisi  var  mı?”  yerine   “Belli   bir   çevre   yatırımı   hangi   koşullarda   hissedarlara   yarar   sağlar?”   şeklinde  olmalıdır  (Reinhardt,  1999:  150).  Böyle  bir  yaklaşım,  şirketlerin  dünyanın  sorunlarını;  değer  buluşçuluğu,  risk  yönetimi  ve  itibar  yönetimi  açısından  değerlendirmesini  gerektirir.  Yukarıda   verilen   bilgiler   ışığında,   makalenin   müteakip   bölümlerinde   literatür   taraması  yapılmış   ve   kurumsal   sürdürülebilirlik   hakkında   bilgi   verilmiştir.   Şirketlerin   kurumsal  sürdürülebilirlik   kapsamında   çevresel,   sosyal   ve   ekonomik   girişimler   çerçevesinde  izleyebileceği   stratejiler   tespit   edilerek,   başarı   ile   icra   edilen   uygulamalardan   örnekler  verilmiş  ve  şirketlere  tavsiyelerde  bulunulmuşur.  2.  KURUMSAL  SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK  Yukarıda  tespit  edilen  hususlar  şirketlerin  yönetim  anlayışında  ciddi  anlamda  bir  değişiklik  yapması   gerektiğini   ortaya   koymaktadır.   Çünkü   böyle   bir   yaklaşım,   şirketin   amacının,  hissedarlarına   kar   ettirmesinin   ve   büyümesinin   yanında   içinde   bulunduğu   ve   faaliyetini  yürüttüğü  çevreye  ve  topluma  karşı  da  sorumluluğunun  olduğunu  kabullenmeyi  gerektirir.  Handy   (2002),   bilgi   ekonomisinde   sürdürülebilirliğin   çevresel   düzeyin   yanında   insanı   da  kapsayacak  şekilde  genişletilmesi  gerektiğini,  Salzmann  ve  arkadaşları  (2005)  da  sosyal  ve  çevresel   konulara   şirketlerin   stratejik   ve   kar   odaklı   yaklaşması   gerektiğini   belirtmektedir.  Kurumsal   sürdürülebilirlik   ise   ekonomik,   çevresel   ve   sosyal   gelişimlerden   kaynaklanan  fırsatları  değerlendirerek  ve  riskleri  yöneterek,  uzun  vadeli  hissedar  değeri  yaratan  bir  iş  yaklaşımıdır  (Stringer,  2009:  245).  Diğer  bir  anlatımla  sürdürülebilirlik;  çevresel,  sosyal  ve  ekonomik   konuların   bütünsel   bir   bakış   açısıyla   birbirinden   ödün   vermeden   dengeli   bir  şekilde   yönetilmesidir.   Bu   tanımdan   da   anlaşılacağı   üzere   sürdürülebilirliğin   çevresel,

Strategies for corporate sustainability

Today,   conscious   consumers   prefer   “responsive   and   responsible”  companies   striving   to   make   the   world   a   better   place.   Therefore,  executives   should   engage   closely   with   the   subject   of   sustainability   that  protects   the   interests   of   the   shareholders   while   fulfilling   their  responsibilities   towards   the   environment   and   society.   Corporate  sustainability   is   to   maintain   the   growth   of   companies   in   a   profitable  manner   while   they   are   doing   the   right   things   and   adding   value   to   the  environment  and  society.  The  aim  of  the  study  is  to  identify  the  strategies  of  corporate  sustainability  that  can  provide  competitive  advantages  while  converting   social   and   environmental   challenges   of   today’s   world   into  opportunities.   In   this   study,   it   has   been   identified   that   companies   can  grow   in   a   profitable   way   while   adding   value   to   society   and   the  environment.  In  that  regard,  the  strategies  that  these  companies  can  use  are   also   examined   and   those   companies   that   are   successfully  implementing  these  strategies  are  exemplified.       KURUMSAL  SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK  İÇİN  STRATEJİLER