HADİSİN DOĞUŞ VE GELİŞİM TARİHİNE YENİDEN BAKIŞ

Bir hadis tarihi denemesi olarak nitelendirebileceğimiz çalışmaya Ünal, giriş bölümünde Hz. Peygamberin görevlerini açıklayarak başlamıştır. Hz. Peygamber’in görevleri tüm insanlık için tebliğ iken, Müslümanlar için teybin, helal ve haram kılmak ve teessî(örneklik)’tir. Müminlerin Hz. Peygamber’e karşı sorumlulukları ise, ittiba, itaat ve örnek almadır. Giriş bölümünün sonunda hadisin konumuna yönelik tartışmalara ana hatlarıyla yer veren Yazar, risaletin başlangıç tarihiyle aynı zamanda varlık kazanmaya başlayan hadisin, Hz. Peygamber’in vefatından sonra daha fazla anlam ve önem kazandığını belirtmiştir. Hz. Peygamber’in vefatından sonra bir takım önlemlerin alınmasına rağmen, hadislerin tahammül, hıfz ve eda aşamalarında insan zihninin devreye girmesi, hadislerin nufuzunu kullanma yolunda bir eğilimin ortaya çıkması ve uydurma hadislerin piyasaya sürülmesi vb. nedenlerle oluşan bu birikim üzerinde bir takım kuşkular ortaya çıkmıştır. Ortaya çıkan bu durum, bazı insanları, “yeniden gözden geçirilmesi gerektiği” fikrine sevk ederken; bazılarını “ıslah edilemez”, ya da “zaten gereksizdi” tezleriyle hadisi redde sevk etmiştir. Burada ortaya çıkan problemleri Yazar, hadisin gereksizliği, güvenilmezliği ve anlaşılma sorunu olmak üzere üç farklı gruba ayırmıştır. Son olarak Hadislerin mana ile rivayet edilmesi, uydurulan söz ve belgelerin Hz. Peygamber’e isnad edilmesi ve uydurulmuş olan hadisleri sahihlerinden ayrıştıracak güvenilir bir yöntemin geliştirilememesi gibi hadise olan güveni sarsan unsurlar, 19. ve 20. yy.’da yaşayan farklı ülkelerden İslam alimlerinin görüşlerinin de değerlendirilmesiyle işlenmiştir.

HADİSİN DOĞUŞ VE GELİŞİM TARİHİNE YENİDEN BAKIŞ

Bir hadis tarihi denemesi olarak nitelendirebileceğimiz çalışmaya Ünal, giriş bölümünde Hz. Peygamberin görevlerini açıklayarak başlamıştır. Hz. Peygamber’in görevleri tüm insanlık için tebliğ iken, Müslümanlar için teybin, helal ve haram kılmak ve teessî(örneklik)’tir. Müminlerin Hz. Peygamber’e karşı sorumlulukları ise, ittiba, itaat ve örnek almadır. Giriş bölümünün sonunda hadisin konumuna yönelik tartışmalara ana hatlarıyla yer veren Yazar, risaletin başlangıç tarihiyle aynı zamanda varlık kazanmaya başlayan hadisin, Hz. Peygamber’in vefatından sonra daha fazla anlam ve önem kazandığını belirtmiştir. Hz. Peygamber’in vefatından sonra bir takım önlemlerin alınmasına rağmen, hadislerin tahammül, hıfz ve eda aşamalarında insan zihninin devreye girmesi, hadislerin nufuzunu kullanma yolunda bir eğilimin ortaya çıkması ve uydurma hadislerin piyasaya sürülmesi vb. nedenlerle oluşan bu birikim üzerinde bir takım kuşkular ortaya çıkmıştır. Ortaya çıkan bu durum, bazı insanları, “yeniden gözden geçirilmesi gerektiği” fikrine sevk ederken; bazılarını “ıslah edilemez”, ya da “zaten gereksizdi” tezleriyle hadisi redde sevk etmiştir. Burada ortaya çıkan problemleri Yazar, hadisin gereksizliği, güvenilmezliği ve anlaşılma sorunu olmak üzere üç farklı gruba ayırmıştır. Son olarak Hadislerin mana ile rivayet edilmesi, uydurulan söz ve belgelerin Hz. Peygamber’e isnad edilmesi ve uydurulmuş olan hadisleri sahihlerinden ayrıştıracak güvenilir bir yöntemin geliştirilememesi gibi hadise olan güveni sarsan unsurlar, 19. ve 20. yy.’da yaşayan farklı ülkelerden İslam alimlerinin görüşlerinin de değerlendirilmesiyle işlenmiştir.