Türkiye Cumhuriyeti ve Osmanlı

Günümüzde gözlemlediğimiz durum, Türk ulusunun son yirmi otuz yıl içinde toplumda keskin sosyal ve kültürel bölünmelere yol açan, Osmanlı kültürel değerlerinin yeniden dirilmesinin de eşlik ettiği dinî bir canlanma yaşadığıdır. Sosyal antropologlar, dünya ölçeğinde tanık olunan bu sosyal ve kültürel gelişmenin özellikle İslam toplumlarında gözle görülür boyutlarda olduğunu belirtmektedirler. Onların değerlendirmelerine göre bu üstesinden gelinebilir bir sosyo-kültürel fenomendir ve devletler, derin bir kriz yaşamamak için, bu durumu olağan bir gelişme olarak hesaba katmalıdırlar. Zamanımızda giderek artan kritik ulusal ve uluslararası sorunlar göz önüne alındığında, uzlaştırıcı bir çözümün zorunlu olduğu görülmektedir. Ortaçağ geçmişi olan Osmanlı İmpartorluğu’nun tarih sahnesinden çekilmesinin evrimsel bir olgu olduğu gerçektir. Türkler, milli bir uyanışın ve kaderlerini zorlayan bir varoluş mücadelesinin ardından 1923 yılında ulusun mutlak egemenliği ilkesine dayanan, özgür ve eşit vatandaşlardan oluşan modern bir ulus devleti, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuşlardır. Bu temel devrim, Batı’da mevcut olan modern devlet sisteminin ana ilkelerinin benimsenmesini öngörmüş olup bunun İslam dünyasında başka bir benzeri bulunmamakta idi . Tüm vatandaşların özgürlük ve eşitliği ilkesi ile dinî inanışların serbestçe yaşanması tüm bu sistemin ve dolayısıyla Cumhuriyet’in seküler (laik) doğasının, temel bir sonucudur. Bu son nokta, anayasada da güçlü bir şekilde vurgulandığı gibi, modern Türk Cumhuriyeti’nin temelini oluşturmaktadır.

The Turkish Republic and the Ottomans

What we see at the present time is that during the last twenty or thirty years the Turkish nation has experienced a religious revival coupled with the resurrection of the Ottoman cultural values, resulting in a sharp social and cultural division in society. Social anthropologists find this to be worldwide social and cultural development particularly observable in Islamic societies. In their analysis this is an avoidable social-cultural phenomenon, so that the state must take this into account as a matter of fact in order to avoid a deep crisis. Today in the face of the growing critical national and international conditions a conciliatory solution appears to be a necessity. It is a fact that with its medieval background the Ottoman Empire had to disappear. Following a national awakening and fateful struggle for survival, in 1923 the Turks established a modern national state, the Turkish Republic, which is based on the principle of the absolute sovereignty of the nation formed of the free and equal ctizens. This fundamental revolution meant the adoption of the main principles of a modern state as existed in the West and was virtually unique in the Islamic world. The principle of freedom and equality of all citizens, with the free exercise of religious beliefs,is a fundamental consequence of the whole system, hence the secular (laique) nature of the Republic. This last point forms the foundation of the modern Turkish Republic, emphatically expressed in its constitution.

___

  • Atatürk, Mustafa Kemal, Söylev ve Demeçler, Cilt 3, Ankara, Atatürk Araştırma Merkezi, 1989.
  • Ergin, Muharrem, Türkiye’nin Bugünkü Meseleleri, İstanbul, Aydınlar Ocağı Yayını,1973.
  • Güvenç, Bozkurt(der.), Türk İslam Sentezi Dosyası, İstanbul, Sarmal Yayınları, 1992.
  • Hızlan, Doğan, “Kültür Politikaları İlk Kez Tartışılacak”, Hürriyet, 23 Ekim 1998.
  • Perinçek, Doğu, Osmanlı’dan Bugüne Toplum ve Devlet, İstanbul, Kaynak Yayınları, 1986.
  • “Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk-İslâm Görüşünde Meselelerimiz”, Milliyetçiler Büyük İlmî Kurultayı 4, İstanbul, Aydınlar Ocağı, 1988.