Geleneksel Adalet Anlayışlarından Çevresel Adalet Anlayışına

Yarattığı hızlı ve köklü sosyo-ekonomik değişimlerle moderniteye kaynaklık teşkil eden Sanayi Devrimi, bir yandan insanların kendi refahlarını/maddi yaşamlarını geniş ölçekte geliştirebilmelerini mümkün kılarken, diğer yandan doğal çevreye zarar vererek insan varoluşunu tehdit eden bir durum yaratmıştır. Bu durum Sanayi Devrimiyle birlikte ortaya çıkan liberalizm ve sosyalizm gibi geleneksel ideolojilerin gündemine refahın/kaynakların dağıtımı sorunu yanında çevre sorunlarını da getirmiştir. Buna bağlı olarak da geleneksel ideolojiler bu sorunlarla ilgili olarak adaletin neyi gerektirdiği sorunu üzerinde durmaya başlamışlardır. Ancak özellikle 20. Yüzyılın ikinci yarısında bilim ve teknolojideki ilerlemelerle birlikte üretimin ve tüketimin küreselleşmesi, yaşam için gerekli kaynaklara erişim sorununu ve çevre sorunlarını da küreselleştirmiştir. Böylece liberalizm ve sosyalizmin kaynakların bölüşümü ve çevre sorunlarına ilişkin geliştirdikleri adalet anlayışları yetersiz görülmeye başlamış ve çevrecilik (ekolojizm) ideolojisinin 20. yüzyılın ikinci yarısında doğması ile birlikte çevresel adalet anlayışı geliştirilmeye çalışılmıştır. Bu makale dünya kaynaklarının yönetimi ve paylaşımı konularını çevresel bir adalet anlayışı çerçevesinde ele almayı amaçlamaktadır. Genel olarak adalet kavramı ele alındıktan sonra, kaynakların yönetimi, paylaşımı ve çevre sorunlarına liberal ve sosyalist adalet anlayışlarının yaklaşımı ortaya konmaktadır. Sonrasında ise, çevresel adalet anlayışı ortaya konup, bireysel, bölgesel ve ülkelerarası düzeyde çevre sorunları bu açıdan irdelenmektedir.
Anahtar Kelimeler:

-