Antik Çağdan Milenyuma Doğum Felsefesi

Amaç: Evrenin yaratılışından itibaren doğanın kadına verdiği en önemli görevlerden biri insan neslinin devamlılığınısağlamak için doğum görevini yerine getirmektir. Yazılı Tarih süreci olarak bu konuda bir değerlendirmesunulmaktadır.Dayanaklar/Kaynaklar: Antik çağdan zamanımıza kadar olan sürede, literatür eşliğinde bir bakışyapılmaktadır.Giriş: Uygarlık tarihinin başlangıcı olan Antik çağda (Dünya tarihinin yazılı başlangıcından Orta çağa kadar geçendönem) mitolojinin hüküm sürdüğü dönem de kadın doğumu bir coşku olarak görür, doğanın bir parçası olarakgörevini sorgulamadan yerine getirirdi. Doğum bir varoluş ile sosyal devamlılık anlamında olduğundan, bir kutsallıkve bir korkulan ama istenilen bir boyut olmuştur.Genel Yaklaşım; Yazılı metinlerden elde edilen veriler doğrultusunda yorumlar yapılmıştır.Başlıca boyutlar: Tarih zaman süreci içinde, doğuma bakış felsefesinde, değişim boyutu dikkatleregetirilmiştir.Yaklaşım: Ne zaman ki insan aklı mitolojiye edebiyatı ve matematiği ilave etti bilim denilen sürecin gelişmesi iledoğal (insan eli değmeden gerçekleşen) doğum mekanik bir işlev olarak görülmeye başlandı. Antik çağda coşkulubir tören olan doğum milenyum çağında korkulan bir savaş haline geldi.Sonuç: Doğum her zaman bir canlının var oluş için istediği, ancak yaşam boyutu olarak ta korktuğu bir simgeolarak, inançlarda, dualarda sıklıkla yer eden bir olgu olmuştur. Ölümlerin anne ve bebek olarak yüksek olmasıbaşlıca nedenler arasındadır.Yorum: Tarihte insanlar korktukları boyutları Tanrıçalaştırmış, daha sonra simgeleştirmiş, modern boyutta da birrobotlaşma şekline dönüştürmeye çalışmıştır. Ancak doğum varlığın başlangıcı olarak insanları felsefe açısındandüşünmelere sevk eden bir durum, olgu, bir kültürel parametredir.

___

  • Eskişehir Özel Acıbadem Hastanesi, Haftalık Salı Sabah Toplantısında sunulmuştur.