Aktif ve inaktif tüberkülozlu hastalarda atopi araştırılması
Son yıllarda atopik hastalıklarda gözlenen artıştan infeksiyon hastalıklarındaki azalmanın sorumlu olabileceği düşünülmektedir. İntradermal tüberkülin enjeksiyonuna pozitif yanıt veren çocuklarda, PPD negatif olanlara göre, atopi ve atopik hastalıkların prevalansının daha düşük olduğu saptanmıştır. Tüberkülin deri testi ile atopi arasında saptanan bu ters ilişkiden yola çıkarak çalışmamızda aktif tüberkülozla hastalarda atopi ve atopik hastalıkların insidansında normal popülasyondan ve inaktif tüberkülozlu hastalardan farklılık olup olmadığını araştırmayı amaçladık. Cilt testi pozitifliği oranı, aktif tüberkülozlu olgularda %23.7, inaktif tüberküloz grubunda %45 idi, ancak iki grup arasında anlamlı bir fark saptanmadı (p> 0.05). Cilt testi pozitif olgular içinde allerjik hastalıklara ait semptom tanımlayanlar aktif ve inaktif tüberkülozlu hastalar için sırasıyla; %10.5 ve %20 idi, semptomatik atopik olgular arasında da fark gözlenmedi (p> 0.05). Phadiotop testi pozitifliği açısından da aktif (%26) ve inaktif (%40) tüberkülozlu olgular arasında fark saptanmadı (p> 0.05). Aktif tüberkülozlu olguların %67.6'sında yayma (+), %32.4'ünde yayma (-) idi. Yayma pozitifliği ile cilt testi pozitifliği arasında anlamlı bir ilişki bulunmadı (p> 0.05). İnaktif tüberkülozlu atopik (n= 9) ve nonatopik (n= 11) olgular arasında tüberküloz tedavisinin kesilişinden beri geçen süre açısından farklılık gözlenmedi (p> 0.05). Sonuç olarak atopi ve atopik hastalıkların insidansında aktif tüberkülozlu hastalarda inaktif tüberkülozlu gruba göre bir fark saptanamamıştır. Ancak inaktif tüberkülozlu olgularımızda cilt testi pozitifliği ve atopik hastalık görülme sıklığının daha fazla olması, aktif tüberkülozlu hastaların tedavileri tamamlandıktan sonraki yıllarda atopi gelişimi açısından izlenmeleri gerektiğini düşündürmektedir.
Evaluation of atopy in patients with active and inactive tuberculosis
The rise in allergic disorders over the past three decades has been suggested to be related to the decrease in infectious diseases. Recently a negative association between tuberculin responses and atopic disorders has also been reported. In the light of these data, we planned to investigate the prevalence of atopy and atopic diseases in patients with active tuberculosis and to compare the findings with the data of patients with inactive tuberculosis. There was no significant difference between the rates of skin prick test positive patients in active (23.7%) and inactive (45%) tuberculosis groups (p> 0.05). The symptomatic atopic patients consisted 10.5% and 20% of the active and inactive tuberculosis groups, respectively and there was no significant difference between two populations (p> 0.05). The phadiotop test did not show any difference between patients with active and inactive tuberculosis (p> 0.05). Among the patients with active tuberculosis 67.6% were smear positive, whereas 32.4 % were found to be smear negative. There was not any association between positive smear tests and atopy (p> 0.05). We couldn't find any difference in the mean time following tuberculosis therapy between atopic (n=9) and nonatopic (n= 11) patients with inactive tuberculosis (p> 0.05). In conclusion we did not observe any difference in atopy and atopic disease rates between patients with active and inactive tuberculosis. However it seems necessary to follow-up the subjects with active tuberculosis as atopy rates were slightly higher in the inactive group.