Birinci Dünya Savaşı sonrasında Avusturya Macaristan İmparatorluğunun yıkılmasıyla topraklarında yeni ulus devletlerin oluştuğu bu coğrafyada Avusturya, nüfus bütünlüğünü korumakla birlikte siyasi ve ekonomik anlamda hayli küçülür. St. Germain anlaşmasının getirdiği ağır şartlar onu yeni arayışlara itecektir. 1918den itibaren özellikle ordudaki asker sayısının kısıtlanması sonucunda, bu ihtiyacı karşılamaya yönelik olarak ama aynı zamanda uluslaşma sürecinde önemli bir işlev gören bir siyasi terbiye aracı olarak kadın ve gençlik teşkilatlarını kurarlar. Revizyonist politikalar yürüten ülkelerin yanında yer alan Avusturyanın olası savaş için nüfusunu dinamik tutmaya yönelik bu tavrı, başta Almanya olmak üzere İtalya, Bulgaristan, Yugoslavya ve Macaristan vb. diğer ülkelerde de görülür. Farklı adlar altında mevcut siyasi partilerin organı olarak veya onlardan bağımsız bir biçimde organize edilmiş olan kadın ve gençlik örgütleri zamanla hem halktan hem de hükümetlerinden sağladıkları destek aracılığıyla sayıları yüz binleri bulan geniş organizasyonlara ulaşırlar. Avusturyada en büyüğü Jung-Vaterland olarak adlandırılan gençlik örgütü ordu benzeri bir yapılanma ile okul çağlarından başlayarak çocukların askeri bir disiplinle yetişmelerini sağlarken, dini, milli ve halkçı değerleri üstün tutan bir devlet anlayışına bağlı kalmayı da en önemli değerlerden sayar. Yaklaşan İkinci Dünya Savaşı bu faaliyetlerin daha etkin bir biçimde yürütülmesinin yanı sıra, büyük çoğunluğunu Almanya ile birleşmekten yana olanların oluşturduğu yaklaşımın hayata geçirilmesini de hızlandıracaktır. Anti-revizyonist blok içinde yer almasına rağmen Avrupadaki bu tür oluşumları dikkatle takip eden Türkiye ise bu durumu kendi ülkesinde olası savaş durumunda alacağı siyasi tavrı belirlemenin dışında, sosyal ve kültürel alanda devrim çabalarının hızla sürdüğü bu dönemde halkevleri gibi kültür kurumları aracılığıyla siyasi ve toplumsal dönüşüm kodlarının aktarıldığı benzer çabaları hayata geçirmek şeklinde değerlendirir. Bu yaklaşım bir yandan gençliğin köklü değişimi benimseyen bir anlayışla yetiştirilmesini sağlarken, diğer yandan ulus devlet inşa sürecinin tamamlanmasına katkı sağlayacaktır.

Aftermath of the First World War, while many nation-states emerge in the peninsula; Austria maintaining the integrity of its population, decreased in political and economic influence. The opressive conditions of the Treaty of St. Germain propeled Austria to new quests.Not only to the cover the need for man-of-arms since the limitations of 1918, but also, as a means of political training, Austria established women and youth organizations. Participating to the revisionist states, the very same attitude of Austria (to keep its people dynamic and read to a possible war) is also seen among İtaly, Bulgaria, Yugoslavia and Hungary. The number of women and youth organizations established as an entity of political parties or independently of them, reaches to hundred thousands with the help of the financial support given by the government and the public. Jung-Vaterland, accepted as the biggest youth organization of Austria, with its structure similar to army, aimed to educate the children of school age with a military discipline and to indoctrinate loyalty to the state which embraces religious, national and populistic values over all other values. By the Second World War closing such initiatives gained impetus, at the same time meanwhile the perception of whom were in favour of union with Germany overweighed. Turkey being in the anti-revisionist bloc, yet observing the European politics closely, had similar entities called People s Houses which were established to strengthen the national, cultural and social ties among the people. People s Houses another goal was to educate the youth which internalized the radical change in the process of nation-state building of Turkey.