Sosyal Politikanın Hayırseverlikle İmtihanı

Hayırseverlik elbette ki kişisel bir meziyet olarak takdir edilebilecek bir özelliktir. Hatta her ne kadar ‘iyi’ ve ‘kötü’ nitelendirmelerinin sınırını neyin oluşturacağı çoğunlukla tartışmalı olsa da hayırseverliğin ‘iyi insan’, ‘iyi yurttaş’, ‘iyi zengin’ vb. gibi ifadelere kaynaklık edebileceği söylenebilir. Ancak bireysel düzeyde takdir edilen bir özelliğin bir politika aracı olarak ele alınması acaba ne kadar fonksiyonel olacaktır? Konu yoksulluk gibi girift bir problemle birlikte düşünüldüğünde, üzerinde daha derin ve soğukkanlı düşünmeyi gerektirmektedir. Hayırseverlik gibi girişimlerin elbette ki takdir edilmesi gerektiği düşünülebilir ancak yoksulluk gibi varoluşsal bir meselede bu konunun eleştirel olarak ele alınması, ‘haklar’ konusunu da kapsayan bir alanın daha derinlemesine tartışılmasına katkı yapabilir. Bu çerçevede bu makale sosyal haklara göndermede bulunarak ‘hayırseverlik’ kurumunun, kişilerin bireysel dünyalarını ilgilendiren boyutu ile değil ancak bir sosyal politika aracı olarak işlevine dair bir tartışmasını sunacaktır.

An Examination of Social Policy and Philantropy

Philanthropy can, certainly, be approved as a good personal characteristic Although there is no compromise on the border of ‘the bad’ and ‘the good’, it is usually accepted that philanthropy can form the basis of ‘good people’, ‘good citizen’, ‘good wealthy people’ etc. Yet, could a good personal characteristic be a functional tool for social policy? When thought it with a complex question such as poverty, this issue deserves more attention to consider it closely. Although philanthropy is a good personal characteristic, in social policy, looking at poverty in the frame of ‘the rights’ would be more useful to reduce it. This paper intends to argue the function of philanthropy as a social policy tool.