TÜRKİYE’DE GÖÇÜN DEĞİŞEN YAPISI KAYNAKLI İKİ OLGU

Türkiye’de nüfussal dönüşümün ikinci evresinin başladığı 1950- 1960 döneminde iç ve dış göç dalgası başladı. Köylü göçmenler, varış noktası olan şehirlerde “aile ve din kurumu” kaynaklı kalkış yeri değerleri bağlamında yaşamlarını sürdürmüşlerdi. Sosyal baskıdan ötürü boşanmalar köydeki düzeyini sürdürmüştü. Ülkemizde 1970- 1980 dönemi sonrasında şehir-şehir göçü öncelikli konuma gelmişti. 1980 öncesine göre nitelik açısından birbirinden çok farklı olanları yapısında barındırmaya başlayan şehir, karmaşıklığın yaşandığı bir yer olmuştu. Sosyal baskının azaldığı şehirli göçü alan yerleşmelerde boşanma hızları önceki döneme göre farklılaşmıştı. 1960’lı yıllarda yine nüfus baskısından ötürü çoğunlukla köyden olmak üzere dış göç başlamıştı. Bunlar varış noktası sosyal yapısının en alt grubunda yer almışlardı. Kalkış noktası değerleri bağlamında yaşamlarını sürdürmüş, varış noktası ile bütünleşmeyi ötelemişlerdi. Tasarruflarını ülkemize aktarmış, ülkemiz 1970-2000 döneminde beklenmeyen dış âlem gelirine kavuşmuştu. 1980’li yıllarda üniversitelerin ilk yüzde beşle öğrenci alan tıp, mühendislik, fen ve sosyal bilimler bölümünü bitiren gençlerde, çoğunlukla yurt dışında eğitimini sürdürmek ya da merkez ülkelerde çalışma istemi oluşmuştu. Bu tutum ve davranış 2000’li yıllarda gençler arasında bir değer haline gelmişti. Varış noktasında ağ ilişkilerini iyi yöneten gençler, aile servetlerinin de merkez ülkeye transferini gerçekleştirmeye başlamışlardı. Bunların amacı piyasa koşullarında öteki ile yarışı sürdürmek, rekabet edebilmek olmuştu. Başarıları ölçeğinde ülkeye kaynak aktarmak gibi bir öncelikleri olmamıştı. Türkiye, 2000’li yıllarda işçi göçünden gelen kaynak aktarımını kaybetmiş; ama artan beyin göçü ile kaynak aktaran bir ülke konumuna gelmişti.

TWO PHENOMENA ROOTED IN TURKEY’S CHANGING MIGRATION STRUCTURE

Between 1950 and 1960, internal and international migration started along with the the second stage of demographic transition in Turkey. Rural migrants maintained their lives in destination cities according to their values regarding family and religious institutions from their residence of origin. Due to social pressure, divorce- remained at its rural level. After the 1970-1980 period, urban to urban migration became predominant in our country. Compared to the period before 1980, the city started hosting a very diverse group of people having different characteristics, and has become a place of complexity. As social pressure decreased compared to previous periods in places receiving urban migrants, the divorce rates changed. In 1960s, as a result of population pressure, emigration has started mostly in rural areas. These migrants were part of the lowest level of social strata at the destination. They continued to maintain their lives based on their values of origin and postponed their integration with the destination. They had transferred their savings to our country and our country received an unexpected amount of income due to remittances between 1970-2000. In the 1980s, young people, who studied medicine, engineering, science and social sciences at universities that admit students from the top 5 percentage, developed a desire to continue their education abroad or to work in central countries. This attitude and behaviour became a value among youth in the 2000s. The students who managed their networks well at the destination, had begun to transfer their family savings to the central countries. Their purpose was to stay in competition with others under market conditions. Despite their success, they did not have a priority to transfer resources to their country. In the 2000s, Turkey lost its income from worker emigration; and on top of it became a country that exports resources through brain drain.

___

  • Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı(2014): Türkiye’de Boşanma Nedenleri Araştırması, s.46. Ankara.