Yer yuvarlağımızın geçmişi bakımından, yeni ve çok büyük bir aşamanın başlangıcında bulunmaktayız : Uzayın ele geçirilmesi yönünde ilk adımlar atılmıştır. Bu denli geniş çaptaki bir olaya, önem bakımından yaklaşan pek az oluş vardır. Yer yuvarlağının kendi oluşumu, yeryüzündeki canlılığın ortaya çıkması ve karalarla havaların canlılarca ele geçirilmesi bu önemli oluşumlardan sayılabilir. Şimdi de uzayın ele geçirilmesi veya daha yatkın bir deyimle gezegenler arası alanın ele geçirilmesi demek olan ikinci adım atılmak üzeredir. Böyle bir olay karşısında, anılarımızla geçmişe yönelmek ve iki temel soru çevresinde duraklamak gereğini duymamız açık bir anlam taşır : Yer yuvarlağı ve hayat nasıl oluşmuştur? Bu sorulara bütün dinlerde raslanır, büyük düşünürlerin kafalarında biçim kazanmış olan bu soruların karşılığı, deyim yerindeyse, söz konusu ulusun ve söz konusu sürenin, içinde bulundukları, ruhsal ve doğal bilim çapının bir ölçüsüdür.

Wir stehen am Vorabend einer neuen, grossen Epoche in der Geschichte unserer Erde: die ersten Schritte zur Eroberung des Weltenraumes haben begonnen. Nur ganz wenige Ereignisse besitzen eine gleichgrosse Bedeutung, etwa die Entstehung der Erde selbst, die Entstehung des Lebens auf der Erde sowie die Eroberung des Festlandes und der Luft durch das Leben. Und nun beginnt also der naechste Abschnitt, die Eroberung des Weltenraumes, oder, etwas bescheidener ausgedrückt, die Eroberung des interplanetaren Raumes. Es ist verstaendlich, wenn angesichts eines solchen Ereignisses die Gedanken zurückwandern in die Vergangenheit und die beiden fundamentalen Fragen umkreisen: Wie entstanden Erde und Leben? Es sind die Fragen der Menschheit, wir begegnen ihnen in allen Religionen, alle grossen Denker haben sich damit befasst, und ihre Beantwortung ist in gewissem Sinne ein Gradmesser für den Stand des geistigen wie auch des naturwissenschaftlichen Denkens des betreffenden Volkes und seiner Zeit.