KUR’ÂN-I KERİM’DEKİ TAVEFE VE TÜREVLERİ ÜZERİNE BİR İNCELEME

Kelime ve kavramlar, ait olduğu kültürün vazgeçilmez yapı taşlarıdır. Bu hakikat diğer milletler gibi Araplar için de geçerli olmuş, onlar da dil birikimlerini özenle korumuşlardır. Kur’ân-ı Kerîm, nüzulü esnasında Arapların anılan dil müktesebatını bazen mevcut manasında bazen de inşa etmekte olduğu yeni inanç, ahlak ve toplumsal sisteminde farklı manalar kazandırarak kullanmıştır. Bu süreçte Arapça kelimelerin semantik değişim geçirmesiyle, lügat manalarında genişleme ve yeni terim anlamları kazanmasına yol açmıştır. Dolayısıyla Kur’ân’ın din ve dünya görüşünü aksettiren kelimelerinin kök anlamlarıyla birlikte bütün olarak incelenmesi, ayetin maksadının doğru kavranması açısından önem arz etmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’de sözlük ve terim manalarıyla yer alan kavramlardan, üzerinde çalışılmamış olanlardan birisi de ṭ-v-f köküdür. Kur’ân’da ṭ-v-f’den türetilen tâfe yetûfu, yetûfûne, yutâfu gibi fiil ve tavâf, tûfân, tâif ve tâife gibi isim formları geniş anlam yelpazesiyle kullanılmıştır. Kavramın ilk akla gelen ve en fazla kullanılan kök manası, bir şeyi korumak için onun etrafında yürüyerek dönmek, seyahat için şehirleri dolaşmak, herhangi bir şeyi kaplamak ve yayılmaktır. Onun lügavi manaları arasında hayal, rüya, kalbî meyil, vesvese ve günah gibi hissî/manevi hususlar bulunmaktadır. Kelimenin salgın hastalık, yaygın ölüm getiren afet ve azap vb. anlamları onun, maddi varlıklarla alakalı yönünü oluşturmaktadır. Kelimenin türevleri ve manaları geniş bulunmakla birlikte çalışmanın merkezini, ṭavâf, ṭâif ve ṭâife kalıplarının oluşturduğu söylenebilir. Tavâfın, bir şeyin çevresinde sürekli adımlarla dairevi dönmek sözlük manasının, Kâbenin çevresinde ve Safa-Merve arasındaki terim manalarının ilkinde aynen ve ikincisinde biraz değişerek korunduğu görülmektedir. Tavâfın, kutsalın etrafında dolanmak terim manasının, cennet ehlinin çevresinde hizmetçilerin dolanmasında ve cehennem ehlinin azap mekânları arasında gidip gelmelerinde kullanılması, Kur’ân’ın iyiliğe teşviki ve kötülükten sakındırmayı kutsala eşdeğer gördüğüne işaret etmektedir. Cahiliye döneminde putların etrafında dönülmesinde tavâf yerine devvâr/dönülen lafzının kullanılması, yine kök manasındaki kutsala atıf gibi görünmektedir. Tavâf mastarından türetilen bazı kelimeler şeytan, bir yoruma göre melek, insan fertleri ve toplulukları için kullanılmaktadır. Ancak bu kelimenin farklı tabiata sahip varlıklarla ilgili kullanılması, onlarda anlam değişikliğine veya zıtlığına sebep oluşturmamaktadır. Aynı şekilde kelimenin ikrama/rahmete delalet eden manası yanında âfet/azap zıt anlamlarda kullanılması, cümle içerisinde ve akışında herhangi bir müphemliğe ve yanlış anlaşılmaya sebep olmamaktadır. Kavramın, dünyevi ve uhrevi hayata dair konularda kullanılması, bu iki hayatın benzerliğine ve/veya farklılığına işaret etmektedir. Yine kelimenin ve türevlerinin farklı cinsten yükümlü varlıklar için kullanılması, herhangi bir anlam değişmesine yol açmamaktadır. Kelimenin tavf, tufân ve tayf mastarlarından ilk ikisi, tavâfın sözlük manasına daha yakındır. Üçüncüsü ise geniş anlam alanıyla âyetlere zengin mana kazandırmaktadır. Tâif; surlarla çevrili düşmandan korunan şehir ve geceleyin evlerin etrafında sürekli dönerek koruyan gece bekçisi anlamlarıyla kök manasıyla uyumludur. Mekke dışından Kâbeyi tavaf etmek için gelen ve kralların elçilerine benzetilenlere tâif denilmesi kutsala saygı gösterenlere verilen değeri aksettirmektedir. Şeytan ve/veya vesvesesi için tâifin kullanılması, iman, takva ve istikamet üzere yaşamanın önündeki muhtemel tehlikelere dikkat çekmektedir. Bir bütünün parçası ve çevresinde dolanacak kadar insan topluluğu temel manasını taşıyan tâife, medeni surelerde Müslümanların, münafıkların, Ehl-i Kitabın ve müşriklerin bir kişiden başlayarak yüzbinleri bulan kısımları için kullanılmıştır. Anılan manaların âyetlerin anlaşılmasındaki rolüne binaen içinde t-v-f ve türevlerin geçtiği âyetlerin, bu manalara uygun tevilinin teyit edilmesi ve varsa göz ardı edilen anlama göre yorumlanması önem arz etmektedir. Bütün bu mülahazalar, zikredilen kavramın üzerinde çalışılmasına dayanak oluşturmuş ve alana mütevazı bir katkı sunmayı hedeflemektedir. Çalışmada kelimenin Kur’ân’da kullanılan ve onlarla alakalı olduğu düşünülen türevleri konu edilmiş, sözlük manaları açıklanmış ve içinde geçtiği âyetlere kazandırdığı manalara değinilmiştir. Zikredilen kelimenin kökü ve/veya türevlerinin, âyetlerdeki farklı kıraatlerine bilhassa odaklanılmıştır. Bununla, kıraat farklılıklarının âyete kazandırdığı yeni manaların bulunması hedeflenmiştir. Çalışmada anlam birliği veya yakınlığı olan kelimeler aynı başlık altında incelenmiştir. Kavramın türevlerinin ve ilgili âyetlerin iniş sırasına göre manalarının izlediği seyir kısaca gösterilmeye çalışılmıştır. Çalışma, daha çok klasik lügatlerin ve alanın temel tefsirlerinin verilerinden faydalanılarak hazırlanmıştır.

A STUDY ON ṬAWAFA AND ITS DERİVATİVES İN THE QUR'AN

Words and concepts are indispensable building blocks of the culture to which they belong. This truth has been valid for the Arabs as well as other nations, and they have carefully preserved their linguistic knowledge. During its descent, the Qur'ān used the aforementioned language acquis of the Arabs, sometimes in its current sense, and sometimes by bringin it different meanings in the new belief, moral and social system it was building. In this process, with the semantic change of Arabic words, it has led to expansion in the meanings of the lexicon and to gain new term meanings. Therefore, it is important to examine the words of the Qur'ān that reflect the religion and world view, together with their root meanings, in order to understand the purpose of the verse correctly. ṭ-v-f root is one of the concepts in the Qur'ān with dictionary and term meanings, which has not been studied. In the Qur'ān, verbs such as tâfe yetûfu, yetûfûne, yutâfu derived from ṭ-v-f, and noun forms such as tawâf, tûfân, tâif and tâife have been used with a wide range of meanings. The first and most commonly used root meaning of the concept is to walk around something to protect it, to travel around cities for travel, to cover anything and spread. Among its lexical meanings, there are emotional/spiritual issues such as imagination, dream, heart inclination, delusion and sin. The word means epidemic, disaster which brings widespread death, and torment, etc. constitute its aspect related to material assets. Although the derivatives and meanings of the word are wide, it can be said that ṭavâf, ṭâif and ṭâife forms form the center of the study. It is seen that the dictionary meaning of tawaf, turning around something in a circle with continuous steps, is preserved in the same way in the first and slightly changed in the second, in the meaning of the terms around the Kaaba and between Safa and Marwa. The use of the term tawaf, circling around the holy, for servants to circle around the people of Paradise and for the people of Hell to go back and forth between the places of torment, indicates that the Qur'an considers encouraging good and forbidding evil to be sacred. The use of the word "devvâr/turned" instead of tawaf in the period of jahiliyyah seems to refer to the sacred in the root meaning. Some words derived from the infinitive tawaf are used for devil, according to one interpretation, for angels, human individuals and communities. However, the use of this word in relation to beings of different nature does not cause a change in meaning or antagonism in them. In the same way, the use of the word in the opposite meaning of disaster/torment besides the meaning denoting treat/mercy does not cause any ambiguity or misunderstanding in the sentence and its flow. The use of the concept in matters pertaining to earthly and otherworldly life points to the similarity and/or difference of these two lives. Again, the use of the word and its derivatives for different kinds of obligatory assets does not cause any change in meaning. The first two infinitives of the word tawf, tufân and tayf are closer to the dictionary meaning of tawaf. Third, it gives rich meaning to the verses with its wide meaning area. Taif; It is compatible with the root meaning of the city surrounded by walls, protected from the enemy, and the night watchman who constantly revolves around the houses at night. The fact that those who came from outside Mecca to circumambulate the Kaaba and are likened to the envoys of the kings are called taif reflects the value given to those who respect the sacred. The use of ta'if for Satan and/or his delusions draws attention to possible dangers in front of living in faith, piety and direction. Taife, which has the basic meaning of a part of a whole and a community of people enough to go around, is used for parts of Muslims, hypocrites, People of the Book and polytheists starting from one person and reaching hundreds of thousands in madani suras. Based on the role of the aforementioned meanings in understanding the verses, it is important to confirm the interpretation of the verses in which t-v-f and derivatives are used in accordance with these meanings and to interpret them according to the meaning that is ignored, if any. All these considerations have formed the basis for the study of the mentioned concept and aim to make a modest contribution to the field. In the study, the derivatives of the word used in the Qur'ān and thought to be related to them were discussed, the dictionary meanings were explained and the meanings that it gave to the verses were mentioned.

___

  • Altuncî, Muhammed. el-Mu’cemu’l-mufassal fî tefsîr-i garîbi’l-Kur’âni’l-Kerîm. b.y.: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 2003.
  • Askerî, Ebû Hilâl. el-Furûku’l-lugaviyye. thk. Muhammed İbrahim Selim. Kâhire: Dâru’l-ilm ve’s-Sekâfe, t.y.
  • Cevherî, İsmail b. Hammâd. es-Sıhâh Tâcü’l-Lüga. thk. Ahmed Abdülgafûr. 6 Cilt. Beyrut: Dârü’l-İlm, 3. Basım, 1984.
  • Cürcânî, Ebû Bekr Abdulkâhir. Kitâbü delâili’l-i’câz. Ta’lik. Mahmud Muhammed Şâkir. Kâhire: Mektebetu Hâncî, 1984.
  • Çoruhlu, Yaşar. “Türk Sanatında Tavaf Ritüelinin Yeri”. İslam Öncesinden Çağdaş Türk Dünyasına. ed. Hayrunnisa Alan v.dğr. 73-92. İstanbul: Doğu Kütüphanesi, 2008.
  • Duman, M. Zeki. Beyânu’l-Hak. 2 Cilt. Ankara: Fecr, 3. Basım, 2016.
  • Endelusî, Ebû Hayyân. el-Bahru’l-muhît. thk. Âdil Ahmed Abdulmevcud. 8 Cilt. Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-Arabiyye, 1993.
  • Ferâhî, Abdulhamîd. Mufredâtu’l-Kur’ân. thk. Muhammed Ecmel Eyyûb el-Islâhî. Beyrut: Dâru’l-Garbi’l-İslâmî, 2002.
  • Ferâhîdî, Halîl b. Ahmed. Kitâbü’l-ʿayn. thk. ʿAbdulḥamîd Hindâvî. 5 Cilt. Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-ʿİlmiyye, 2003.
  • Ferrâ, Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Ziyâd Meâni’l-Kur’ân. 3 Cilt. Beyrut: Âlemü’l-Kütüb, 3. Basım, 1983.
  • Günay, İlhami. Başlangıcından Bugüne Kur’ân’ın Türkçe Tefsir ve Tercümesi. İstanbul: Ensar Neşriyat, 2016.