Türk Sinemasında Yeni Hayatın Eşiği: Haydarpaşa Garı Üzerine Değerlendirmeler

19. yüzyılın ikinci yarısında Fransız Lumiere Kardeşlerin sinematograf cihazını icat etmeleriyle birlikte ortaya çıkan ve ülkemize de takip eden yüzyılın başlarında gelen sinema sanatının ilk örnekleri tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de öncelikle belge filmler üzerinden oluşturulmuştur. Dünya savaşlarının hemen ertesinden günümüze gelene değin ise sinema, başlangıcındaki belge niteliğinin yanında zaman içerisinde geliştirdiği türlü konu ve teknik altyapı üzerine çok büyük bir birikim koyarak halk kitlelerinin görsel sanatlar içerisinde en çok ilgi duyduğu ve belki de dünyanın en yaygın bilinen sanat dalı haline gelmiştir. Anlatının dört unsuru olarak ele alınan olay, yer, zaman ve kişiler bir metin (senaryo) olarak başlayan sinema eseri anlatısının da en önemli unsurlarını oluşturmaktadır. Bu doğrultuda sinema eserlerinin de bir edebi anlatı gözüyle değerlendirilmesi mümkündür. Hatta sinema eseri bu anlamda edebi eserden bir kat daha ileri giderek özellikle mekân bağlamıyla izleyicinin zihninde daha ayrıntılı bir yer edinebilmektedir. Bu bakımdan mekân sinema eserinin doğru okunabilmesi veya anlamlandırılması açısından çok önemli bir görevi de yerine getirmektedir. Çünkü mekân, sinema eserinin konusunun geçtiği yer olmasının yanında, vermek istediği mesajın da izleyiciye tam anlamıyla yansıtılmasını sağlayan görsel temsillerin sahnelendiği yerdir. Dolayısıyla bir sinema eserini değerlendirme durumunda mekân bağlamı asla göz ardı edilmemelidir. Türk sinemasında çok önemli bir sinematik gösterge olarak yer alan Haydarpaşa Garı ile ilgili temsillerin değerlendirilmeye çalışıldığı bu araştırmada öncelikle sinema – mekân ilişkisine değinilmiş, ardından Haydarpaşa Garı’nın tespit edilen filmlerde hangi psiko-sosyal, sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik ve geleneksel kodlarla izleyiciye sunulduğu üzerinde durulmuştur. Bu anlamda 1950-2020 yılları arasındaki yetmiş yıllık süre zarfında Yeşilçam sineması olarak adlandırılan Türk sineması geleneğinde Haydarpaşa Garı’nı bir şekilde mekân olarak seçen yaklaşık 80 eserden yapılan seçkilerdeki gar temsilleri görsel içerik çözümlemesi yöntemiyle ele alınıp değerlendirilmiştir.

The Threshold of New Life in Turkish Cinema: Assessments on Haydarpaşa Station

In the second half of the 19th century, the first examples of the art of cinema, which emerged with the invention of the cinematograph device of French Lumiere Brothers, and came to our country in the beginning of the following century were created primarily on document films also in our country as all over the world. From the very beginning of the world wars to the present days, besides the documentary characteristics at the beginning, cinema has become the most interested and most widely known branch of art in the visual arts, by putting a great accumulation on the subject and technical infrastructure it has developed over time.The event, place, time and people, which are considered as the four elements of the narrative, are also the most important elements of the narrative of the cinema works that started as a text (script). In this direction, it is possible to evaluate cinema works with a literary narrative perspective. In fact, cinema can go a step further than the literary work in this sense, and it can have a more detailed place in the mind of the viewer especially in terms of space. In this respect, the place also fulfills a very important task in terms of reading or making sense of the cinema works. Because, as well as being the place where the subject of the cinema work passes, the place is the place where the visual representations, which ensure that the message it wants to give is fully reflected to the audience, are staged. Therefore, in the case of evaluating a cinema work, the context of space should never be ignored.In this research, in which the representations about Haydarpaşa Station, which is a very important cinematic indicator in Turkish cinema, was tried to be evaluated, the relationship between cinema and space was first mentioned. And then, it is emphasized that which psycho-social, socio-cultural, socio-economic and traditional codes of Haydarpaşa Station were presented. In this sense, in the Turkish cinema tradition called Yeşilçam cinema during the seventy-year period between 1950-2020, the station representations in the selections made from about 80 works that chose the Haydarpaşa Station as a venue were handled and evaluated by visual content analysis. 

___

  • ATMACA, E. ve ADZHUMEROVA, R. (2010). Kapı ve Eşik Kelimeleri Üzerine. SAÜ Fen Edebiyat Dergisi, C. 12 S. 2, s. 23-45.
  • BETTON, G. (1986). Sinema Tarihi, (Çev. Şirin Tekeli). İstanbul: İletişim Yayınları.
  • BEYDİLİ, C. (2004). Türk Mitolojisi Ansiklopedik Sözlük. Ankara: Yurt Yayınları.
  • CAMPBELL, J. (2010). Kahramanın Sonsuz Yolculuğu, (Çev. S. Gürses). İstanbul: Kabalcı Yayınevi.
  • DİNÇ, M. (2019). Kemal Sunal Filmlerinde Folklor ve Mizah. İstanbul: Hiperlink Yayınları.
  • GÜVEN AKDOĞAN, Ö. (2018). İşe Yarar Bir Şey’de Yolculuk, Hareket ve Zaman. SineFilozofi Dergisi, C.3, S.6, s.3-22.
  • MONACO, J. (2002). Bir Film Nasıl Okunur. İstanbul: Oğlak Yayıncılık.
  • ÖZGÜÇ, A. (2010). Türk Sinemasında İstanbul. İstanbul: Horizon International.
  • SUNER, A. (2006). Hayalet Ev. İstanbul: Metis Yayınları.
  • TURNER, V. (2018). Ritüeller-Yapı ve Anti Yap. (Çev. N. Küçük), İstanbul: İthaki Yayınları.
  • TÜRKYILMAZ, D. (2019). Eşik Altı Boş Değildir: Eşik Kavramının Türk Düşüncesine Yansımaları. Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, C.7, S. 17, s.151-162.