XVIII. yüzyıl klasik Türk Edebiyatı şairleinden Laziki-zade Feyzullah Nafiz ve Divan'ı üzerine

XVIII. yüzyıl, dışarıda yenilgiyle sonuçlanan savaşlar ve toprak kayıpları, içeride ise siyasî ve ekonomik sıkıntılarla Osmanlı Devleti’nin çöküşü yaşadığı bir yüzyıl olmuştur. Batının askerî ve teknik alanlardaki başarısı kabul edilip bu yönde adımlar atılırken Avrupa ülkelerine de elçiler gönderilmiş, böylece kültürel ve sosyal yaşamdaki değişimin başlaması sağlanmıştır. XVIII. yüzyılda kendini hissettiren bu değişim, Klasik Türk şiirinde de bir çeşitlilik yaratmıştır. Yüzyılın en belirgin özelliği mahallileşmedir. Şiirde günlük dile, deyim ve atasözlerine yer verilmiş, konular yerlileşmiştir. Dönemin edebî yaşamında dikkat çeken bir başka özellik de şiire olan ilginin artmasıdır. Bu yüzyıl, tezkirelerde yer alan şair sayısı bakımından Klasik Türk edebiyatının en zengin dönemidir. Ancak şair sayısının artması, üstat şairlerin sayısal olarak artmasına yol açmamış, bu dönemde, Klasik Türk şiirinin zirve isimlerinin söyleyiş biçimlerini tekrarlamaktan öteye gitmeyen “müteşair”lerin çoğaldığı görülmüştür. Bu çalışmada öncelikle, XVIII. yüzyıl Klasik Türk edebiyatı şairlerinden biri olan Lâzikî-zâde Feyzullah Nâfiz’in (öl. H.1181/ M.1767) hayatı ve eserleri hakkında bilgiler verilecektir. Daha sonra, eserlerinden Dîvân’ı şekil, içerik ve üslûp bakımından değerlendirilerek şairin edebî yönü belirlenmeye çalışılacaktır. Nâfiz, Osmanlı Devleti’nin kırk dokuzuncu şeyhülislâmı İmam Mehmed Efendi’nin oğludur. Amasya sancağına bağlı Ladik kasabasından olduklarından “Lâzikî-zâde” lakabıyla anılmaktadır. Hakkında bilgi veren bazı kaynaklarda lakabı “Kezûbî-zâde” şeklinde de geçer. H. 1130’da (M. 1718) müderris olan Nâfiz’in son görevi, H. 1181’de (M. 1767) getirildiği Rumeli kazaskerliğidir. Nâfiz’in üç eseri tespit edilmiştir. Bunların ilki, Ebû Muhammed Ganim El-Bağdadî’ye ait Dürretü’l-Muhâkemât fi Şerh-i Melceü’l-Kuzât inde Tercihi’l-Beyyinât adlı eserin Türkçe tercümesidir.Nâfiz’in diğer eseri, kaynaklarda ona ait olduğu belirtilmeyen Letâifü’l-Hayâl’dir. Şairin“şuarâ-yı Rum”a ait beyitleri derleyerek oluşturduğu bu şiir mecmuasında, Klasik Türk şiirine ait bazı kavramlar önemli şairlerin beyitleriyle örneklenmiştir. Nâfiz’in üçüncü eseri,Dîvân’ıdır. İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi T. 550 numarada kayıtlı olan Dîvân’ın başka nüshası tespit edilememiştir. Müellif hattı olan ve 229 varaktan oluşan eser, gazel ağırlıklıdır. Nâfiz’in sebk-i Hindî akımının etkisiyle şiirlerinde halk söyleyişleri ve deyimlerle birlikte uzun tamlamalara, somutlayıcı anlatıma ve örnekleme tekniğine başvurduğu görülür. Diğer yandan şair, redd-i matla ve gazel-i dü-matla gibi daha çok sebk-i Hindîyi benimseyen şairlerde görülen tekniklere de yer vermiştir. Nâfiz’in şiirlerindeki âhenk unsurları incelendiğinde şairin vezin, redif ve kafiyenin yanı sıra yinelemelerden, paralellikten, anlamsal sapmalardan ve çokanlamlılıktan zaman zaman yararlandığı görülür. Ancak bu unsurlar sistemli bir şekilde kullanılmamıştır. Şiirlerindeki kimi boşluklar ve tekrarlar dikkate alındığında Dîvân’ın şairin tashihinden geçerek son şeklini almadığı söylenebilir. Hemen her nazım şeklini kullanarak oluşturduğu Dîvân’ı ile şiire olan ilgisini ortaya koyan Nâfiz, Klasik Türk edebiyatının zirve şairlerinin seviyesine çıkamamıştır.

On the XVIII. century classical Turkish poet Lâzikî-zâde Feyzullah Nâfiz and His Divân

The 18th century for the Ottoman Empire was a period of wars that resulted in defeats and of land losses. In the same period, the Ottoman Empire also experienced political and economic problems. Military and technical achievements of the western countries were appreciated and Ottoman ambassadors were sent to these countries to change cultural and social life. The changes which were felt in the 18th century led to variations in the classical Turkish poetry. In other words, phrases, idioms and proverbs from everyday language began to be used in the poems and the topics became localized. Another significant feature of the age is the increase in the attention paid to poetry. This century is the richest period of the classical Turkish poetry in terms of the number of the poets. However, this increase does not necessarily imply an increase in the number of master poets. The poets of the period only repeated the styles of the great poets of the earlier periods. The current study is concerned with Lâzikî-zâde Feyzullah Nâfiz who is one of the classical poets of the 18th century (died in H.1181/ M.1767), his life and works. His Dîvân is analyzed in terms of form, content and style in order to reveal its literary characteristics. Nâfiz is the son of the forty-ninth sheik ul-islam, namely 􀃸mam Mehmed Efendi. Since his family was from Ladik, Amasya, his nickname is “Lâzikî-zâde.” His other nickname is “Kezûbî-zâde” according to sources. In H. 1130 (M. 1718) he became a teacher in a medrese and Nâfiz’s last assignment was the chief military judge in Rumeli in H. 1181 (M. 1767). Three works of Nâfiz were found. The first one is the Turkish translation of Ebû Muhammed Ganim El-Baidadîs Dürretü’l-Muhâkemât ş Şerh-i Melceü’l-Kuzât inde Tercihi’l-Beyyinât. Letâifü’l-Hayâl not mentioned by the sources is another work by him. In this poetry journal which the poet published collecting couplets belonging to “Şuarâ-yı Rum” some concepts of classical Turkish poetry were exemplified by giving examples from the couplets of the significant poets. The third work of Nâfiz is his Dîvân. There is only one copy of this book which can be found in the library of İstanbul University with the number of T. 550. It consists of 229 leafs and is mostly dominated by gazhels. Nâfiz, as a result of the impact of sebk-i Hindî movement, uses common terms and idioms as well as long phrases, concrete expressions and the technique of analogy in his poems. On the other hand, he employs other techniques frequently used by those who adopt the movement of sebk-i Hindî such as redd-i matla and gazel-i dü-matla. It is clear that Nâfiz uses meter, rhyme and redif as well as repetitions, parallelism, deviations, and ambiguity. However, these elements are not used systematically. Given that there are blanks and repetitions in his poems, it is possible to argue that his Dîvân is not the corrected final version. Nâfiz showed his interest in poetry through his use of various verse types in his Dîvân, however, he could not succeed in becoming one of the greatest poets of classical Turkish literature.

___

  • Aksan, D. (2005). Şiir dili ve Türk şiir dili. Ankara: Engin Yayınları.
  • Altunsu, A. (1972). Osmanlı şeyhülislâmları. Ankara: Ayyıldız Yayınları.
  • Bursalı Mehmet Tahir (2000). Osmanlı müellişeri. Ankara: Bizim Büro Basımevi.
  • Danişmend, İ. H. (1961). izahlı Osmanlı tarihi kronolojisi (c. 4). İstanbul: Türkiye Yayınevi.
  • Danişmend, İ. H. (1971). Osmanlı devlet erkânı. İstanbul: Türkiye Yayınları.
  • Demir, H. (2008). Lâzikî-zâde Feyzullah Nâfiz ve dîvânı (inceleme-metin-özel adlar dizini). Yayımlanmamış doktora tezi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara.
  • Erdem, S. (1994). Râmiz ve âdâb-ı zurafâ’sı. Ankara: AKM Yayınları.
  • Horata, O. (2006). Şiir. T. S. Halman, O. Horata, Y. Çelik, R. Korkmaz, N. Demir, M. Kalpaklı, M. Ö. Oğuz (Editörler), Türk edebiyatı tarihi içinde (c. 2, ss. 447-530). Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.
  • İpekten, H. (2007). Eski Türk edebiyatı-nazım şekilleri ve aruz. İstanbul: Dergâh Yayınları.
  • Macit, M. (2005). Divan şiirinde âhenk unsurları. İstanbul: Kapı Yayınları.
  • Mazıoğlu, H. (1982). Türk Edebiyatı, Eski. Türk ansiklopedisi içinde (c. XXXII, ss. 80-134).Ankara: Milli Eğitim Basımevi.
  • Mehmed Süreyya (1996). Sicill-i Osmanî. Nuri Akbayır (Yay. Haz.), (c.2-3). İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları.
  • Mum, C. (2006a). Sebk-i Hindî. T. S. Halman, O. Horata, Y. Çelik, R. Korkmaz, N. Demir, M.
  • Kalpaklı, M. Ö. Oğuz (Editörler), Türk edebiyatı tarihi içinde (c. 2, ss. 369-392). Ankara:Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.
  • Mum, C. (2006b). Sebk-i Hindî’de beyit yapısı, paradoksal imajlar ve çoklu duyulama. H. Aynur,M. Çakır, H. Koncu (Yay. Haz.), Sözde ve anlamda farklılaşma sebk-i Hindî: 29 Nisan 2005-İstanbul: Bildiriler içinde (ss. 108-141). İstanbul: Turkuaz Yayınları.
  • Müstakim-zâde Süleyman Sadeddin, Devhatü’l-meşâyih, MK Yz A 3681/ 1, 80a-b.
  • Öztekin, Ö. (2001). Divan şiirinde deyişbilime ait bir yapı ölçütü olarak biçimbirimsel yinelemeler. Ü. Özünlü, M. A. Gülel (Yay. Haz.), I. Dil, Yazın, Deyişbilim Sempozyumu:5-7 Nisan 2001-Denizli: 21. yüzyıla girerken yazında dil kullanımları:Alışkanlıklar, Yenilikler, Aykırılıklar, Sapmalar içinde (ss. 25-36). Denizli: Pamukkale Üniversitesi.
  • Özünlü, Ü. (2001). Edebiyatta dil kullanımları. İstanbul: Multilingual.
  • Saraç, Y. (2007). Klasik edebiyat bilgisi biçim-ölçü-kaşye. İstanbul: 3F Yayınları.
  • Shaw, J. S. (1982). Osmanlı imparatorluğu ve modern Türkiye, (M. Harmancı, Çev.). İstanbul: E Yayınları.
  • Silahdar-zâde Mehmed Emin, Tezkiretü’ş-şuarâ, MK mikrofilm arşivi no: 1357. Şefkat. Tezkiretü’ş-şuarâ. MK mikrofilm arşivi no. 1358.
  • Şemîsâ, S. (1378). Sebk-i şinâsi-i şiir. Çâp-ı Çehârum, Tehran: İntişârât-ı Şrdevs.
  • Şeyhî Mehmed Efendi (1989). Vekayiü’l-fudalâ. Abdülkadir Özcan (Yay. Haz.), İstanbul: Çağrı Yayınları.
  • Tuman, N. (2001). Tuhfe-i Nâili. Ankara: Bizim Büro Yayınları.