Mudanya Bırakışmasının Ellinci Yıldönümü

Elli yıl önce, Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal (Atatürk)'ün komutası altındaki Türk orduları, Çanakkale'de, İstila Gücü Başkomutanı Tüm-General Sir Charles Halington'un idaresindeki İngiliz askeri birlikleriyle çarpışmak üzere, düşman ordusunun karşısında mevzi alıyordu. İngiliz ordusunun Türk toprakları üzerinde ne işi vardı ve neden bu iki ulusun orduları silâhlı bir çatışmaya hazırlanıyordu? Bu iki soruya cevap verebilmek için Birinci Dünya Savaşına kısaca bakmak gerekmektedir. Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan'ın da katıldığı Merkez Kuvvetleri safında bu savaşa giren Osmanlı İmparatorluğu; İngiltere, Fransa ve İtalya’dan müteşekkil Antant Devletleri tarafından yenilgiye uğratılmış; 30 Ekim, 1918'de Mondros Bırakışmasının imzalamaya zorlanmıştı. Bazı maddeleri kasten belirsiz bir halde kaleme alınan bu Bırakışma, Bağlaşıklara, "gizli antlaşmalara ve fetih hakkına" dayanarak Türk ülkelerini bir savaş ganimeti olarak ele geçirmek fırsatını veriyordu. Savaşa katılan Bağlaşıklar arasında çeşitli tarihlerde imzalanan bu gizli antlaşmalar, Osmanlı İmparatorluğunun ortadan kaldırılarak Türk topraklarının İngiltere, Fransa, İtalya ve Çarlık Rusya arasında paylaşılması gayesini güdüyor; bir bakıma, Bağla-şıkların riyakârlığını ortaya çıkarıyordu; çünkü Osmanlı İmparatorluğuna karşı savaşan devletler, çeşitli vesilelerle savaş gayelerini açıklarken, Türk ülkelerinin bütünlük ve bağımsızlığına el sürmeyeceklerine söz vermişlerdi.

Testimonies to the Economic Vitality of Balat, The Mediaeval Miletus

The last few years have been marked by a renewed interest in the study of graffiti scratched into the plaster covering the walls of mediaeval buildings. These studies have concentrated either on inscriptions and coats-of-arms of Western pilgrims or on ship-graffiti, also known as akidographemata, scratched or carved predominantly into the walls of Christian monuments, churches and monasteries. In fact, the practice of scratching, carving or drawing graffiti, and especially those of ships, onto the walls of religious buildings was very widespread, extending in the east to Isfahan, in the south to the first cataract of the Nile, in the north as far as Helsingör, and in the west to the Rhine Valley.