İlk Çağlarda Kıbrıs

Kıbrıs adası, Akdeniz'in güney Anadolu, Suriye - Filistin ve Mısır memleketleri arasında kalan doğu köşesinde 35. arz dairesi üzerinde bulunmaktadır. Jeolojik devirlerde İskenderun körfezinden kopup, bu günkü mevkiine kadar sürüklendiği ilk bakışta görülür. Bunun içindir ki etrafındaki Akdeniz memleketlerinden en çok Anadolu'ya yakındır. Anamur burnundan Kıbrıs'a olan uzaklık 43 mil olduğu halde, Suriye (Larnaka-Beyrut) sahillerine 127, Mısır sahillerine ise 260 mil mesafededir. Fakat ilk insan endüstrisinin başlamış olduğu eski taş (Paleolitik) devirlerinde Anadolu'nun güney sahilleri (Antalya'daki Karain mağaraları, Hatay'daki Samanlı dağları mağaraları gibi) meskûn olduğu halde, Kıbrıs’ta bu devirlere ait hiçbir ize bugüne kadar rastlanmamıştır. Kıbrıs'ta ilk iskân yeni taş (Neolitik) devriyle başlamaktadır. Neolitik kültür safhası insanların av, meyve ve tohum toplamaktan kurtularak, kendi emekleriyle topraktan gıdayı ürettikleri bir çağdır. Kıbrıs'ta bu çağın öncesiz olarak bulunması, bu medeniyetin adaya hariçten geldiğini göstermektedir. Demek ki Neolitik çağlarda insanlar, basit de olsa, denizi aşarak buraya gelebilecek bir vasıtaya malik idiler. Esasen Neolitik devir insanlarının, her çeşit tecavüzden korunarak yaşayabilmek için suların ortasında evler inşa ettiklerini İsviçre’deki göl evleriyle de bilmekteyiz. Böylece Akdeniz'in soğuk kuzey rüzgârlarından korunmuş olan doğu köşesindeki Kıbrıs adası, ilk insanlara emin bir sığınak olmuştu.