Türkçede Ezgi Çalışmalarında Farklı Bir Yaklaşım

Sözlü Türkçenin (yüksek sesle okuma ve kendiliğinden konuşma) ezgisine ilişkin yaklaşımımız P. Martin'in Artımlı Yığılım Bitiştirme (SCI) modeline dayanmaktadır. Bu çalışmadaki temel savımız, en küçük bürünsel sözcüklerin farklı düzeylerde aşamalı bir yapı biçiminde düzenlendikleridir. Ancak, ölçülü-özerkparça modelin aksine SCI modelindeki aşamalı yapı yalnızca sınır tonlarını değil, vurgulu seslemler üzerindeki bürünsel eğrileri de içeren bir dizi düzeneğe dayanmaktadır. Bu durum, ilgili bürünsel sözcükleri ve vurgulu seslem özelliklerini belirleyebilmek için sözlü Türkçedeki sözlüksel ve dilbilgisel birimlere ilişkin doğru kuralları elde etmeyi gerektirmektedir. SCI modeli, bu ezgisel eğrilerin rasgele bir dağılım sergilemediğini, aksine bu eğrilerin bürünsel aşamalı yapıyı gšsteren özel düzeneğin temelinde yattığını ileri sürtümsel özellikler sayesinde dinleyici konuşucunun amaçladığı bürünsel yapıyı yeniden oluşturabilmektedir. Bu süreçte, ardõşõk ezgisel eğriler algõlandõkça, genel bürünsel yapı devingen bir biçimde anlaşılmaktadır

Different Approaches To Turkish Intonation

Our approach of the intonation of spoken (read and spontaneous) Turkish is based on P. Martin’s model ‘Stockage-Concaténation Incrémental’ (SCI). Our claim is that the minimal ‘prosodic words’ are hierarchically organised according to several levels but, contrarily to the metrical autosegmental model, this hierarchy is based on mechanisms which involve not only boundary tones but also the ‘prosodic contours’ on stressed syllables. This implies of course to get the right rules of lexical and grammatical units in spoken Turkish in order to define the relevant prosodic words and determine stressed syllables characteristics. In the SCI model we claim that these melodic contours are not distributed at random but that they are indeed the very basis of the specific mechanism which indicates the prosodic hierarchy. These contours contrast syntagmatically according to FO and vocalic length variations which are to be measured. Thanks to them the hearer can reconstruct the prosodic structure which was intended to by the speaker. In this process the global prosodic structure is understood dynamically as successive melodic contours are perceived