Yüksek Mahkeme'nin Eşcinsel Evlilik Kararı Işığında Eşitlik, Demokrasi ve Yargısal Denetim

Birleşik Devlet Yüksek Mahkemesi Obegefell v. Hodges kararıyla, eşcinsellerin evlilik hakkından yoksun bırakılmasının, ayrımcılık yasağını ihlal ettiğine hükmetti. Kararın önemli bir özelliği, kanun önünde eşitlik ilkesini, eşcinsel bireyleri kapsayacak şekilde yeniden tanımlamasıdır. Kanun önünde eşitlik ilkesi, oldukça basit ve açık görünen bir kavram olmasına rağmen; siyahların, kadınların ve bu çalışmada ortaya konduğu üzere eşcinsellerin bu eşitlik alanına dâhil olabilmesi, ancak siyasi ve hukuki mücadeleler sonucunda gerçekleşebilmiştir. Bu çalışmada ilk olarak, siyahlara yönelik ayrımcı pratikler bağlamında Yüksek Mahkeme’nin eşitlik ilkesine dair yorumu incelenecek, ardından Yüksek Mahkeme’nin eşcinselliğe dair yaklaşımındaki dönüşüm ortaya konacaktır. Çalışmanın son bölümünde bu tarihsel ve siyasi arka plan üzerinde şekillenen Obergefell v. Hodges kararı değerlendirilecektir. Kararın çoğunluk görüşü ve muhalefet şerhlerinde, çoğunlukçu ve çoğulcu demokrasi anlayışları arasındaki gerilimin yansımaları göze çarpar. Kararın belki de en önemli özelliği çoğulcu bir demokratik toplumda yargısal denetimin işlevine dair tarihsel bir örnek oluşturmasıdır. 

Equality, Democracy and Judicial Review in the light of the Supreme Court’s Decision on Same-Sex Marriage

Obergefell v. Hodges is a landmark Supreme Court case in which the Court held that the denial of right to marry to Same-sex couples violated the prohibition of discrimination. The importance of the decision lies in the court’s redefinition of the principle of equality before the law. In this case, Supreme Court concluded that equality does include homosexuals. Although equality before the law seems to be a simple and straightforward principle, black people, women, and homosexuals, as revealed in this study, could gain the right to equal protection of law only after political and legal struggles. In this study, first of all the Supreme Court’s interpretation of the concept of equality before the law shall be analyzed in the context of racial segregation and anti-miscegenation laws. Thereafter, the transformation of the Supreme Court’s approach to homosexuality shall be addressed. In the last part of the study, the Obergefell v. Hodges decision, which is based on this historical and political background, shall be evaluated. In the majority and dissenting opinions of the decision, the reflection of the tension between pluralist and majoritarian approaches to democracy could be observed. The probably most important feature of this decision is that it stands as a historic example of how judicial review should function in a pluralistic democratic society.

___

  • Referans1 Altıparmak, Kerem (1996), “Due Process of Law Kavramının Amerikan Hukukundaki Yeri Üzerine Bir İnceleme”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 45 (1-4): 219-250.