İbn Ebī Şeybe’ye nispet edilen Kitābu’l-Edeb üzerine

dönemindeki ‘kitap’ olgusuna kısaca değinmekte fayda görüyoruz. Selahattin Polat şöyle diyor: “Eski çağlarda özellikle de matbaadan önce kitap, sürekli gelişen bir nesne idi. Yazma bir eser, matbu bir eser gibi teşekkülü bitmiş bir varlık değil, yaşayan, sürekli müdahalelere uğrayan, değişen, gelişen bir varlıktı. Müellifler, eserlerini sadece ders amaçlı değil genel kullanıma yönelik olarak tedavüle soktuktan sonra üzerlerinde önemli değişiklikler yapmaya devam edebilirlerdi.”2 Dolayısıyla bu kitapların hem yazarları hem de ravileri tarafından –bizim düşündüğümüzden daha kolay bir şekilde– tasarrufa uğradığını daima göz önünde