1967-1970 YILLARINDAKİ DİLDE SADELEŞME VE AKADEMİ TARTIŞMALARININ TÜRK KÜLTÜRÜ DERGİSİNE YANSIMALARI

Medeniyet değiştirme süreci İslam medeniyeti ile Batı medeniyeti arasında kalan Türk toplumunun dilini de derin ve kalıcı bir biçimde etkilemiştir. Batılılaşma sürecinde, dile giren kelimelerden ziyade, genellikle Arapça ve Farsçadan alınan kelimelerin sadeleştirme/özleştirme çerçevesinde değerlendirilmesi özleştirme kisvesi altında bir tasfiye sürecini de beraberinde getirmiştir. 1967- 1970 yılları arasında “Öz Türkçe” adı altında özleştirme meselesini “devrim” çerçevesinde değerlendirenler ile “yaşayan Türkçe”yi savunarak “millî dil”e hizmet ettiklerini söyleyenlerin Türkçe adına yaptıklarını iddia ettikleri çalışmalar değerlendirilmeye çalışılmıştır. “Öz Türkçe” yanlıları hiçbir kural tanımayarak kelime üretirken, Türkçeyi yabancı dillerin etkisinden kurtardıklarını ifade etmişlerdir. Bu durumun yanlışlığı: Osmanlı Türkçesinde kullanılmakta olan Arapça ve Farsça kelimeler yerine Fransızca, Latince veya İngilizce karşılıklarını yerleştirme çabaları görülebilmektedir. Türkçeyi yabancı bir dilin etkisinden kurtarmaya çalışıp başka bir yabancı dilin boyunduruğu altına sokmanın “özleştirme” olarak sunulması da ayrıca dikkat çekicidir. Söz konusu karşıtlıkta olduğu gibi birçok dikkat çekici ifade betimlenip çeşitli başlıklar altında sunulmuştur. Araştırmada “Akademi” konusu da irdelenmiştir. Dil Akademisi kurulması düşüncesi Türk Dil Kurumunun, siyasi değişmelerden ve iktidarlardan etkilenip çok fazla ideolojik davranmasından kaynaklanmış bir ihtiyaç olarak ortaya çıktığı belirlenmiştir. Dilde sadeleşme çabalarının, siyasilerden çok bu konudaki uzman akademisyen, edebiyatçı ve dilciler tarafından sürdürülmesini savunanlar ve onların Akademi kurulması için çabalarını nasıl sürdürdükleri incelenmiş ve değerlendirilmiştir. Siyasi-ideolojik eylem ve söylemlerden ayrı tutulması gereken dil meselesi, sadece dil alanında uzman kişilerin ilmî nazarında değerlendirilmelidir. Hedef; aşırıya kaçmadan, dilin tabii seyrini etkilemeden, kültürümüze zarar vermeden değişiklik- yenilik yapmak ve Türkçeyi geliştirerek sonraki nesillere ifade gücü yüksek zengin bir dil bırakmak, olmalıdır.

REFLECTIONS OF LANGUAGE SIMPLIFICATION AND ACADEMY DISCUSSIONS BETWEEN 1967-1970 TO THE JOURNAL OF TURKISH CULTURA

The process of civilization change affected the Turkish society's language profoundly and permanently, since it remains in between Islamic civilization and Western civilization. During the westernization process, rather than the words that are introduced to our language, evaluation of Arabic and Farsi words within the scope of simplification/nativisation, brought an eliminiation process under the guise of nativisation. Between 1967 and 1970, works of the people evaluating the nativisation under the name of "Pure Turkish" within the frame of "revolution" and the people claiming that they are serving to the "national language" by defending the "living Turkish" are evaluated. “Pure Turkish” advocates claimed that they saved Turkish from the influence of foreign languages while producing words without recognizing any rules. The mistake in this situation: Attempts to replace Arabic and Persian words used in Ottoman Turkish with French, Latin or English, can be seen. It is also noteworthy that trying to save Turkish from the influence of a foreign language and putting it under the yoke of another foreign language was presented as “purification." As in this contrast, many remarkable expressions have been described and presented under various titles. In the research, the subject of “Academy” was also examined. The idea of thought in the Language Academy was explained before the Turkish Language Institution was influenced by political changes and power, and originated from too much ideological behavior. The people who advocates the language simplification efforts by expert academics, writers and linguists rather than politicians and how they continue their efforts for the establishment of an academy are examined and evaluated. The question of language, which must be kept apart from political-ideological actions and discourses, should be considered only in the scientific view of experts in the field of language. Target; without moderation, without affecting the natural course of the language, without damaging our culture, to make changes and innovations, and It must be to leave a rich language with high expression power for next generation by developing Turkısh language.

___