MANSUR BABA HAZİRESİ’NDEKİ SON OSMANLICA BEKTAŞİ MEZAR TAŞLARI

Altı yüz yıllık bir geleneğe sahip olan Osmanlı Devleti’nin sayısız cami, mescid, medrese, han, hamam ve tekke yaptığı bilinmektedir. Özellikle mescid ve tekkelerin yakınında hazire denilen mezarlıklar da bulunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, tarihi tüm yapılar, kitabeler, hazireler, mezar taşları, toplumumuzun tapu senedi ve geçmişten geleceğe ulaştıracak kültürel bağlarımız durumundadır. Osmanlı Dönemi’nde Balkanlar ve Anadolu’nun fethine katılan Bektaşi dervişleri ve gönül erlerine tekkelerini kurmaları için arazi verilmekteydi. İstanbul Göztepe’de 14. yüzyılda Horasan’dan birlikte gelen Şahkulu Sultan ile Mansur Baba’ya bu şekilde Pelekanon (Maltepe) savaşında gösterdikleri yararlıkların ardından Orhan Gazi tarafından tekkelerini kurmaları için –halen türbelerinin de bulunduğu– Merdivenköy’de (Göztepe/İstanbul) yer verilmişti. Merdivenköy’de yer alan ve Mansur Baba Haziresi olarak bilinen bu hazire, hâlâ zamanın tüm yıpratmalarına direnen sayısız tarihi zenginliklerimizden birisi durumundadır. Mansur Baba Haziresi’nde, Osmanlıca yazılı olup Bektaşilere ya da diğer tarîkat ehli kişilere ait olan mezar taşları vardır. Thierryy Zarcone’nun 1991 yılında yaptığı çalışmasında bunların toplam sayısının 69 olmasına rağmen, günümüzde ayakucu taşları hariç sadece 51 adet kaldığı tespit edilmiştir. Bu taşlar 1166 - (milâdî 1753) ile 1337 - (milâdî 1921) yılları arasında yaklaşık 168 yıllık bir döneme aittir. Bu çalışmada, tespit edilen bu 51 mezar taşı fotoğraflanarak, üzerinde bulunan yazılar Latin harflerine çevrilmiş ve okuyucunun daha rahat anlaması için günümüz Türkçesiyle sadeleştirilmiştir. Amacımız her türlü ihmal veya kasıtlı davranışlara rağmen günümüze ulaşabilen Osmanlı mezar taşlarının varlığına, içeriğine, okuyucunun dikkatini çekmek ve farkındalık yaratmaktır. Bu mezar taşlarında, geçmişte yaşamış insanların düşünceleri, inançları, sosyal yaşamları hakkında bilgi verecek pek çok ipucu bulunmaktadır.

LAST OTTOMAN TOMBSTONES BELONG TO BEKTASHIES IN MANSUR BABA GRAVEYARD

It is well known that Ottoman Empire built numerous mosques, masjids, madrasah, inn, hammam and tekkes during its 600 years of history. Especially within the yards of masjids and tekkes, there are special burial grounds or graveyards which are called ‘hazire’ in Turkish. It can be stated that all the historical sites, relics, tombstones, graveyards and epitaphs are founding stones and cultural bridges of our society, connecting the past with the future.During the Ottoman reign, land was granted to Bektashi dervishes and dervishes of the other sects, who participated in conquests of Anatolia and Balkan Peninsula, in order to build their tekkes. One example is the tekke at Merdivenköy – İstanbul, which was granted by Orhan Gazi to Şahkulu Sultan and Mansur Baba who had come from Khorasan in 14th century and participated in the battle of Pelecanum, in order to build their tekke where a mausoleum exists. This graveyard in Merdivenköy, which is known as Mansur Baba Graveyard, is one of the many historical treasures standing against time. In this graveyard there are numerous tombstones, belonging to both Bektashi and other dervishes, written in Turkish but with a modified form of Arabic alphabet, which is generally referred as Ottoman writing. Thierry Zarcone reported in 1991 that there were 69 tombstones in the graveyard; but unfortunately, only 51 remain today, excluding foot-end stones. These tombstones belong to a period of 168 years, from 1753 to 1921 (from 1166 to 1137, according to Islamic calendar). In this study, all the tombstones were photographed; the writings were rewritten with Latin alphabet and then simplified to modern Turkish for a better understanding. Our aim was to create awareness and draw attention to the remaining Ottoman tombstones, surviving despite all the neglect and mistreatment, and sharing their contents. These tombstones bear many traces from the past including thoughts, beliefs and aspects of social life.

___

Zarcone, Thierry. (1991). Anatolia Moderna: Yeni Anadolu, Sayı II. Jean Maisonneuve, 11, rue Saint-Sulpice (Paris 6e) et İnstitut Français d’Etudes Anatoliennes d’Istanbul.

Tevfik, Rıza. (1949). Serab-ı Ömrüm. İstanbul: Kenan Matbaası.

Tanman, M. Baha (2010). “Şahkulu Sultan Tekkesi.” TDV İslam Ansiklopedisi, c.38. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay., s. 286-289.

Rıfkı, Ahmed. (1328). Bektaşi Sırrı. İstanbul: Dersaadet Karabet Matbaası.

Öztürker, Hazal Ceylan (2013). “Bektaşi Mezar Taşları Üzerine Bir İnceleme: Şemsi- Baba Tekkesi Örneği”. Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 4: 155.

Özlü, Zeynel (2014). “Bektaşi Tekkelerinin Gelirlerine Dair Gözlemler”. Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi 69: 15-40.

Noyan, Bedri (2002). Bütün Yönleriyle Bektaşilik ve Alevilik, C.5. Ankara: Ardıç Yayınları.

Noyan, Bedri (1998). Bütün Yönleriyle Bektaşilik ve Alevilik, C.1. Ankara: Ardıç Yayınları.

Karakuş, Gülbeyaz (2012). Mehmet Ali Hilmi Dedebaba Dîvânı. İstanbul: Revak Kitapevi.

Barkan, Ömer Lütfi (1942). Osmanlı İmparatorluğu’nda Kolonizatör Türk Dervişleri. Türkler. C.9. Ankara: Yeni Türkiye Yayınları.