Clemens Holzmeister Mimarlığı

Modern Mimarî söz konusu olduğunda Avusturya Mimarlığı Avrupa bütünü içinde öncü durumdadır. Avusturya’da mimarlar benzeri pek görülmedik şekilde sık değişen politik sistemlerle ve buna bağlı olarak da değişken ideolojik, kültürel ve estetik zihniyetle yüzleşmek zorunda kalmışlardır. Bu gelişmeler içinde Holzmeister’in mimarî eğilimi temel niteliğini muhafaza etmiş ve mimar kendi ülkesinde de devlet otoritesini yansıtacak temsilî yapılar tasarlamakla görevlendirilmiştir. Viyana’da etkili olan mimarî faaliyetlerdeki rolü daha ziyade kilise mimarlığıyla ilgili tartışmalara katılmak ve dinî yapılarıyla bu tartışmalarda taraf teşkil etmekten ibaret kalmıştır. Özellikle kendi ülkesindeki mimarî davranışını tek bir belirli üslûbun sınırları içine dahil etmek oldukça zordur. Modern Mimarî ile ilgili tartışmalardan uzak durmuş ve her türlü mimarî ideolojiyi reddetmiştir. Bununla birlikte geleneksel günlük biçimleri anıtsal bir anlatımla yorumladığı yapıtları biçimsel açıdan olmamakla beraber, davranış açısından Ankara’daki örnekleri hatırlatmaktadır. Ancak mimar Ankara’daki uygulamalarıyla ülkesindekilere kıyasla daha tutarlı ve biçimsel açıdan daha başarılı çözümlere ulaşacaktır.

Architecture of Clemens Holzmeister

In all over Europe, Austrian architecture may be said to be a pioneer in Modern Architecture. In this country, architects had to face frequently changing political systems and ideological, cultural and aesthetic conceptions changing accordingly. Despite these events, Holzmeister’s architectural tendency protected its essential qualities and the architect was missioned to design representative buildings reflecting the State’s authority. His role in Vienna was mainly to participate to discussions concerning church architecture and to Express himself thanks to his religious buildings. It is quite difficult to assign a single style to the architect’s work especially concerning his tendencies in his own country. The architect has avoided every kind of argument about Modern Architecture and rejected everywhere he interpreted the traditional common forms with a monumental expression reminding us his buildings in Ankara, not in form, but in expression. The architect’s work in Ankara is more successful formally than those in his own country