Selçuklular ve Kudüs

Kudüs, İslâmiyetin, Hıristiyanlığın ve Yahudiliğin mukaddes beldesi olarak büyük öneme sahip bir yerdir. Bu nedenle tarihte paylaşılamayan ve her kesimin aidiyet duygusu ile sahip çıkmaya çalıştığı bir şehir olarak dikkat çekmektedir. İslâm’ın ilk kıblesi olması, İsra ve Miraç hadisesinin Kudüs’te vuku bulması hasebiyle şehir Müslümanlar için oldukça önemli ve kıymetlidir. Nitekim Hz. Muhammed, Kudüs ve çevresinin fethedilmesini çok istemiştir. Hz. Ebû Bekir zamanında Filistin, Ürdün ve Suriye üzerine gönderilen Müslüman komutanların başarıları ile Peygamberin bu arzusu yerine getirilmeye başlanmıştı. Hz. Ömer zamanında Kudüs’ün fethi ile uzun süre dalgalanacak İslâm bayrağı şehre dikildi. Halifeler döneminden sonra Kudüs, sırasıyla Emevîler, Abbasîler, Tolunoğulları, Ihşidîler ve Fatımîlerin hâkimiyeti altına girdi. XI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren fetih ve genişleme hareketini batı yönünde devam ettiren Selçuklular Suriye ve Filistin topraklarında fetih harekâtına giriştiler. 1071’de Selçuklu Emîri Atsız, Kudüs’ü fethederek yaklaşık 28 yıl sürecek Selçuklu egemenliğini başlattı. Selçukluların Kudüs’te hüküm sürdüğü dönem hakkında bu zamana kadar yapılan çalışmaların genellikle siyasî hadiseler çerçevesinde kaleme alındığı görülmektedir. Bununla birlikte Kudüs hakkında yazan bazı yazarlar şehrin Selçuklular dönemini ele alırken genellikle sıkıntılı bir süreçten söz etmişlerdir. Fakat bu tam olarak doğru değildir. Bilakis Kudüs fethedildiğinde altın çağını yaşayan Selçuklu Devleti’nin bir parçası olmuştu. Adalet, emniyet, hoşgörü ve sosyo-ekonomik refahın hüküm sürdüğü Selçuklu topraklarından Kudüs’ü ayrı tutmak mümkün değildir. Bu bağlamda tarafgir yazarların Selçuklular döneminde Kudüs’te kültürel ve iktisadî gerileme yaşandığına dair iddiaları hiçbir temele dayanmamaktadır. Tam tersi barış, ekonomik refah ve gelişen huzurlu bir manevi yaşamın olduğunu gösteren deliller mevcuttur. Bu çalışmada kaynaklardaki veriler ışığında Selçuklu Kudüs’ünün tarihi yeniden gözden geçirilecektir. Bu çalışmayla “Selçuklu egemenliğinde Kudüs’te durum nasıldı?” sorusu cevaplandırılmaya çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler:

Selçuklular, Kudüs, Emîr Atsız

Seljuks and Jarusalem (Al-Quds)

Al-Quds (Jerusalem) has a considerably significant place as the holy land of Islam, Christianity and Judaism.Thus, it captures attention as the city which cannot be shared and to which each segment of the society lays claim inconjunction with the sense of belonging throughout history. Inasmuch as it acted as the first Qibla of Islam and Israand Mi’raj incidents took place in al-Quds, the city is quite important and valuable for Muslims. As a matter of fact,the Prophet Mohammad strongly aspired for the conquest of al-Quds and its environs. In the period of the Caliph AbuBakr, along with achievements of Muslim commanders who undertook military expeditions to al-Quds, Jordan andSyria, this aspiration of the Prophet set out to come true. With the conquest of al-Quds in the period of the CaliphUmar, the Islamic flag which would fly for a long time was planted on the city. After the Rashidun Caliphate, al-Qudsremained under the control of Umayyads, Abbasids, Tulunids, Ikhshidids and Fatimids. Seljuks intensifying militarycampaigns and expeditions towards the west as of the second half of the 11th century got engaged in operations inten-ded for conquering lands of Syria and Palestine. Seljuk Amir Atsiz ibn Uvaq seized al-Quds in 1071 CE, and launchedthe Seljuk rule that would last for around 28 years in the city. It is discerned that studies carried out until now on theperiod when Seljuks ruled al-Quds were generally authored in the context of political affairs. On the other hand, someauthors studying al-Quds in general referred to a troubled process while addressing the period when the city was under the Seljuk control. However, this is not really the case. Rather, when al-Quds was captured by Seljuks, it becamepart of the Seljuk State which enjoyed its golden age. It is impossible to set al-Quds apart from Seljuk lands where justice, safety, tolerance and socio-economic welfare prevailed. In this respect, allegations by partisan writers assertingthat cultural and economic decline was experienced in al-Quds in Seljuk period have no basis. In contrast, there existevidences revealing that the city was dominated by peace, economic welfare and a serenely developing spiritual life.This study will attempt to answer the following question: “What was the situation like in al-Quds when it was underthe control of Seljuks?” and in light of findings acquired from resources, the history of al-Quds of the period of Seljukswill be reviewed in this article.

___

  • Apak, Adem, Anahatlarıyla İslâm Tarihi (2), İstanbul, 2011.
  • Avcı, Casim, “Kudüs”, DİA, C. 26, 2002, s. 327-329.
  • Baltacı, Ahmet, “İbnü’l-Arabî, Ebû Bekir”, DİA, C. 20, 1999, s. 488-491.
  • Belâzurî, Fütûhu’l-Büldân, Çev. Mustafa Fayda, Ankara, 2002.
  • Buhl, F., “Kudüs”, İA, C. VI, İstanbul: MEB, 1977, s. 952-964.
  • Cahen, Claude, Osmanlılardan Önce Anadolu’da Türkler, Çev. Yıldız Moran, 3. Baskı, İstanbul: E Yayınları 1994.
  • Fayda, Mustafa, “Yermük Savaşı”, DİA, C. 43, 2013, s. 485.
  • Gil, Moshe, A History of Palestine 634-1099, Cambridge University Press, 1992.
  • Gordlevski, V., Anadolu Selçuklu Devleti, Çev. Azer Yaran, Ankara, 1988.
  • Gregory Abû’l-Farac, Abû’l-Farac Tarihi, C. I, Türkçeye çev. Ö. R. Doğrul, Ankara: TTK, 1999.
  • Harman, Ö. F., “Kudüs”, DİA, C. 26, s. 323-324.
  • Hillenbrand, Carole, “The Career of Najm al-Din İl-Ghāzī”, Der Islam, 58 (1981), s. 250- 292.
  • İbnü’l-Adîm, Kemâlüddîn, Zübdetü’l-Haleb Min Târîhi Haleb’de Selçuklular (H.447- 521=1055-1127), Terc. Ali Sevim, Ankara: TTK, 2014.
  • İbnü’l-Arabî, el-Avâsım Mine’l-Kavâsım, Nşr. Muhibbüddin el-Hatîb, Kahire, 1371. İbnû’l-Esir, el-Kâmil fî’t-Târih, Thk. Muhammed Yusuf el-Dukak, C. II, VIII, IX, Beyrut, 2003.
  • İbnû’l-Ezrak, Meyyâfârikîn ve Âmid Târihi (Artuklular Kısmı), Çev. Ahmet Savran, Erzurum, 1992.
  • İbn Haldun, Mukaddime, C. 2, Haz. S. Uludağ, İstanbul 2004.
  • İbnû’l-Kalânisî, Zeylü Tarihî Dimaşk, Thk. H. F. Amedroz, Beyrut, 1908.
  • İbn Kesir, el-Bidâye ve’n-Nihâye, C. VII, XII, Trc. Mehmet Keskin, Ankara: Çağrı Yayınları. İbnû’l-Verdî, Târih-i İbnû’l-Verdî, II, Beyrut, 1996.
  • İbnü’l-Verdî, Selçuklular, Tercüme ve Notlar: Mustafa Alican, İstanbul, 2017.Lambton, A. K. S., “The Internal Structure of The Saljuq Empire”, The Cambridge History of Iran, Vol. 5, Ed. J. A. Boyle, s. 203-282.
  • Mesudî, Murûc ez-Zeheb (Altın Bozkırlar), Çev. A. Batur, İstanbul 2004.
  • Salameh, Hkader, “A New Saljuq Inscription in the Masjid al-Aqsa, Jerusalem”, Levant, 41/1 (2009), s. 107-117.
  • Sevim, Ali, Ünlü Selçuklu Komutanları Afşin, Atsız, Artuk ve Aksungur, Ankara: TTK, 1990.
  • __________, “Artuk b. Eksük”, DİA, C. 3, 1991, s. 414.
  • __________, “Necmeddin İlgâzi”, DİA, C. 22, 2000, s. 89-90.
  • Shimon Gat, “Sejuks in Jerusalem”, Towns and Material Culture in the Medieval Middle East Leiden, 2002, s. 1-39.
  • Sıbt İbnu’l-Cevzî, Mir’âtü’z-Zamân Fî Târiîhi’l-Âyân’da Selçuklular, Seçme, Tercüme ve Değerlendirme: Ali Sevim, Ankara: TTK, 2011.
  • Süryanî Mihail Vekainâmesi, Çev. Hrant D. Andreasyan, 2 Kısım, TTK’da yayınlanmamış nüsha.
  • Taberî, Târihi’t-Taberî, Nşr. Muhammed b. Tahir Berzenci, C. VIII, Beyrut, 2007.
  • Urfalı Mateos Vekayinâmesi (952-1136) ve Papaz Grigor Zeyli (1136-1162), Çev. Hrant D. Andreasyan, 3. Baskı, Ankara: TTK, 2000.
  • Vardan Vardapet, Compilation of History, İng. çev. R. Bedrosian, New Jersey, 2007; Türkçeye Çev. Hrant D. Andreasyan, “Türk Fütühatı Tarihi (889-1269)”, Tarih Semineri Dergisi, III (1937).
  • Yıldız, H. Dursun, “Ecnâdeyn Savaşı”, DİA, C. 10, 1994, s. 385.