‘TARİH’ OLARAK BİLİNEN SAVAŞ ALANINDAN NOTLAR

Tarihin bir fikirler, gerçekler ve yorumlar savaşı olduğu, bu tanımalayık tüm tarihçiler için bir hakikattir. Bu makalede ‘Ermeni sorunu’nutarihine ilişkin kendi akademik ilgim ile alakalı bazı konularıtartışmaktayım. Bu konu üzerinde bir ‘tartışma’ olduğunu söylemekhatalı olacaktır. Tartışma gerçek için hakiki bir araştırmaya girişmekanlamına gelmektedir ancak Avrupa, ABD, Avustralya ve dünyaüzerindeki birçok farklı ülkede gerçek öyle görünüyor ki geç Osmanlıtarihi ile ilgili çok az veya neredeyse hiç bilgisi olmayan insanlarcabilinmektedir. Nitekim tarih tam olarak çıkmaz bir sokağa girmiştir:gerçek bilindiğinde tartışma anlamını kaybetmekte hatta saldırgan birhal alabilmektedir – kim gerçek aşikarsa o gerçeği sorgulamak ister?Burada önemli olan nokta şudu;, ana akım söylem hakikat, yalnızcahakikat ve açıkça hakikat değildir. Bu daha ziyade, ana akım içerisinegirmesine izin verildiği takdirde algıları gözle görülür biçimdeşekillendiren, gerçeklerin, yarı gerçeklerin, yalanların, abartıların veihmallerin bir karışımıdır. Bu kısa makale, kişisel bir perspektiften, yazarındikkatini çeken konuların bazılarını incelemektedir
Anahtar Kelimeler:

Tarih, Türk-Ermeni İlişkileri

NOTES FROM THE BATTLEFIELD KNOWN AS ‘HISTORY’

That history is a battlefield of ideas, facts and interpretationis a truth every historian worthy of the description knows. In this articleI raise some issues related to my own academic involvement in thehistory of the ‘Armenian question’. It would be incorrect to say thatthere is a ‘debate’ over this issue. Debate implies genuine engagementin the search for truth but in Europe, the US, Australia and numerousother countries around the world the truth is apparently known topeople who have little or no knowledge of late Ottoman history. Historyis thus brought to a dead stop: when the truth is known, debate becomespointless and even offensive – why would anyone want to challenge thetruth when it is so manifestly the truth? The point here is that themainstream narrative is not the truth, the whole truth and nothing butthe truth. It is more a mixture of truths, half truths, lies, exaggerationsand omissions that would significantly shape perceptions were they areever allowed into the mainstream. This short article examines, from apersonal perspective, some of the issues that have taken the author’sattention