EVRENSELLEŞTİRİLMİŞ -KLASİK- SEKÜLERLEŞME TEORİSİ

Klasik sekülerleşme teorisinin savunucuları, teorinin evrensel bir iddia taşımadığını, aynen Weber'in Protestan Ahlâkı tezinde olduğu gibi, sekülerleşme teorisinin de belli bir tarih aralığında ve belli bir coğrafya içinde din-toplum-modernleşme arasındaki ilişkiyi açıklamak için kullandığını iddia etmekteler. Bu makalenin amacı ise Protestan Reformu'nu başlangıç olarak kabul eden, coğrafi olarak da Avrupa ülkeleri ile Avrupa kökenli (Kanada, ABD, Avustralya ve Yeni Zelanda) ülkeleri kapsayan teoriye evrensel bir nitelik kazandırmaktır. Teorinin evrensellik iddiası taşıması için onu yerelleştiren ve zamansal olarak kısıtlayan bölümleri flulaştırılıp, zaman ve mekândan bağımsız olarak dünyanın her köşesine uygulanabilecek ve evrenselleştirilebilecek bölümleri öne çıkartılacaktır. Böylece revize edilmiş yeni teorinin, farklı toplumlara uygulanabilecek şekilde uygulanabilecek şekilde evrensel bir nitelik taşıyıp taşımadığı tartışılacaktır.

UNIVERSALIZED -CLASSICAL- SECULARIZATION THEORY

According to the theorists of classical secularization theory, the theory does not carry universal claim. Like Weber's Protestant Ethic thesis, the theory is itself an attempt to explain a historically and geographically specific cluster of changes. The aim of this article is to indicate, in a clear departure from more well-known theorists like Steve Bruce and Bryan Wilson, that the theory is not only valid for European societies or their offshoots, but it can be universalized for every society at large. Therefore, to make the theory universal in its relevance, the old paradigm will be slightly revised. In attempting this, aspects of the old paradigm that belong to the history of Europe and its offshoots will be somewhat downplayed while those with more universal relevance will be highlighted.

___