“Tek Devlet, İki Sistem” Politikası Çerçevesinde Hong Kong’un Statüsünün Analizi

Bu çalışma son yıllarda demokrasi talepleriyle gündeme gelen Hong Kong’un statüsünü incelemeyi hedeflemektedir. Hong Kong’un statüsünü, tarihsel arka planda ‘eşitsizlik anlaşmaları’ olarak ele alınan anlaşmalar oluşturmaktadır. Bunlardan ilk üçü Nanjing Anlaşması (1842), Tianjin Anlaşması (1858) ve Pekin Sözleşmeleri (1860-1898) olmak üzere Çin ve Birleşik Krallık arasında yapılan ve Hong Kong’un İngiltere hakimiyetine geçmesiyle sonuçlanan anlaşmalar silsilesini ifade etmektedir. Birinci Afyon Savaşı sonrasında imzalanan Nanjing Anlaşması’yla Hong Kong, İngiltere’nin vesayeti altına girmiştir. İkinci Afyon Savaşı sonrasında ise, Pekin Sözleşmesi’yle Hong Kong’a yakın Kawloon Yarımadası’nın bir kısmı İngiliz yönetimine geçmiştir. Daha sonra ise, Kawloon Yarımadası’nın geri kalan kısmı ve Yeni Bölgeler olarak isimlendirilen takımadalar 99 yıllığına İngiltere tarafından kiralanmıştır. Son olarak ise, 19 Aralık 1984 tarihinde imzalanarak, her iki tarafın da onaylamasıyla yürürlüğe giren Çin-İngiliz Ortak Deklarasyonu kabul edilmiştir. Kawloon, Hong Kong Adası ve Yeni Bölgeler’den oluşan günümüz Hong Kong’u 1997 tarihinde Çin Halk Cumhuriyeti’nin egemenliğine bırakılmıştır. Merkezi Halk Hükümeti’nin komünist yapısından ayrı olarak onun liberal yapısının ve tarihsel süreç içerisinde sahip olduğu liberal ekonomik düzenin korunması koşulu ile komünist kimliğe sahip Çin ile liberal kimliğe sahip Hong Kong arasında ‘tek devlet, iki sistem’ politikası çerçevesinde bir statü belirlenmiştir. Tek devlet iki sistem politikası Hong Kong’un sahip olduğu Temel Yasa (Basic Law) ile hukuki bir zemin kazanmıştır. Ancak zaman içerisinde Merkezi Halk Hükümeti’nin siyasi ve hukuki müdahalesiyle teori ve pratiğin çatıştığı bu politika ‘tek devlet, tek sistem’e doğru ilerlemektedir. Çalışma, Hong Kong’un tarihsel arka planını ele alarak, statüsüyle ilgili tartışmaları self-determinasyon hakkı (kendi geleceğini tayin hakkı), otoriter yasalcılık ve demokratik mücadele çerçevesinde inceleyecektir. Böylece, onun self-determinasyon hakkını ne ölçüde kullandığını sorgulayarak, bu hakkın sınırlarını tartışacaktır. Bu bağlamda betimleyici (deskriptif) bir metodoloji benimseyen bu çalışmanın bağımlı değişkeni Hong Kong’un statüsü iken, bağımsız değişkenini ise, Çin tarafından uygulanan politikalar ve hukuku değiştirme girişimleri oluşturmaktadır. Merkezi Halk Hükümeti tarafında yapılan bu siyasi ve hukuki müdahaleler ‘otoriter yasalcılık’ zemininde kavramsallaştırılmıştır. Nihayetinde çalışmada, 1949’dan sonra komünist Çin ulus kimliğinden ayrı bir ulusal kimliğe sahip olan Hong Kongluların kolektif insan hakkı olarak bir halkın kendi yönetim biçimini seçme ve temel özgürlüklerin korunması bağlamında içsel boyutunu oluşturan iç self-determinasyon hakkının, otoriter yasalcılıkla engellendiği belirtilmekte ve böylece toplumsal düzeyde bir demokrasi mücadelesine doğru gidildiği vurgulanmaktadır.

___

  • Aral, B. (2010). Üçüncü Kuşak İnsan Hakları Olarak Kolektif Haklar. Ankara: Siyasal Kitabevi.
  • Basic Law. (t.y.). https://www.basiclaw.gov.hk/en/basiclawtext/index.html. Son erişim tarihi, 14/03/2021.
  • BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (10 Aralık 1948). Türkçe Metin, OHCHR. https://www.ohchr.org/EN/UDHR/Pages/Language.aspx?LangID=trk. Son erişim tarihi, 14/03/2021.