Köylüler

Günümüz modern dünyası insanların hızlı bir biçimde kentlere doğru akın ettiği bir döneme işaret etmektedir. Dünya genelinde nüfusun büyük bir bölümünün kentlerde toplanması, yeni bir kentli tipolojisi oluşmasının yanında ‘köylüler’ olarak adlandırılan ve taşrayı ifade ettiği düşünülen toplumsal sınıfın hem giderek unutulmasına hem de aynı hızla ‘romantik’ bir hale dönüşmesine neden olmuştur. Özellikle sanayi sonrası döneme bakıldığında, dünya genelinde ticaretin yaygınlaşması, ulaşım, iletişim ve teknoloji imkânlarının hızlı bir biçimde zenginleşmesi toplumsal yapıları olağanüstü düzeylerde değiştirip dönüştürmüştür. Bu hızlı değişim dalgası kadim bir toplumsal sınıfı temsil ettiği düşünülen köylülüğü de etkisi altına alarak farklı bir düzleme taşımıştır. Oluşan bu yeni düzlemde ise köylülük sınıfsal özelliklerinden ve yapıp etme kapasitesinden öte sınırlandırılmış bir kaç alanda kendine yer bulabilmektedir. Tarım, doğal ve organik besinler, doğanın içerisinde kentli bireyler tarafından ‘imrenilen’ bir hayat sürmeleri gibi temel başlıklar köylülerin sınıfsal mücadeleleri, üretim süreçleri, hayatta kalabilme adına neler yaptıkları gibi konulardan daha çok konuşulur hale gelmiştir. Diğer taraftan mekânsal olarak bakıldığında, köylülerin yaşadıkları yerler olarak ifade edilebilecek olan köyler ise, kentli bireylerin hafta sonlarını geçirebilecekleri doğal dinlenme alanlarına, çalışanların emeklilik sonrası hayatlarına geçirmeyi hayal ettikleri nostaljik mekanlara dönüşmüştür. Köylerin ve köylülerin her geçen gün derinleşen yapısal sorunları ise pek tartışılmayan ve önemsenmeyen konular arasına girmiştir.