Tomáš Sedláček, İyi, Kötü & Ekonomi; Gılgamış’tan Wall Street’e İktisadi Anlam Arayışı, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2017, 440 s.

Şiir okumayı seven insanlara bunun nedeni sorulsa, kimi insan, kelimelerin ahenginden meydana gelen ve kafiyelerin, ölçülerin notalarıyla oluşan bir beste olduğu için cevabını verir. Bir kısmı da az kelime ile çok söz söylemeyi tercih ettiği için şiiri sevdiğini söyleyebilir. Belki de kimileri, muğlaklığı nedeniyle şiiri sevdiğini söyleyecektir. Son kesim açısından bakıldığında, her okuduğumuz şiirin, şairin hayalinden başka, bizim şiire yazdığımız hikâye ile özdeşleştiği doğrudur. Kendi kurgumuzu, kendi hakikatimizi yansıtırız mısralara ve oradan bir dünya kurarız. Böylelikle şiir, bize bir özgürlük alanı sunmuş olur. Bu durum elbette sadece şiir için geçerli değil fakat şiirde daha baskın bir şekilde görünür. Aslında insanın varlık ile olan tüm ilişkilerinde bu durumun izleri bulunur. Bakış açısı olarak ifade ettiğimiz şey de budur. Eşyayı, hadiseleri ve insanları bu noktadan tanımlar ve iyi ile kötünün ne olduğunu da bir cihetle bu bakış açısı ile tespit ederiz.