Nuh Muaz Kapan, Aklın ve Tekniğin Diyalektiği-Gaston Bachelard ve Uygulamalı Akılcılık, İstanbul: DBY yayınları, 2020, 198 s.

19. yüzyılda yalnızca bilimsel olarak doğrulanabilen ya da mantıksal veya matematiksel bir şekilde kanıtlanabilen iddiaları kabul eden dolayısıyla metafiziği reddeden felsefi bir sistem olarak ortaya çıkan pozitivizm, 20. yüzyılda yapılan bilim felsefesi tartışmalarını derinden etkilemiştir. Bu dönemde bilim felsefesinde yapılan en temel tartışma, bilimsel olan ile bilimsel olmayanın nasıl belirlenebileceği hakkındadır. Pozitivistlere göre meşru bilimsel yöntem tümevarım iken bu yöntemi ciddi bir şekilde eleştiren Popper ise meşru bilimsel yöntemin yanlışlamacılık olduğunu düşünmüştür. Bilimsel olan ile bilimsel olmayan tartışması son kırk yılda yerini gözlemlenemeyen entitilerin (unobservable entities) bilimsel teoriler tarafından epistemik olarak ispatlanıp ispatlanamayacağı tartışmasına bırakmıştır. Bu konuda öne çıkan iki yaklaşım bulunmaktadır: Bilimsel gerçekçilik (scientific realism) ve bilimsel gerçekçi olmayan yaklaşım (scientific anti-realism). İlk yaklaşım, Putnam’ın “mucize argümanı” (the miracle argument) ile özetlenebilir. Buna göre şu anki en iyi bilimsel teorilerimiz başarılı kabul edilir yani bu teoriler hem açıklama güçleri hem de uygulamaları bakımından başarılıdır. Peki bu başarı nasıl açıklanabilir? Söz konusu argümana göre bilimsel teorilerimiz doğru olduğu için başarılıdır. Bu yaklaşıma karşı en meşhur argüman ise Larry Laudan’ın “pesimistik meta-tümevarım argümanı”dır(pessimistic meta-induction). Bu argümana göre geçmişte çok başarılı olduğu hâlde günümüzde yanlış olduğunu bildiğimiz bilimsel teoriler vardır. Muhtemelen bugünkü başarılı bilimsel teoriler de ileride yanlışlanacaktır. Bu yüzden bugünkü bilimsel teorilerin doğruluğundan epistemik olarak bahsedilemez.
Anahtar Kelimeler:

Diyalektik, Akıl, Nuh Muaz Kapan

İnsan ve Toplum-Cover
  • ISSN: 2146-7099
  • Başlangıç: 2011
  • Yayıncı: İlmi Etüdler Derneği