Erol Göka, Hoşçakal, İstanbul: Kapı Yayınları, 2018, 294 s.

Toplum ölümden türer. İddia öylesine güçlüdür ki ölüm olmadan hayatın anlamlandırılmasının mümkün olmadığı gerçekliğini de içerisinde taşır. Geçmişten bugüne ölüm üzerine sayısız ritüel, sembolik alan, dinsel inanma, tören, efsane ve mitolojik anlatı üretilmiştir. Dolayısıyla ölüm, hakkında en çok şey yazılan olgusal gerçeklik koltuğuna istinasız tek başına oturmayı hak eder. Ölüm ile ilgili tartışmalarda sosyolojinin söyledikleri yeni olmakla birlikte kadim dönemlerden bugüne felsefenin çokça söyledikleri var. Dinin temel referans kaynaklarından biri olmakla birlikte ölüm, insanla ilgili benlik ve kişilik tartışmalarında da geniş bir yer kapsamaktadır. Geleneksel topluluklarda her yerde hazır ve nazır bir ölüm algısı vardı. Dışarıda güçlü olan tabiat, her an insanı öldürmeye yatkındı. Fırtına, sel, deprem, yıldırım, vahşi hayvan saldırısı gündelik hayatta sıklıkla karşılaşılan olaylardı. Modern dönemde ölüm ile ilgili temel tutum değişikliği ölümün gündelik hayattan dışlanması şeklinde karşımıza çıkmıştır.
Anahtar Kelimeler:

Erol Göka, TOPLUM, DİN